Politika

AKDAĞ: SAĞLIK HERKESİN HAKKIDIR MUĞLA (A.A)

22 Ağustos 2010 18:46
-AKDAĞ: SAĞLIK HERKESİN HAKKIDIR MUĞLA (A.A) - 22.08.2010 - Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sağlığın herkesin hakkı olduğunu ve herkesin bu hakka kavuşması gerektiğini belirterek, ''Artık şükürler olsun ülkemizde bir ambulans çağırdığınızda gelen ambulansın 'parasını verirsen hastanı ambulansa alırım, mazot parasını verirsen hastanı şu ilçeden şu şehre götürürüm' dediği günler geride kaldı'' dedi. Akdağ, Muğla programı kapsamında Vali Fatih Şahin'i makamında ziyaret etti. Valilik Şeref Defterini imzalayan Akdağ, burada yaptığı konuşmada, ''Sağlıkta Dönüşüm Programı'' kapsamında çok ciddi mesafeler aldıklarını, Türkiye'nin her geçen gün sağlık dönüşümünde, sağlık reformunda modern bir ülke haline geldiğini söyledi. Sağlığın herkesin hakkı olduğuna ve herkesin bu hakka kavuşması için yoğun çaba harcadıklarına işaret eden Akdağ, ''Bunu sadece biz söylemiyoruz. Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere, uluslararası örgütler bu hakkı teslim ediyorlar. Türkiye her geçen gün sağlık dönüşümünde, sağlık reformunda model ülke olma özelliğini biraz daha belirginleştiriyor'' diye konuştu. Yürütülen çalışmaları ahlaki bir zemin üzerine bina ettiklerini kaydeden Bakan Akdağ, şunları söyledi: ''Bu ahlaki zemin şudur; sağlık herkesin hakkıdır. Herkes bu hakka kavuşmalıdır. Bir sosyal devlet, bütün vatandaşlarına sağlık hizmetini eriştirmelidir. Vatandaşlar, sağlık hizmetlerine hem kolay erişebilmelidir hem eriştikleri yerde parasal açıdan bir sıkıntı çekmeden bu hizmeti alabilmelidir hem de bu hizmet kaliteli olmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetlerinden tutun da 112 hizmetlerine, hastahane hizmetlerinden tutun evde bakım hizmetlerine varıncaya kadar bu böyle olmalıdır. Bu süreci hep böyle geçirdik ve bundan sonra bu şekilde hizmete devam edeceğiz. Artık şükürler olsun, ülkemizde bir ambulans çağırdığınızda gelen ambulansın 'parasını verirsen hastanı ambulansa alırım, mazot parasını verirsen hastanı şu ilçeden şu şehre götürürüm' dediği günler geride kaldı. Son derece modern ambulanslarımız, Avrupa standartlarında dünyanın en gelişmiş ülkelerin standartlarında gerek donanımları gerek çalışanları gerekse ulaşma süreleri açısından bütün halkımıza ücretsiz olarak hizmet veriyor.'' Vatandaşlara verilen hizmetlerin sadece ambulansla sınırlı olmadığını, hastaların hastahaneye götürüldüğünde para pul istenmeden, evrak istenmeden hizmetlerin verilmesi gerektiğini ifade eden Akdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bugün bunu da başarmış durumdayız. Vatandaşlarımız bu haklarından emin olsunlar. Acil bir hastamız bir özel hastahaneye bile götürülmüş olsa, bu hastadan hiç kimse para talep edemez. Eğer ediliyorsa kural ihlali yapılıyor, suç işleniyor demektir. Onun için vatandaşımız böyle noktalarda kendini sakın mağdur, mazlum bir pozisyonda hissetmesin. Hiç kimse vatandaşımıza bu hizmetler için senet imzalatamaz. 'Acil hizmetler içinde para ver de seni tedavi edeyim' diyemez. Özel hastahaneler sigortalı vatandaşlar için ilave para alamazlar, yoksullar için herhangi bir para alamazlar. Sadece işleri bitirilmiş tedavisi yapılmış hastalardan, zengin olanlardan, o da eğer sigortaları yoksa özel hastaneye para ödeyebilir. Bu da bütün tedaviler bittikten sonra yapılabilir. Vatandaş ben ödeyemiyorum diyorsa, bunu söylemesi beyan etmesi yeterli. Hiç kimse vatandaşın boğazına çökerek para isteyemez.'' -''MUAYENEHANE ÇİLESİNİN NE OLDUĞUNU ÇOK İYİ BİLİYORUZ''- Bakan Akdağ, Tam Gün Kanunu adıyla bilinen kanun yaptıklarını ve kanunun CHP ve MHP milletvekilleri ile birlikte alt komisyonda hazırlandığını ifade ederek, ''Kanun ile devlet hastanesi, askeri hastaneler ve üniversite hastanelerinde çalışan doktorlarımız bu görevleri sırasında muayenehane açamazlar, özel hastanede çalışamazlar. Biz bunu, muayenehane çilesinin ne olduğunu çok iyi bildiğimiz için yapıyoruz'' dedi. Akdağ, vatandaşın annesini, babasını, eşini sırtına alıp bir muayenehanenin merdivenlerinden yukarı çıkardığı dönemi artık kapattıklarını söyleyerek, ''Biz vatandaşın muayenehanelere sürekli para ödemesini kabullenmiyoruz. Biz bunu kabullenmediğimiz için süreç içerisinde meseleyi çözdük ve çok sayıda doktor gönüllü olarak muayenehanelerini kapattı. Çünkü onlara ilave paralar ödüyoruz. Ama bir kısım hekim arkadaşımız, bütün bu teşvik edici unsurlara rağmen muayenehanelerini açık tutmayı tercih ettikleri için bu kanunu yaptık'' diye konuştu. Doktorların muayenehane açamamasına ilişkin kanunun bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı verirken, ''tuzu kuru, piyasada çok para kazanan az sayıdaki öğretim üyesinin etkisi altında kaldığını'' ileri süren Akdağ, şunları söyledi: ''Ortaya yeni bir durum çıktı. Bu yeni durum tartışılırken, tabip örgütü bizim bir basın açıklamamızı bahane ederek Danıştay'a gitti. Danıştay, bir gün içerisinde jet bir karar verdi: 'Sağlık Bakanlığından savunma gelinceye kadar yürütmeyi durdurdum' dedi. Yani muayenehaneler açık olabilir. Tabii, ne yaparsınız Sağlık Bakanı olarak, hukukçularınıza derli toplu güzel bir savunma hazırlatır ve onu Danıştay'a gönderirsiniz, gönderdik... Aradan üç hafta geçti, tık yok. 24 saat içinde tabip örgütünün talebine jet yanıt veren Danıştay'ın ilgili dairesi, üç hafta geçmiş olmasına karşın bir cevap vermedi.'' -''TERÖR ÖRGÜTÜYLE PAZARLIK İDDİASI''- Ramazan ayının insanların birbirlerine karşı sevgi ve saygısını daha çok artırdığı ay olduğunu anlatan Bakan Akdağ, Türkiye'de muhalefet partileri tarafından gerginlik politikası yürütüldüğünü ifade ederek şunları kaydetti: ''PKK ile işbirliği yapıldığını söyleyecek kadar densizlik yapanlar var. Bugüne kadar hiç kimse PKK ile işbirliği yapmamıştır. Bundan sonra da ne bizim hükümetimiz ne de bir başka hükümet PKK ile işbirliği yapar. Böyle bir şey bu ülkede olmayacaktır. Birileri iftira etmekten, kara çalmaktan, çamur atmaktan vazgeçmelidir. Bunun hiçbirimize bir yararı yok. Bunun ülkeye bir yararı yok. Bunlar ister istemez gerginlik oluşturuyor.  Terör örgütüne karşı bütün gücünü Silahlı Kuvvetleri ile Güvenlik Kuvvetleri ile beraber harcayan bir devlet yönetimine, bir hükümete, bu şekilde iftiralar atıldığı zaman biz bunu kaldıramıyoruz. O zaman bizde bazen sert konuşmaya başlıyoruz. Ortaya gerginlik çıkıyor. Bunu yapmasınlar. Bunu yapan liderlere ben Muğla'dan sesleniyorum; Yanlış yapıyorlar, lütfen bu iftiralarından vazgeçsinler. Bunların kimseye bir yararı olmaz. İnsanlar artık bunlara inanmıyorlar. Kim inanır, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin böyle bir şey yapacağına. Bu ülkede, hiç bir Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, teröristle, PKK teröristiyle, herhangi bir şekilde masaya oturmaz, oturmamıştır. Bundan sonra da oturmayacaktır. Ne AK Parti hükümetleri ne de başka hükümetler oturacaktır.''