Gündem

Adli Tıp: Selim Ay'ın gözaltına aldığı kişinin boynu işkencede kırıldı

Adli Tıp, Süleyman Yeter’in ölümüne ilişkin hazırladığı raporda Selim Ay'ın amiri olduğu TİM tarafından yapılan işkencede boynu kırıldığını açıkladı

30 Temmuz 2012 11:38

Sendikacı Süleyman Yeter’in, İstanbul’un yeni terör şefi Sedat Selim Ay’ın 1999’da amiri olduğu TİM tarafından gözaltına alındıktan iki gün sonra ölümüyle ilgili Adli Tıp raporunda işkence gördüğü ve boynu kırılarak öldürüldüğü yer aldı.

Sendikacı Süleyman Yeter’in, Sedat Sedat Selim Ay’ın amiri olduğu TİM tarafından gözaltına alındıktan iki gün sonra ölümüyle ilgili Adli Tıp raporuna Taraf gazetesi ulaştı. Altında yedi profesörün imzası olan rapora göre Yeter işkence gördü ve boynu kırılarak öldürüldü.

Limter-İş sendikası eğitim uzmanı Yeter, 5 Mart 1999’da Dayanışma gazetesinde gözaltına alınarak götürüldüğü İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. Dava dosyasında yer alan bilgilere göre 20.00 sıralarında nezarete getirildikten sonra saat 23.00’te sorguya alındı. Beş saat süren bu ilk sorgu ertesi gün sabaha karşı saat 4.00 sıralarında tamamlandı. Aynı gün yedi saat süren ikinci sorgu 12.30-19.30, dört saat süren üçüncü sorgu 20.45-00.15 arasında gerçekleşti. Kayıtlara göre 7.00’da tekrar sorguya alınan Yeter 7.30 sıralarında fenalaştı ve hastaneye götürülürken öldü.

Fatih Nöbetçi Adli Tabibi 7 martta, Adli Tıp Kurumu’na gönderdiği yazıda Yeter’in cesedi üzerinde yapılan muayenede ölüm sebebinin belirlenemediğini, cesedin otopsisinin yapılarak, “1)Kesin ölüm sebebinin 2)kesin ölüm zamanının 3) ölümden önce alkol uyutucu-uyuşturucu ve başkaca toksik madde etkisi altında olup olmadığının 4) işkenceye maruz kalıp kalmadığının, maruz kalmış ise işkence ile ölüm arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı”nın belirlenmesini istedi. Yeter’in ölmeden önce açlık grevi yaptığının da otopsi sırasında dikkate alınması istendi.

52 gün sonra çıkan 28 nisan tarihli Adli Tıp Raporu dört sayfaydı. Dış muayene kısmında Yeter’in vücudundaki sıyrık, ekimoz (çürük) ve lezyonların yer aldığı bölgeler arasında sağ omuz başı, sağ dirsek, alın orta hattı, mentum (çene) ile dudak arasında kalan kısım, sağ bilek arka yüzü, göbek sağ yanı, sağ diz, sol diz, sol ayak, sağ dirsek, sağ ayak sayıldı. Ayrıca her iki akciğerde kanama, boyunda kırık ve yumuşak doku içi kanama tespitleri de raporda yer aldı. Kimyasal analizde alkol ve toksik maddeye rastlanmadığı bildirildi. Yeter’in ölüm nedeni ve diğer soruların yanıtları için İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu adres gösterildi.

 

Boyun kırılması

 

1.İhtisas Kurulu’ndan rapor üç ay sonra geldi. Ölüm ânından 5-10 saat sonra yapılan otopsiye dayanarak verilen, altında yedi profesör ve Adli Tıp Kurumu Başkanı’nın imzası bulunan 28 Temmuz 1999 tarihli raporda ölümün boyun kırılması sonucu olduğu şöyle dile getirildi:

“Boyun bölgesindeki travmatik değişimler ile organlarda oksijensiz kalmaya bağlı ortaya çıkan hiperemi, beden ve akciğerlerde saptanan intraalveoler kanama birlikte değerlendirildiğinde, ölümün boyna yönelik travmaya bağlı mekanik asfiksiden ileri geldiği, maruz kaldığı travma başlı başına ölüme yol açacak nitelikte olup, ölümde başkaca ortak neden varlığının tıbbi delilleri bulunmadığı mütalaa olunur.”

Yeter’in vücudundaki travmatik değişimlerin gözaltında bulunduğu dönemle uyumlu ve ölümün işkence sonucu gerçekleşmiş olduğu şöyle ifade edildi:

“Vücudunda değişik bölgelerde çok sayıda künt travmatik değişimler saptandığı, boyun bölgesinde hyoid kemik ve tiroid kıkırdak sağ boynuzlarında etrafı ekimozlu kırıklar ile ensede derin dokularda kanama bu bölgede medulla spinalis çevresinde subdural kanama görüldüğü, travmatik değişimlerin gözaltında bulunduğu dönem ile uyumlu olduğu dikkate alındığında, gözaltında künt beden travmasına maruz kalmış olduğu ve durumun Dünya Tıp Birliği (World Medical Association) Tokyo Bildirgesi’nde belirtilen işkence tanımı ile uyumlu olduğu mütalaa olunur.”

 

Yeter mahkemede Sedat Selim Ay aleyhine tanıklık edecekti

 

Süleyman Yeter ölümünden iki yıl önce Asiye Zeybek Güzel’in de dahil olduğu bir grupla birlikte, Sedat Selim Ay’ın mensubu olduğu TİM-3 tarafından gözaltına alınmıştı. Yeter önce tutuklandı, sekiz ay sonra serbest bırakıldı ve aynı operasyonda işkence yapan polislerin yargılandığı mahkemede “tanık” ve “müşteki” oldu. Ancak Yeter, 1999’da duruşma tarihinden iki gün önce yeniden, bu kez Ay’ın amir olduğu TİM-4 tarafından gözaltına alındı ve işkenceyle öldürüldü.

Bu kez Yeter’e işkence yapan polislere dava açıldı. Soruşturma sürecinde Sedat Selim Ay da şüpheli olarak ifade verdi. Ay, Taraf’ın elde ettiği ifade tutanağına geçen sözlerinde, “Ben, Dayanışma gazetesinin merkez bürosunun aranmasında ve Süleyman Yeter’in orada yakalanmasında ve sorgulanmasında yoktum. Sadece TİM amiri olarak bütün aramalara nezaret ediyordum. Olayla yakın uzak ilgim yoktur” dedi.

Bunun üzerine Ay aleyhinde dava açılmadı. Yargılanan üç polis memurundan sadece biri iki yıl kaçtıktan sonra bir ay hapis yattı.