Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Cumhuriyet Savcılarının duruşma salonunda fiziki olarak yüksekte bulunmasının savcılara "ayrıcalıklı konum verdiğini" belirtti ancak bu durumu "silahların eşitliği" ilkesine aykırı bulmadı.
AİHM, Türkiye'de uzun yıllardır tartışma konusu olan mahkemelerdeki iddia ile savunma makamlarının yerlerinin ayrı konumlarda bulunması konusunu inceledi. 9 Eylül 2000 tarihinde çıkan bir kavgada silahını birçok kez ateşleyen Ümit Diriöz, kavgaya karışan kişilerden dördünün yaralanmasına ve kavgayla ilgisi bulunmayan bir kişinin de seken kurşunlar nedeniyle ölümüne neden oldu. Olaydan sonra kaçan Diriöz, hakkında Cumhuriyet Savcılığı 12 Ekim 2000 tarihinde yakalama kararı çıkartı. 14 Ocak 2001 tarihinde üzerinde sahte bir kimlikle yakalanan ve gözaltına alınan Diriöz, 16 Ocak 2001 tarihinde verdiği ifade sırasında avukat yardımından yararlanmak istemediğini belirtti. Ancak Diriöz, savcılık hem de yargılama sırasında avukat huzurunda sorgulandı. Yargılama boyunca da avukat tarafından temsil edilen Diriöz, 15 Ekim 2001 tarihinde Fatih Ağır Ceza Mahkemesi tarafından mahkûm edildi. Karar usul gerekçeleriyle Yargıtay tarafından bozulunca Ağır Ceza Mahkemesi, Diriöz'ü "adam öldürme, adam öldürmeye teşebbüs, silahla adam yaralama suçlarından 30 yıl hapis ve ağır para cezasına" çarptırdı. Bu kez karar Yargıtay tarafından onandı. Kararın kesinleşmesinin ardından Diriöz, duruşma salonunda kendisi ve avukatının Cumhuriyet Savcısının fiziki olarak oturduğu yerden aşağıda bulunması ve Cumhuriyet Savcısının yüksekte bulunmasının "silahların eşitliği" ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle AİHM'e başvurdu. Başvuruda, duruşma salonuna girerken herkesin girdiği kapıyı kullanmasına rağmen Cumhuriyet Savcısı ve hâkimlerin birlikte ve başka bir kapıdan duruşma salonuna girmelerinden şikayet edildi.
Yerleşik olageliş
Türkiye ise savunmasında aynı formasyonu alan, aynı sınavdan geçerek profesyonel meslek hayatına başlayan ve aralarında geçişlerin de mümkün olduğu hakim ve savcıların duruşma salonlarındaki oturma düzeninin tamamen Türk hukuk uygulamasında "yerleşik bir olageliş" olduğunu belirtti. Türkiye'nin savunmasında savcının kamuyu temsil ettiğini anımsatarak, savcıların sadece failin aleyhine olan delilleri değil lehine olan delilleri de toplamakla görevli olduğu ifade edildi. Savunmada Cumhuriyet Savcısının duruşma salonunda fiziki olarak savunma ve mağdurların üzerinde, hâkimlerin belli mesafe uzağında bulunmasının tamamen sembolik bir uygulama olduğuna dikkat çekildi. Başvuruyu değerlendiren AİHM ise duruşmadaki oturma düzeniyle fiziken Cumhuriyet Savcısına "ayrıcalıklı" bir konum verildiğini ancak bu durumun duruşma sırasında sanıkları dezavantajlı bir konuma getirmediğini belirtti. Savcının duruşma salonundaki konumunun "silahların eşitliği" ilkesinin ihlal etmediğini belirten AİHM, bu konudaki şikayetin açıkça "temelden yoksun" olduğunu kaydetti.
Farklı kürsü yükseklikleri
Farklı kürsü yükseklikleri tartışması zaman zaman gündeme gelmiş, geçmişte bir duruşmada avukatın mahkemeye hitaben "sizin orada olmanız sadece marangoz hatası" diyerek kürsü zemin yükseklikleri farkına dikkat çekmesi adliye literatürüne geçmişti. (ANKA)