T24 - AB Genişleme Komiseri Stefan Füle'nin düzenlediği basın toplantısıyla açıkladığı belgede, 12 Eylül'deki halk oylamasıyla kabul edilen anayasa paketinin "doğru yönde atılmış bir adım" olduğu belirtse de tamamen sivil bir anayasaya ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.
AB 2010 TÜRKİYE İLERLEME RAPORU TAM METNİ
Üye ülkeler tarafından da onaylanarak AB'nin resmi görüşünü yansıttığı için İlerleme Raporu'ndan daha önemli olan Genişleme Stratejisi'nde "Yepyeni sivil bir anayasa, Türkiye'de demokrasinin Avrupa standartlarıyla uyumlu şekilde daha da güçlendirilmesi için sağlam bir temel oluşturacak" ifadesi kullanıldı.
Genişleme Stratejisi belgesinde Türkiye'nin temel haklarla ilgili yapması gerekenler sıralanırken, "İfade ve basın özgürlüğü mevzuat ve uygulamada güçlendirilmelidir. Dini özgürlüklerle ilgili birçok eksiklik mevcuttur. Sendikal haklarla, cinsiyet eşitliğiyle ve kadın haklarıyla ilgili de ilerleme sağlanması gerekmektedir. Kürt meselesini çözmeyi hedefleyen demokratik açılımda sadece sınırlı sonuç alınmıştır. Güneydoğudaki güvenlik durumu, terör örgütü PKK/Kongra-Gel'in saldırılarındaki artışla kötüleşmiştir. Yolsuzlukla mücadelede bazı ilerlemeler sağlanmıştır" denildi.
Türkiye'nin AB katılım müzakerelerinin ilerlese de hızın daha da yavaşladığı belirtilen belgede, Türkiye'nin rekabet politikası, kamu alımları ve sosyal politika ve istihdam fasıllarını müzakerelere açmak için reformlarını yoğunlaştırması istendi.
Belgede Türkiye'nin dış politikası övülürken, "Türk dış politikası komşu coğrafyada daha aktif hale geldi. Bu, Türkiye'nin katılım sürecinin tamamlayıcısı olarak AB ile koordinasyon içinde geliştirilirse AB için artı değer olacaktır" tespiti yapıldı.
Genişleme Stratejisi belgesinde, Türkiye'nin AB üyeliğinin her iki tarafın dünyadaki ağırlığını artıracağı vurgulanarak böyle bir gelişmenin sadece AB ve Türkiye'nin Ortadoğu ve Güney Kafkasya gibi bölgelerdeki etkisini güçlendirmekle kalmayacağı, birlikte hareket eden ikilinin enerji güvenliğini, bölgesel sorunları, etnik ve dini temelli ayrışmaları çözme gücünü artıracağı ifade edildi.
AB, Türkiye'den yepyeni sivil bir anayasa istedi
AB'nin 2010 Türkiye İlerleme Raporu
AB Komisyonu'nun hazırladığı 2010 Türkiye İlerleme Raporu'nda, Ergenekon davası ve diğer darbe planlarına yönelik soruşturmaların Türkiye'de demokratik kurumların işleyişini ve hukukun üstünlüğünü güçlendirmek için fırsat olarak kullanılması istendi.
AB Genişleme Komiseri Stefan Füle'nin düzenlediği basın toplantısıyla açıkladığı raporda, "Türkiye'de askerler tarafından hazırlanan bazı darbe planı iddialarına karşı yeni soruşturmalar başlatıldığı" ifade edilerek, bu kapsamda Danıştay saldırısının Ergenekon davasıyla birleştirilmesi, Ergenekon zanlılarında ele geçirilen ve "Kafes Planı" olarak adlandırılan darbe planının soruşturulması, dönemin 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in "irticayla mücadele eylem planı" kapsamında ifadeye çağrılması ve 2003 yılında 1. Ordu tarafından hazırlandığı iddia edilen "Balyoz" darbe planıyla ilgili ayrıntılı bilgi verildi.
Raporun demokrasi ve hukukun üstünlüğü bölümünün sonuç paragrafında "Genel olarak, suç yapılanması olduğu iddia edilen Ergenekon'a yönelik soruşturma ve muhtelif diğer darbe planlarına yönelik tahkikatlar Türkiye'de demokratik kurumların uygun işleyişine ve hukukun üstünlüğüne güveni artırmak için fırsat oluşturmayı sürdürüyor" ifadesi kullanıldı.
Ergenekon davasında tutuklamalarla yargılamalar arasındaki uzun sürelerin sanık hakları açısından endişe kaynağı olduğu da raporda belirtildi.
AP Türkiye Raportörü, raporu yorumladı
Anayasa paketine destek
12 Eylül'deki halk oylamasıyla kabul edilen anayasa paketi AB raporunda defalarca övülürken, siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran maddenin TBMM'de yeterli oyu alamayarak paketten çıkarılması eleştirildi. Raporda, Türkiye'den, parti kapatmalar başta olmak üzere siyasi partilerle ilgili mevzuatın Avrupa standartlarına yükseltilmesi istendi.
AB raporunda, "Anayasa değişiklikleri doğru yönde atılmış bir adım. Bu maddeler sayesinde yargı, temel haklar ve kamu yönetimiyle ilgili Katılım Ortaklığı belgesinde (Türkiye'den istediği) birçok öncelik karşılanmış oldu. Buna karşın tüm siyasi partiler ve sivil toplum dahil geniş toplumsal katılımla anayasal reforma desteğin artırılmasına ihtiyaç vardır. Kabul edilen anayasa maddelerinin uygulanmasıyla ilgili mevzuatın (yasa ve yönetmeliklerin) Avrupa standartlarına uyumlu olması kilit önemdedir" denildi.
Raporda, anayasa paketiyle HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısının artırılması olumlu bulunurken, askeri yargının Anayasa Mahkemesi'ne üye göndermeye devam etmesi, "Demokratik bir sistemde anayasal yargı sivillerin işi olduğu için askeri yargıçların varlığı sorgulanabilir" denilerek eleştirildi.
İlerleme Raporu'nda, HSYK'nın üye sayısının 7'den 22'ye çıkarılarak ilk kez adli ve idari yargıya ve Adalet Akademisi'ne temsilcilerini doğrudan seçme hakkı tanınması yanında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün avukatlar ve hukukçular arasından üye atamasının "HSYK'nın yargıyı temsil gücünü artırdığı" vurgulandı.
AB Şemdinli savcısı Sarıkaya'yı unutmadı
Raporda daha önce HSYK tarafından meslekten ihraç edilen yargı mensuplarına geri dönüş yolunun açılması olumlu bulunurken, 2005 Şemdinli olaylarıyla ilgili davayı yürüten dönemin Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya da unutulmadı.
Raporda, "Şemdinli davasından sorumlu sivil savcının meslekten ihracı ve bu davanın bugüne dek ele alınış biçimi, HSYK'nın bağımsızlığı hakkında şüphe uyandırıyor" denildi.
AB İlerleme Raporu'nda, "üst düzey yargı ve ordu mensuplarının devam eden davalar hakkında yaptıkları açıklamaların yargının tarafsızlığını tehlikeye attığı" ifade edildi.
Ordunun sivil denetimi
AB Komisyonu'nun hazırladığı raporda, güneydoğuda 1990'lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerden yargılanan Albay Cemal Temizöz'ün davasının saygın şekilde ilerletilmesinin "suçluların dokunulmazlığına karşı mücadelede kritik önem taşıdığı" vurgulandı.
Raporda, "orduya siyasete müdahale konusunda manevra alanı bırakan" TSK İç Hizmet Kanunu'nun hala değiştirilmemesi eleştirildi. Raporda, TSK'nin medya kuruluşları arasında "seçici akreditasyon" uygulaması da eleştiri aldı.
İfade ve basın özgürlüğü
AB raporunda, basın ve kamuoyunun Kürt meselesi, ordunun rolü, azınlık hakları ve Ermeni meselesi gibi geçmişte hassas kabul edilen konuları daha açık ve özgürce tartışabilmesi övülürken, Ergenekon davasıyla ilgili haber yapan basın mensuplarına sık sık dava açılması eleştirildi.
Türkiye'de internet sitelerine sık sık ve orantısız şekilde erişim yasağı eleştirilen belgede, basın özgürlüğüyle ilgili şu ifadelere yer verildi:
"Basına siyasi saldırılara ilişkin endişeler sürüyor. Hükümeti eleştiren Doğan medya grubu aleyhine 2009 yılında verilen vergi cezasıyla ilgili mahkeme süreci devam etmektedir. Bu davanın ardından basın oto sansür uygulamıştır. Görevleriyle ilgili gazeteciler aleyhine askeri makamlar dahil üst düzey makamlar ve siyasetçiler tarafından birçok dava açılmıştır.
Genel olarak bakıldığında Türkiye'de açık ve özgür tartışma sürmüş ve genişlemiştir. Buna karşın gazeteciler hakkında çok sayıda dava açılması ve haksız nüfuz kullanımı pratikte basın özgürlüğünü zayıflatmaktadır."
Antisemitizm eleştirisi
İlerleme Raporu'nda, Türkiye'nin azınlıklara yaklaşımının kısıtlayıcı olduğu savunularak yeni çabalarla hoşgörü ve katılımın teşvik edilmesi istendi.
Raporda, "Özellikle İslamcı ve aşırı sağcı basındaki nefret söylemi bağlamında antisemitizm sorun olmayı sürdürmektedir" denildi.
Türkiye'deki Rum azınlığın eğitim ve mülk edinme konusunda sorunlarla karşılaşmaya devam ettiği ileri sürülen belgede, hükümetin "Roman açılımı" övülse de kapsamlı bir planın olmaması nedeniyle Türkiye'deki Romanların hala toplumdan dışlanma, eğitime erişimde marjinalleşme, sağlık hizmetlerinde ayrımcılık, istihdam piyasasından dışlanma ve kişisel belgelere erişimde zorluklarla karşılaştığı iddia edildi.
Türkiye'de Kürtçe televizyon ve radyo yayınlarının daha da serbestleştiği ve 24 saat Arapça TV yayınının başladığı anlatılan raporda, siyaset, eğitimde ve kamu hizmetlerinde Türkçe dışındaki dillerin kullanılmasında kısıtlamaların devam ettiği görüşüne yer verildi.
Demokratik açılım beklentileri karşılamadı
Raporda, yetkililerinin kararlılık ifadelerine rağmen, "demokratik açılım"da sınırlı ilerleme sağlandığı belirtilerek, Kürt meselesinin çözümüne yönelik çabaların ısrarla sürdürülmesi talep edildi.
"Demokratik açılım" kapsamında açıklanan somut önlemlerin "beklentilerin gerisine düştüğü ve düzgün şekilde takip edilerek uygulanmadığı" savunulan raporda, terörle mücadele kanununda terörizmin geniş tanımlanmasına dayanılarak ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamaların endişe kaynağı olmaya devam ettiği belirtildi.
Raporda, "sorunlara neden olan" köy koruculuğu uygulamasından vazgeçilmesi de talep edildi.
Belgede, Aralık 2009'da DTP'nin kapatılmasının ve iki milletvekili dahil 37 parti yöneticisine siyaset yasağı getirilmesinin "demokratik açılım" çabalarına ciddi bir engel oluşturduğu savunuldu.
"Alevi açılımı" kapsamında gerçekleştirilen 7 çalıştaya rağmen ilköğretimde zorunlu din kültürü ve ahlak derslerinin seçmeli hale getirilmemesi eleştirilen raporda, gayri Müslim toplulukların ve Alevilerin hiçbir baskı altında kalmadan dini faaliyetlerini sürdürebilmelerine imkan verecek yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu kaydedildi.
Dış politika
İlerleme Raporu'nda, Türkiye'nin Kıbrıs'taki kapsamlı çözüm müzakerelerine destek açıklamalarına devam ettiği belirtilerek, AB'nin Türkiye'den "aktif destek beklediği" ifade edildi.
Belgede, Türkiye'nin Ek Protokol yükümlülüklerini "hala yerine getirmediği" ve Kıbrıs Rum kesimiyle ilişkilerini normalleştirme yolunda ilerlemediği, AB Komisyonu'nun konuyu yakından izlemeyi sürdüreceği ifade edildi.
Raporda, Türkiye'nin özellikle Balkanlar'da barış için gösterdiği çabalar övülürken, AB ile Türkiye'nin Balkanlar, Irak, İran, Güney Kafkasya, Pakistan, Afganistan ve Orta Doğu barış süreci gibi ortak çıkarı ilgilendiren uluslararası konularda düzenli siyasi diyaloğu sürdürdüğü aktarıldı.
Türk ekonomisine övgü
AB Komisyonu'nun hazırladığı İlerleme Raporu'nda, Türkiye'de kişi başına milli gelirin AB ortalamasının yüzde 46'sına ulaştığı belirtilerek, küresel krizin ardından hızlı toparlanan Türkiye'nin krize karşı yüksek mukavemet gücünü gösterdiği vurgulandı.
Krizi geçen yılın ikinci yarısında yüzde 2 ve bu yılın ilk yarısında yüzde 11 büyüyerek atlatan Türkiye'nin bu yüksek büyüme nedeniyle ihtiyaç duyduğu dış finansmana erişimde sorun yaşamadığı da raporda dile getirildi.
Raporda, Türkiye'nin uyguladığı ekonomi politikalarının son dönemde iyi sonuçlar verse de "makro ekonomik istikrarın hala kırılgan olduğu ve daha güçlü bir mali çıpanın (mali kural) faydalı olacağı" ifade edildi.
AP Raportörü: Şu anda TBMM'de çatışma hakim
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, Türkiye'nin demokratikleşme ve modernleşme çabalarında başarıya ulaşabilmesi için hükümet-muhalefet uzlaşmasının büyük önem taşıdığını vurguladı.
Oomen-Ruijten, AB İlerleme Raporu'yla ilgili yaptığı açıklamada, "Türk vatandaşlarını ve sivil toplum örgütlerini daha fazla demokratikleşmeye destek vermeleri ve açık ve çoğulcu toplum konusundaki kararlılıkları nedeniyle tebrik ediyorum. Öte yandan siyasi partiler arasındaki çatışmacı siyasi atmosferden ve kilit siyasi kurumlar arasındaki gergin ilişkilerden büyük üzüntü duyuyorum" dedi.
AP Türkiye Raportörü Oomen-Ruijten, "Şu anda TBMM çatışmanın hakim olduğu bir yer görünümünde. Eğer Türkiye demokratikleşme ve modernleşme çabalarında başarılı olacaksa bunun değişmesi gerekiyor. Uzlaşma ve mutabakat arayışı, reformların ilerletilmesi ve halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi (çatışmaya) üstün gelmeli" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Gül'e diyalog övgüsü
AB Komisyonu'nun yayımladığı İlerleme Raporu'nda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, siyasi partiler arasında diyaloğu teşvik ettiği için övüldü.
İlerleme Raporu'nda, "Cumhurbaşkanı aktif şekilde uzlaştırıcı rol oynamaya devam ederek önde gelen siyasi partiler arasında diyaloğu teşvik etti ve devlet kurumlarının sağlam işlemesini temin etmek için çabaladı" ifadelerine yer verildi.
Raporda, Cumhurbaşkanı Gül'ün Kürt meselesinin çözümünde kararlılık belirten açıklamalarının ve dış politikada aktif rolünü sürdürmesinin "not edildiği" belirtildi.
AB İlerleme Raporu'nda, "Buna karşın Cumhurbaşkanı'nın yargı ve üniversiteler başta olmak üzere kilit devlet kurumlarına yaptığı atamalarla ilgili endişeler dile getirildi" ifadesi de yer aldı.
Bağış'ın çabası takdir gördü
AB Komisyonu, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ı ise AB sürecine herkesi dahil etme çabalarından dolayı övdü.
Raporda, Bağış için, "Başmüzakereci, katılım müzakereleri için bakanlıklar arası koordinasyonu daha işler hale getirdi. Bakan, katılım sürecine dahil olmalarını teşvik etmek için sivil toplumla sık sık biraraya geldi" denildi.
"Müzakere sürecinin fiilen durması Avrupa için büyük zarar olur"
Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth, Türkiye ile AB arasında sürdürülen üyelik müzakerelerinin fiilen durmasının, Avrupa için büyük bir zarar olacağını söyledi.
Roth, AB'nin 2010 Türkiye İlerleme Raporu'yla ilgili olarak partisinin Avrupa politikası sözcüsü Manuel Sarrazin ile birlikte yaptığı yazılı açıklamada, müzakerelerin hedefinin Türkiye'nin AB üyeliği olduğunu, Türkiye ile zaten uzun yıllardan beri bir "imtiyazlı ortaklığın" bulunduğunu belirterek, "Müzakere sürecinin fiilen durması Avrupa için büyük zarar olur" ifadesini kullandı.
İlerleme Raporunda, Türkiye'de Eylül ayında gerçekleştirilen referandumun doğru yolda atılan bir adım olduğunun, ancak temel haklar ve insan hakları konusunda hala büyük eksikliklerin bulunduğunun ifade edildiğini kaydeden Roth, tüm bunların Türk toplumundaki demokratik sürecin ciddi ve inandırıcı bir şekilde hızlandırılması için bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini bildirdi.
Roth, "Türkiye'nin Kürt gerçeğini ve azınlık haklarının korunmasıyla ilgili garantileri benimsemesi gerektiğini" savunarak, Alman hükümetinin, Almanya'nın ve tüm Avrupa'nın çıkarı için üyelik müzakerelerine yeni bir ivme kazandırmasının da önemli olduğunu ifade etti.
Bazı AB üyesi ülkelerin oyalama taktikleri nedeniyle Türkiye ile sürdürülen müzakerelerin durma aşamasına gelmesi riskinin bulunduğunu kaydeden Roth, Türkiye'deki reform sürecinin, Türkiye ve AB'nin yeniden ciddi şekilde müzakere içine girmesi ve hissedilir bir ilerleme sağlaması durumunda başarılı olacağını savundu.