Yeni Şafak gazetesi yazarı Yasin Aktay, 67 cezaevinde 682 kişinin sürdürdüğü açlık grevleriyle ilgili olarak, açlık grevlerinin esastan değil şekilden bahaneler bulunarak yürütüldüğünü yazdı. Aktay, "Kendi üzerindeki tecrit kalksın diye yüzlerce Kürt gencinin hayatlarını feda etmesini keyifle izleyen Öcalan bu ölümlerden sorumlu tutulup ayıplanmayacak, ama hükümet 'birşeyler' yapmıyor diye suçlanacak" dedi.
Açlık grevlerinin esastan değil şekilden bahaneler bulunarak yürütüldüğünü 3 maddede toplayan Aktay'ın Yeni Şafak'ta "Şekilden gerçeklerle açlık grevleri" başlığıyla yayımlanan (5 Kasım 2012) yazısı özetle şöyle:
(...)Açlık grevine gidenlerin taleplerine kulak verdiğimizde dile gelen maddelerin her üçünün zaten "bir şekilde" karşılanmış olduğu görülüyor. Bir şekilde diyorum, çünkü bu şekil her nasılsa örgütün veya grevcilerin algılamadığı veya beğenmediği bir şekil oluyor. Yani grev esastan değil şekilden bahaneler bulunarak yürütülüyor.
1. Savunmada Kürtçe'nin veya başka dillerin kullanımına dair bir düzenleme zaten yapılmaktadır.
2. Anadilde eğitim talebi için, halihazırda devam etmekte olan seçmeli ders uygulaması bir bakıma zaten o doğrultudaki bir sürecin aşaması.
3. Son olarak Öcalan'ın tecridinin kaldırılması gerekçesi. Bu konuda Demirtaş'ın hesapsız sözlerini bir kenara bırakırsak, bu da aslında tamamen yersiz bir talep, çünkü Öcalan'a tecrit falan uygulandığı yok. Bir defa Öcalan'ı ilk aşamada tecride mahkum eden PKK'nın kendisi. Oslo sürecinde Öcalan'ın sözünü çiğneyip onun sözünü ve etkisini bir anda sıfırlayan PKK oldu (...)
(...)Açlık grevlerinin tek amacı açlık grevleridir. O yüzden ya anlamsız ya da imkansız olan talep ediliyor. Bu eylemlerle kurulmak istenen bir diyalog yok.