Gündem

"AİHM, Türkiye’de devletin Alevilere ayrımcılık yaptığını tescil etti"

"Karar, Türkiye’yi, çok köklü bir Alevi reformunun yapılması yükümlülüğü ile baş başa bırakmaktadır"

23 Aralık 2017 10:43

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, "AİHM, Cem Vakfı’nın itirazlarını ve taleplerini haklı bularak, Türkiye’de devletin Alevilere ayrımcılık yaptığını tescil etti" dedi. "Karar, Türkiye’yi, Alevilere Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden pay ayrılmasından cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasına kadar uzanan geniş bir alanda çok köklü bir Alevi reformunun yapılması yükümlülüğü ile baş başa bırakmaktadır" ifadesini kullanan Ergin, "Bu kararın da Alevileri ilgilendiren diğer kararlar gibi uygulanmadığını" söyledi.   

Ergin'in, "Türkiye ve AİHM (6) Alevilere ayrımcılık tescil edildi" başlığıyla (23 Aralık 2017) yayımlanan yazısı şöyle: 

Dünkü yazımızda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Alevilerin eğitim alanında yaşadıkları hak ihlalleriyle ilgili kararlarını değerlendirdik. Bugün mahkemenin cemevlerinin statüsüyle ilgili iki ayrı kararını analiz edelim.

Birinci karar, cemevlerinin elektrik paralarının ödenmesiyle ilgili bir anlaşmazlığı konu alıyor. Cem Vakfı, 2006 yılında mevzuat uyarınca ibadethanelerin elektrik faturalarını ödemekten muaf tutulduklarını belirterek, genel merkezinin de içinde bulunduğu Yenibosna Pir Koca Ahmet Yesevi Cem Kültür Merkezi’ne elektrik faturası gönderilmesine itiraz ediyor. Bu talebin iletildiği dağıtım şirketi vakfa olumsuz yanıt veriyor.

Ardından konu yargıya gidiyor ve mahkeme Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görüşlerine de dayanarak talebi reddediyor. Yargıtay da bu kararı onayınca konu 2010’da vakıf tarafından AİHM’ye götürülmüştür.

AİHM, yaptığı incelemede Cem Vakfı’nın ibadethanelere sağlanan ayrıcalıktan yararlanmaması nedeniyle “muamele farklılığına maruz kaldığı”, bunun “makul bir gerekçesinin bulunmadığı” ve düzenlemenin “dine dayalı bir ayrımcılık teşkil ettiği” sonucuna varmıştır. AİHM, bu çerçevede Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Vicdan ve din özgürlüğü”ne ilişkin 9’uncu maddesi ile birlikte Sözleşme’nin “Ayrımcılık yasağı”na ilişkin 14’üncü maddesini ihlal ettiğine kanaat getirmiştir.

Mahkeme, 2 Aralık 2014 tarihli kararında tazminata hükmetmemiş, bunun yerine tarafları uzlaşıya davet etmiştir. Ancak herhangi bir uzlaşı ortaya çıkmayınca, AİHM bundan altı ay önce 20 Haziran’da oybirliğiyle birincinin devamı niteliğinde ikinci bir karar alarak, Türkiye’yi 44 bin Euro maddi tazminat, 10 bin Euro da manevi tazminat ödemeye mahkûm etmiştir.

Kararda “Söz konusu muafiyetten kaynaklanan ayrımcılığı ortadan kaldırmak amacıyla ulusal düzeyde genel tedbirlerin alınması gerekmektedir” deniliyor.

Önemli bir nokta, 2014’teki ilk karardan sonra Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığındaki hükümetin 5 Ocak 2016 tarihinde AİHM’nin bağlı olduğu Avrupa Konseyi’ne bu konuda sunduğu eylem planında, 64. hükümet programına atıf yaparak “Geleneksel irfan merkezleri ve cemevlerine kısa zamanda yasal statü verileceğini” taahhüt etmiş olmasıdır.

Bu taahhüt henüz uygulanmamıştır.

*

Bundan çok daha önemli ve daha temel nitelikte olan karar, mahkemeden 26 Nisan 2016 tarihinde çıkan “İzzettin Doğan ve Diğerleri-Türkiye Davası Kararı”dır. Bu kararın öyküsü yine Cem Vakfı’nın 2005 yılında Başbakanlığa bir dilekçe göndererek şu taleplerde bulunmasıyla başlıyor:

- Alevi inancının yerine getirilmesi ile bağlantılı hizmetlerin kamu hizmeti olarak sunulması,

- Alevilere mahsus ibadet yerlerine (cemevlerine) ibadethane statüsü verilmesi,

- Alevi dedelerinin kamu görevlisi olarak istihdam edilmesi,

- Alevi inancının yerine getirilmesi ile ilgili işler için bütçeden özel ödenek ayrılması...

Başbakanlık, gönderdiği bir yazıyla her dört talebi de geri çevirmiş, ardından konu yargıya götürülmüş, hem birinci derece mahkeme hem de Danıştay’da olumsuz sonuç alınınca dosya Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan ve diğer 202 başvurucu tarafından 2010 yılında AİHM’ye taşınmıştır.

Konu doğrudan Büyük Daire tarafından ele alınmıştır. AİHM, kararın sonunda “Başvuru sahiplerinin birer Alevi olarak maruz kaldıkları muamele farklılığının objektif ve makul hiçbir gerekçesi bulunmamaktadır” diyerek, Türkiye’nin “Vicdan ve din özgürlüğü”ne ilişkin 9’uncu madde ile birlikte ele alınarak Sözleşme’nin “Ayrımcılık yasağı”na ilişkin 14’üncü maddesini ihlal ettiğine hükmetmiştir.

*

AİHM’nin yaklaşık 75 sayfa tutan ve son derece detaylı teolojik tahlillere de yer veren bu kesinleşmiş kararını bir gazete yazısının sınırları içinde özetleyebilmek çok güç. Ancak kararın temeli, Türkiye’de devletin Aleviliğin İslam dini içerisindeki yeri konusunda teolojik bir yaklaşım üzerinden tutum almasını problemli bulmasıdır. Mahkeme, bu yaklaşımın “Devletin dinlere karşı tarafsız olma yükümlülüğüne uygun düşmediğini ve devletin muhtelif inançlar ile işbirliği şekillerinin seçimindeki takdir payını açık bir şekilde aştığını” belirtiyor.

Özetle AİHM, Cem Vakfı’nın itirazlarını ve taleplerini haklı bularak, Türkiye’de devletin Alevilere ayrımcılık yaptığını tescil etmiş olmaktadır.

Karar, Türkiye’yi, Alevilere Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden pay ayrılmasından cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasına kadar uzanan geniş bir alanda çok köklü bir Alevi reformunun yapılması yükümlülüğü ile baş başa bırakmaktadır.

Bu karar da uygulanmamıştır.