Karar yazarı Afik Beki, Milli Eğitim Müsteşarı Yusuf Tekin'in dün (26 Mart 2018) bakanlık bünyesinde 'FETÖ' ile mücadelenin nihayete erdiğini açıklamasına ilişkin olarak, "Gururla açıkladığı bilançoda hasar tespit verileri yok" dedi.
"Kazayla deve geçirebilen bir elekten bahsediyoruz oysa" diyen Beki, "Sesini duyuramayan mağdurlardan sadece biriydi, Cumartesi günü mektubunu paylaştığım Cennet Taşgın. 'Biz de mi derdimizi Marko Paşa’ya anlatalım' diyerek çaresizce sitem etmekten başka, elinden hiçbir şey gelmeyen ne örnekler geliyor kulağımıza" diye yazdı.
Akif Beki'nin, "FETÖ'cülükten yanan yandı, kalan sağlar MEB'in midir?" başlığıyla (27 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
'Kurunun yanında böyle yaşlar da yanmasın’ diye, bir öğretmen adayının başına gelenleri örnek gösterdiğim gün, tahmin edin ne oldu?
MEB Müsteşarı Yusuf Tekin, nihai zaferlerini ilan ederek FETÖ’yle mücadeleye son noktayı koydu.
FETÖ irtibatı gerekçesiyle, tespit edilen yaklaşık 30 bin öğretmen ve personelin ilişiğini kesmişler...
Bakanlığa sızmış FETÖ unsurlarının tamamını sistemin dışına çıkarmışlar...
Yani temizlik harekatı başarıyla tamamlanmış.
“Şu anda FETÖ’yle mücadele MEB bünyesinde nihayete ermiştir” diyor Müsteşar Bey.
Fakat gururla açıkladığı bilançoda hasar tespit verileri yok.
Kazayla deve geçirebilen bir elekten bahsediyoruz oysa.
Sesini duyuramayan mağdurlardan sadece biriydi, Cumartesi günü mektubunu paylaştığım Cennet Taşgın.
“Biz de mi derdimizi Marko Paşa’ya anlatalım” diyerek çaresizce sitem etmekten başka, elinden hiçbir şey gelmeyen ne örnekler geliyor kulağımıza.
***
Cennet öğretmenin tek suçu, TMSF’ye geçtikten sonra, tamamına devletin el koymasına güvenerek Bank Asya’ya düğün takılarını emanet bırakmaktı da ötekilerin hikayesi farklı mı?
“Bu ne ki; hayatı boyunca FETÖ ve benzerlerinin kapısından bile geçmemiştir, ne Bank Asya’yla ne ByLock’la alakası var...Ama şimdi açıkta...Çalmadık kapı bırakmadı ve hala açıkta” diye, yengesinin mağduriyet hikayesini yazan mı ararsınız....
“Hiçbir şekilde örgütle iltisakı ve ilişkisi olan dergi, gazete, dernek, sendika üyeliğim yoktur. Okullarına, dershanelerine gitmedim. Yurtlarında, evlerinde kalmadım. Bank Asya’da herhangi bir hesabım yoktur. Hiçbir toplantılarına katılmadım. Bunlarla kurban kesmedim. ByLock hattım yok. Haklarındaki görüşlerim o kadar açık ve keskindi ki bana hiçbir şekilde yanaşamadılar bile.
Sosyal medya paylaşımlarından dolayı hakkımda açılan terör propagandası yapmak ve halkın kin ve nefret duygularını kışkırtmak suçlamalarından da beraat ettim. Derdimi 20 aydır kimseye anlatamıyorum. Biz de mi Marko Paşa’ya anlatalım” diyen Çağlayan Kürşat Ceyhan gibi öğretmenler mi...
Üstelik ihracına sebep olan kaymakamın kendisi bilahare FETÖ’cülükten alındığı halde, Ceyhan hala suçsuzluğunu anlatacak, gerçeği ortaya koymasına yardım edecek bir merci arıyor.
***
‘Mücadele sırasında verilen yan zayiat, olur bu kadarı’ denilip geçilecek türden değil bunlar.
Müsteşar Bey’i, arındırma çalışmalarını nihayete erdirdikleri için tabii ki kutlarım. MEB camiasında, hayatın normalleşmeye dönüşünün başlaması demektir.
Fakat...
FETÖ’cüleri tek tek ayıklayıp bakanlıktan temizleme ameliyesi sonuçlandırıldı diye, defter böylece kapatılacak mı? Suçsuz yere yanan da yandığıyla mı kalacak?
İftira ve karalama kurbanlarına bir aklanma, bir adlarını temize çıkarma, bir masumiyetlerini ispat, bir işe iade için hak arama imkanı tanınmayacak mı? Yanlışlıkla, haksızca atılanlara o kapı da mı kapandı artık?
Kamuoyu, bu hususta da aydınlatılmayı bekliyor.