Türkiye Tekstil Sektör Meclisi Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, “Türkiye’de işsizlik yok, işi beğenmeme var. Kimse işini beğenmiyor. Mühendis müdür olmak istiyor, aşağıdaki amir olmak istiyor. Kimse kendi seviyesini beğenmiyor” dedi.
Suriye’den gelen göçmenlerin Gaziantep ekonomisine olumlu katkıda bulunduğunu söyleyen Konukoğlu, “Şu anda çok sayıda insan var. Bunlardan bir kısmı da yavaş yavaş çalışmaya başladı. Gaziantep ekonomisine fayda sağladı. Biz işçi bulamıyorduk, şimdi işçi bol” diye konuştu.
Telefon dinlemeleriyle başlayan sürecin şu ana kadar ekonomiye zarar vermediğini, ancak sürmesi halinde artık olumsuz etkinin başlayacağını belirten Konukoğlu, kamunun alımlarda yerli ürünlere öncelik vermemesi halinde cari açık sorunun çözülemeyeceğini kaydetti. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Abdülkadir Konukoğlu, Dünya Gazetesi Ankara Temsilcisi Ferit Parlak ve Ankara Haber Müdürü Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı:
Türkiye sıkıntılı bir dönemden geçiyor? Duayen bir sanayici olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Panikleyecek bir şey yok. Tabii ki her seçimi öncesinde bu gibi çalkalanmalar olur ancak bunlar geçer. Seçimden sonra ben bu işin durulacağı kanaatindeyim. Çünkü bu iş bir yere kadar, bir yerden sonra artık durulur diye düşünüyorum. Ben yaklaşan seçimleri bir belediye seçimi olarak görmüyorum. Bunu demokrasi ve geleceğin bir seçimi olarak görüyorum. Yani bir anlamda güvenoyu seçimi ve ileride doğacak olan bazı hadiselerin önlenme seçimidir.
Ne gibi hadiseler?
Bu olayların devam etmesi, Türkiye ekonomisine şu ana kadar zarar vermedi ama bundan sonra zarar vermeye başlar. Çünkü yatırımlar ve dünyadan gelecek yatırımcının bir ülkede istikrar ister, huzur ister. Eğer türlü kasetler, türlü sözler çıkarsa tabii ki ister istemez gelen adamlar tedirgin olur. Bunun için bu konunun artık kapanması lazım. Seçimden sonra bir devrin kapanıp yeni bir Türkiye sayfası açılması lazım. Bu da hükümetin alacağı güvenoyuyla sağlanır.
Birçok sektör ve girişimcinin umutsuz olduğunu gözlemliyoruz….
Türkiye’de çok sorun var, bunlardan çözülenler de oluyor, devam edenler de. Buna şöyle bakmak lazım. Türkiye artık öyle bir noktaya geldi ki dışarıdan gelecek paraya da büyük ihtiyaç yok. Yeter ki cari açık çok açılmasın. Türkiye’ye ithal ürünler fazla gelmesin. Bu aşamada Türk sanayisinin Türk malını kullanılmasını iyi öğrenmesi lazım. Cari açık başka türlü kapanmaz. Doların artışı cari açığı biraz azalttı ancak fazla da artarsa sanayiye rahatsızlık verir.
Birçok sanayicinin sohbetlerde artık siyaset konuştuğunu görüyoruz. Peki sizce sanayicinin bu kadar siyaset konuşması normal mi?
Eskiden bundan daha çok konuşuluyordu. Şimdi konuşulanlar da az değil ama yukarıda konuşuluyor, aşağıda halk işine bakıyor. Kimse montajmış, telefon konuşmalarıymış aldırış ettiği yok. Eskiden bir Anayasa kitabı atıldı her şey birbirine girdi. Türk milleti artık bağışıklık kazandı. Her şey normal karşılanıyor. Bu kadar kasetler doğru bir şey değil.
Gelelim tekstil sektörüne. Türkiye’de bir dönem çok konuşuldu ama şimdi geri planda gibi?
Tekstil şu anda fena değil. Çok aman aman büyük bir şeyler yok ama konfeksiyona bazı anti damping uygulamaları başladı sektörü rahatlattı. Eğer bunlar kalkarsa tekstil tekrar krize girer. Boş kalan konfeksiyoncular iş yapmaya başladı, 125 binin üstünde insan iş buldu. İthalat serbest bırakılırsa konfeksiyoncu tekrar perişan olur.
Bu aşamada sektörel bazda ne yapılmalı?
Pamuktaki yüzde 8’lik KDV’nin yine yüzde 1 olması lazım. Bence tekstilin üzerinde bir kambur bu yani. Büyük miktarda herkesin alacağı oluştu. Pamuk ekiminde primin biraz daha artırılması lazım. Çünkü Türkiye’de pamuk ekimi çok düştü ve hep ithalat yapılıyor. İthalat yapılarak nereye kadar gidilebilir? Bunun için destek şart.
Türkiye’nin cari açık sorunu hangi sektörlere destekle giderilebilir?
Makine sanayinin artık mümkün olduğu kadar ithalatını anti dampinglerle durdurup Türk imalatını öne sürmek lazım. Veya kamu kuruluşları, belediyelerde artık Türk malı makineler kullanmak lazım ki cari açık biraz düşsün. Tekstile biraz daha destek lazım ihracatı artırmak için. Bunları yan yana koyduğun zaman cari açıkta iyi bir gelişme sağlanır.
Türkiye’de üretilen ürünlere yönelik yüzde 15’lik fiyat avantajı niye uygulanamıyor?
Türkiye’de özellikle bazı belediyelerde bürokrasi ile olmuyor. Bu sadece makine ile sınırlı değil. Talep edilen şeyler, yerli ürünlerin özelliklerini içermiyor. Bu da sıkıntı çıkarıyor. Bunu sürekli her platformda dile getiriyoruz. Sanayi Bakanlığı çok üzerinde duruyor. Çünkü Türkiye’nin başka çaresi yok. Bu tabii ki Avrupa Birliği ile yapılan Gümrük Birliği anlaşmalarına aykırı ama her şeyi de mutlaka kafalarına vura vura mı söylenecek? DMO’ya talimatı verecekler, onlar da dikkat edecek.
Peki SANKO Holding’in enerji yatırımları ne aşamada?
Bizim yatırımlarımıza ara vermedik. Şu anda büyük sıkıntı yaşamıyoruz. Bizim hammaddemiz rüzgar ve su. Onun için yağmur yağdığı zaman, rüzgar estiği zaman sorunumuz yok. Ama şimdi Adıyaman’da yerli kömüre dayalı bir santrali kuruyoruz.
2012 yılında yenilenen teşvik mevzuatıyla ilgili son zamanlarda talepler yükselmeye başladı, sizin bir değişiklik öneriniz var mı?
Değişiklik olabilir ama burada yatırımların tamamını özel sektör yapacak diye bir şey yok. Bazı yatırımları devlet yapacak, yatırımcı- sanayici kültürünün eksik olduğu, bölgelere devlet bunu sağlayacak ki sonra özel sektör gidecek. Olayların durulmasıyla bölgede bir sıkıntı gözlenmiyor. İnşallah barış devam eder ve oralar yükselir.
O zaman Sümerbank kalmalı mıydı?
Tam olarak öyle değil. Sümerbank o eski yapısıyla olmaz. Sümerbank Doğu ve Güneydoğu’ya gitmeliydi ama o eski köhne tesislerle değil, modern tesislerle gitmeliydi. Şimdi baktığımızda teşviklerdeki bazı avantajlı unsurların 1 yıl daha uzatılması yönünde hazırlıkların son aşamada olduğunu biliyoruz.
Suriye’de çok sıkıntılı günler yaşanıyor. Çok sayıda sığınmacı geliyor, bu sizi nasıl etkiliyor?
Şu anda çok sayıda insan var. Bunlardan bir kısmı da yavaş yavaş çalışmaya başladı. Gaziantep ekonomisine fayda sağladı. Biz işçi bulamıyorduk, şimdi işçi bol.
Bir yandan işsizlikten şikayet edilirken, bu durum bir çelişki oluşturmuyor mu?
Zaten Türkiye’nin durumu enteresan, Türkiye’de işsizlik yok, işi beğenmeme var. Kimse işini beğenmiyor. Mühendis müdür olmak istiyor, aşağıdaki amir olmak istiyor. Kimse kendi seviyesini beğenmiyor. İnsanlar yıllarını verip bir noktaya geliyorlar, hemen gelir gelmez bir yere yükselmiyorlar. Bunun iyi vurgulanması gerekiyor. Yatırımcılık konusunda da aynı şeyler geçerli. Panik yok, panik en kötü şeydir. Panik yapmadığımız takdirde bunu elde edecek, bu iş bitecek.
Irak’a petrol için gidenler şirketler var. Sizin böyle bir planınız var mı?
Bizim böyle bir planımız yok. Biz hep Türkiye’de bu kadar işsiz varken, oralara gitmek doğru değil diye düşündük. Gaziantep Sanayi Odası ile işbirliği yaparak Gaziantep OSB’de meslek okulu kuruyoruz. İnşaat sürüyor. Meslek edindirme programını geliştireceğiz. Her OSB’de böyle eğitim merkezlerinin kurulması lazım. Çünkü okul için ne kadar zaman harcanıyorsa, yetişmesi için en az onun kadar da sanayide çalışmaları gerekiyor. Yoksa sadece okumakla bu iş olmaz. İkisi bir arada yürüyecek.
‘Sorunları anlatmak için lokomotif sektörlere birkaç gün lazım’
Sektörel Ekonomi Şurası’nda her sektöre 5 dakika verildi. Sorunlar tam olarak dile getirilebildi mi?
Tekstil 5 dakikaya sığar mı? Daha selamlaşmada bitti. Toplam 5 soru, 100 kelimeyi geçmeyecek. Bu mümkün mü? Bana göre 10 sektör toplanacak, 5 sektör toplanacak. Bir gün boyunca oturup çözülecek. 60 sektör var da hepsi cari açığın kapanması için uğraşabilir mi? Bunları toplayıp en çok ihracatı yapanlara daha fazla süre verilecek. Herkes yaptığı ihracat kadar kendisini anlatacak. Gerekiyorsa 2-3 gün olacak. Can damarı bu sektör. Sonra makine sanayicisini alacak. Hepsinin derdi ayrı... Hepsine ağırlığı oranında zaman ayrılmalı. Yoksa A sektöründe yaptığı ihracat sıfırsa o da 5 dakika konuşuyor. Üç tane lokomotif sektör var, onlar da 5 dakika konuşuyor. Tekstil, turizm, makine, otomotiv…