AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın 'Türkiye'nin Suriye sınırında 30 kilometrelik güvenli hat oluşturma önerisine ilişkin “Türkiye bunu daha önce bunu söylemişti. O zaman yapılsaydı, ne DEAŞ olacaktı, ne PKK olacaktı ne de göç sorunu olacaktı” değerlendirmesinde bulundu.
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un “Suriye'nin kuzeydoğusundaki PYD/YPG unsurlarının Afrin'e hareket etmesi durumunda ABD'nin desteğini kaybedecekleri” yönündeki açıklamasına da tepki gösteren Çelik, “Desteğinizi nasıl keseceksiniz, zaten silahlar verilmiş” ifadesini kullandı.
AB ile İslam İşbirliği Teşkilatı arasında bir zirve düzenlenmesi önerisinde de bulunan Çelik’in Brüksel’de yaptığı açıklamalar şöyle:
"Türkiye bit NATO üyesi ve AB'ye aday bir ülke olarak bulunduğu bölgede Avrupa'nın sınırlarını temsil etmektedir. Sınırımızdaki bir tacize müsamaha göstermemiz mümkün olamaz. AB'den bir açıklama geldi. Buna yönelik eleştirimiz var. Biz Türkiye'nin güvenlik kaygılarına hak verildiğini duymak isterdik. İnsani erişim konusuna gelirsek Türkiye insani konulara en çok değer veren ülkedir. Bununla ilgili tedbir alınmıştır.
“Her türlü saldırıya cevap veririz”
DAEŞ'le mücadeleye yoğunlaşma konusunda Türkiye'ye söylenecek söz yok. Türkiye DAEŞ'le en çok savaşan ülkedir. Ayrıca terör örgütleri arasında seçim yapmaktansa bize saldıran her terörist gruba cevap veririz. Bu operasyon güvenliğimiz açısından kaçınılmaz bir operasyondur.
“YPG DAEŞ'li teröristleri serbest bıraktı”
Bir yere YPG'nin yerleştirilmesi oradan DAEŞ'in uzaklaştığı anlamına gelmiyor. Bunu Rakka'da gördük. Ayrıca YPG'nin ilk fırsatta DAEŞ'lileri serbest bıraktığını da gördük
Rakka'da YPG ile DEAŞ arasındaki ilişkiyi gördük. Bir yerde YPG var diye DEAŞ olmayacak diye yapılan analiz bir hayal ürünüdür. Bir yeri bir terör örgütüne teslim ettiğiniz zaman, oraya DEAŞ'ın süratle döndüğü de bir gerçektir. 30 kilometrelik bir güvenlik koridorundan bahsediliyor. Türkiye bunu daha önce bunu söylemişti. O zaman yapılsaydı, ne DEAŞ olacaktı, ne PKK olacaktı ne de göç sorunu olacaktı. Son 4-5 gündür, ABD'den yapılan açıklamaları alt alta yazdığınızda anlamlı bir tablo görebiliyor musunuz? Net bir pozisyon görebiliyor musunuz? Daha önce YPG'ye silah verilmeyecek sözlerine rağmen silah verilmeye devam edildi.
Şimdi bir ABD'li yetkili konuşuyor, SDG'liler Afrin'e giderse bizim desteğimizi kaybederler diyorlar. Desteğinizi nasıl keseceksiniz, zaten silahlar verilmiş. Bunun benzerleri aslında Afganistan'da da yaşanmıştı. Türkiye baştan beri Astana'nın diğer süreçlerin alternatifi olmadığını söylemişti. Türkiye burada çok net bir pozisyon içerisindedir.
AB'ye Türkiye'yi güçlü bir Balkan ülkesi olarak görmesi gerektiğini ilettim. Kırım, Myanmar ve Balkanlar gibi konularda ortak dış politika perspektifimiz var. AB ile İslam İşbirliği Teşkilatı arasında bir zirve düşünülebilir. Böyle bir zirve 2002'de yapılmıştı. O zaman BM toplantıları kadar büyük katılımlı ve önemli denmişti. Bugün dünyada bu kadar dağınıklık varken, pek çok insani kriz varken, Türkiye'nin hem İİT'deki dönem başkanlığı hem de AB'deki aday ülke konumunda faydalanılarak anlamlı sonuçlar alınabilir.
Türkiye-AB zirvesinin bir an önce yapılması gerekiyor. Türkiye-AB ilişkinin nasıl bir takvimle ilerleyeceği konusunda bir tablo ortaya çıkarmalıyız. Daha pozitif tablonun ortaya çıkarılması gerekmektedir. Türkiye ile AB arasındaki yakınlaşma herkes için faydalı sonuçla üretilmelidir. Bu zirveyle birlikte geleceğe nasıl yürüyeceğiz ortaya konulmalıdır.”