Paul Adams
Basra Körfezi'nde alevler içindeki tankerler, imdat çağrılarına yanıt veren ABD savaş gemileri ve çatışmaların büyüyeceği korkusu aşılayan savaş söylemi...
Biz bunu daha önce de yaşadık. 28 yıl önce, ABD ve İran'ın aynı sularda karşı karşıya geldiği, gemilere saldırılar düzenlendiği ve mürettebat arasında yaşamını yitiren ve yaralananlar olduğu dönemde.
Körfez krizi, İran'a ait bir yolcu uçağının yanlışlıkla gökyüzünde vurulduğu noktaya kadar gelmişti.
Peki tüm bunlar yeniden yaşanır mı?
"Tanker savaşı", 1979'daki İslam Devrimi sonrası İran ile Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak arasında 8 yıl süren savaşın sonunda zirve yapan bir uluslararası kriz dönemiydi.
İki taraf da 1980'lerin ortalarına kadar birbirlerinin petrol tesislerine saldırı düzenlemeyi sürdürmüş, ekonomik baskıyı artırmak adına normal gemiler de hedef alınır olmuştu. Irak petrolü taşıyan Kuveyt tankerleri saldırılara daha da açıktı.
Ronald Reagan başkanlığındaki ABD yönetimi gerilime dahil olmak istemiyordu. Ancak Basra Körfezi'ndeki tehlike arttı ve ABD'ye ait USS Stark savaş gemisi Iraklı jetler tarafından Exocet füzeleriyle vuruldu. Iraklı yetkililer daha sonra bunun bir kaza olduğunu söyledi.
Temmuz 1987'ye gelindiğinde Amerikan savaş gemilerinin refakatinde Kuveyt'in tankerleri üzerinde ABD bayrağı dalgalanıyordu. Zamanla 2. Dünya Savaşı'ndan beri görülen en büyük deniz konvoyu operasyonuna dönüştü.
ABD ile İran o dönemde de ihtilaf içindeydi.
İran dini lideri Ayetullah Humeyni ABD'yi İslam Devrimş sonrası "Büyük Şeytan" olarak nitelendiriyordu.
Washington ise Tahran'ın 1979-1981 yılları arasında 444 gün boyunca 52 diplomatını rehin tutmasının etkisinden kurtulamamıştı.
İran ve Irak, krizin eşit sorumlularıydı ama tanker savaşı hızla, İran ve ABD arasındaki uzun soluklu düşmanlığın bir parçasına dönüştü.
Bu düşmanlık ABD Başkanı Donald Trump'ın 2015 nükleer anlaşmasından çekilerek İran üzerinde baskı kurmasıyla bir kez daha ortaya çıktı.
Hürmüz Boğazı'nın iki tarafındaki sularda bir kez daha bu iflah olmaz rekabet söz konusu.
Peki o günlerden bugüne bir şey değişti mi?
Kitabında tanker savaşlarını anlatan Dr. Martin Navias, iki tarafın da o günlere oranla güçlerini genişlettiği görüşünde.
Navias, İran'ın ticari ve askeri gemilere hasar verecek hızlı botlar, denizaltılar ve mayınları kullanmada hiç bu kadar etkin olmadığını söylüyor.
Üstelik mücadele denizle sınırlı da değil. İran'ın boğazda ABD'nin sofistike insansız hava aracını vurması da, gökyüzündeki bir başka mücadelenin fitilini ateşledi.
Peki ABD ve İran yeniden birbirlerine karşı çok daha ciddi saldırılar düzenler mi?
Eğer tanker krizi tırmanırsa, bazı gemilere Amerikan bayrakları çekilerek ABD liderliğinde yeni bir konvoy refakat operasyonu düzenlenebilir.
Zira 24 Temmuz 1987'deki konvoy ilk görevini gerçekleştirmiş, ABD savaş gemileri eşliğinde Kuveyt'e ait bir tanker İran'ın mayınını vurmuştu. ABD bölgeye daha fazla askeri güç ve gemi gönderdi.
Bundan iki ay sonra Amerikan helikopterleri gece boyunca mayın döşediklerini gördükleri bir İran gemisine saldırdı. Takip eden aylarda bir Amerikan firkateyni ve daha fazla tanker vuruldu. ABD İran Devrim Muhafızları'nın üslerine ve İran savaş gemilerine saldırarak daha güçlü bir yanıt verdi.
ABD'nin güdümlü savaş gemisi USS Vincennes'in savaş uçağı sandığı İran'a ait Airbus A300 yolcu uçağını vurması bir dönüm noktası oldu. Uçaktaki 290 yolcu ve mürettebatın tamamı yaşamını yitirdi.
ABD donanması bu olaydan sonra felaketle sonuçlanabilecek yeni bir hata yapmamak adına teknoloji ve eğitimlere büyük yatırımlar yaptı.
Ancak Uluslararası Strateji Çalışmaları Enstitüsü'nden donanma uzmanı Nick Childs, bugün gelinen noktada tarafların sosyal medyada öfkeli yaptığı açıklamalarla ateşli bir tartışma ortamını körüklediğini söylüyor.
Childs, "Bilgi paylaşımı alanı değişti. İki tarafın da birbirinin açıklamalarını yanlış yorumlaması tehlike yaratıyor" diyor.
ABD Başkanı Trump da İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de savaş istemediklerini söylüyor.
Ancak iki tarafta da muhafazakar kesim daha hırslı açıklamalar yapıyor.
Henüz yeni bir tanker savaşına gitmediğimiz görüşünü dile getiren Dr. Navias, "Şu aşamada İran ABD'ye gerilimi daha da tırmandırabilecekleri sinyalini veriyor" diyor.
1987-1988 yılları arasında aylar süren gerilime rağmen çok az gemi battı. Stratejik Hürmüz Boğazı'ndaki ticari geçişler de hiçbir zaman ciddi anlamda aksamadı.
30 yıl sonra, ABD artık Orta Doğu'nun petrolüne eskisi gibi bağımlı değil.
Öte yandan Hürmüz'ün kapanması durumunda ithalat ve ihracat anlamında İran'ın kaybedeceği çok daha fazla şey var.
Yeni bir tanker savaşı yaşanması ihtimali düşük. Ancak tarafların topyekün meydan okumaya yanaşmıyor olması, savaşın imkansız olduğu anlamına gelmiyor.