Politika

68’liyim, eylemciyim

CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, siyasetin yükselen yıldızı. Muhalefetin rotasını değiştiren ve "belgeli muhalefet" dönemini başlatan siyasetçi.

30 Eylül 2008 03:00
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, siyasetin yükselen yıldızı. Muhalefetin rotasını değiştiren ve "belgeli muhalefet" dönemini başlatan siyasetçi.

Belgelerle önce Şaban Dişli’yi istifa ettirdi, şimdi de AKP’nin iki numaralı ismi Dengir Mir Mehmet Fırat’ı sarsıyor. Kılıçdaroğlu, sorularımıza verdiği yanıtlardan da anlaşılacağı gibi farklı bir kişilik.

Belgeli muhalefet dönemini başlattınız. Kişiliğiniz bu muhalefet tarzının neresinde duruyor?

Bu süreç hesap uzmanlığı geçmişimden kaynaklanıyor. Bir rapor yazıp, bir iddiada bulunuyorsanız, o raporun ekine kanıtları koymak zorundasınız. Eğer siz kalkıp bir yolsuzluk iddiasında bulunuyorsanız, onun belgesini görmeniz lazım. Çalışmalarım, "Çok şey söyleniyor ama söylenenlerin ötesinde belgelenmesi lazım" anlayışına dayanıyor. Elime fotokopi geçse dahi inanmıyorum. Onları doğrulatma ihtiyacı duyuyorum.

Üniversitenin ’inek’lerindendim

Ve bu durum sonuç olarak bir güveni de doğuruyor.

Siyasette şunu görüyorsunuz; keşke insanlar siyasette ahlakı egemen kılabilseler. Halkın politikacıya bakış açısı, "Yani konuşuyor, ama yarısı doğru değil" noktasında. Bu güven kaybının oluşmasında temel etken siyasetçinin kendisi. Güven kaybını gidermek için daha farklı bir söylem geliştirmemiz lazım. Biz bu söylemi geliştirdik. Tuttu da bu söylem, umarım sonuç alırız.

Peki üniversite hayatı nasıl başladı?

Eskişehir ve Ankara akademi sınavlarını kazandım. Ancak Ankara’ya kaydımı yaptırdım. Okulun inek öğrencilerinden biriydim. Devam mecburiyeti olmamasına rağmen dört yılda okula gitmediğim gün sayısı ikiyi geçmez. Bazı hocalarım sınav sorularını bile bana hazırlatırdı. Böyle bir güvenleri vardı. O özgürlük ortamında tabii solla da tanıştık.

60’lı yılların sonundayız değil mi?

Evet! 68 kuşağındanım ben. O yıllarda Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu Bilim Kurulu kurulmuştu. O kurulda görev aldım. Bu dönemde hemen bütün öğrenci eylemlerine katıldım. O yıllarda Toplumsal ve Kültürel Eylemler Derneği Başkanlığı yaptım. Bir hocamızın odasında çalışmalarımızı yürütüyorduk. Hayatımda ilk kez telefonla o odada konuştum.

Siz de babam gibi yaz kış kravatını çıkarmayan bir anlayışın takipçisisiniz.

Kravat bürokrasiden gelen alışkanlık. Üstelik ben ilk görevime de kravatsız gitmiştim. İstanbul’da göreve başlayana kadar kravatım olmadı benim. Yanında göreve başladığım Yılmaz Üstadım, "Kemal Bey öğleden sonra mükellefe gideceğiz, kravat taksanız iyi olur" dedi. Koşup Karaköy Altgeçidi’nden kravat almıştım. Bugün sayısını bilmiyorum. Herhalde 50-60 tane vardır.

Baykal çağırdı siyasete girdim

O yılların Kemal’i ne dinler, nelerden hoşlanırdı?


Ruhi Su, Aşık Mahzuni Şerif benim için önemliydi. Onların sazlarını büyük bir keyifle dinlerdik. Bol miktarda kitap alır, kitap okurduk. Eğlence kaynağımız da sinemaydı. Özellikle Metin Erksan, Yılmaz Güney, Halit Refiğ filmlerini kaçırmazdım.

Siyasete nasıl girdiniz?

Emekli olduktan sonra Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği başkanlığı yaptım. Bu sırada CHP’nin Bilim Kültür Platformu’na davet edildim. Sonra Sayın Baykal aradı, "Bizimle çalışmak ister misiniz?" diye sordu. Önce Parti Meclisi’ne, ardından MYK’ya girdim. Sonra İş Bankası Yönetim Kurulu üyeliği geldi. Milletvekili seçilince oradan ayrılım. Tam zamanlı siyasi hayatım başladı.

Yeni dosyalar geliyor

Dengir Mir Mehmet Fırat’la ilgili ortaya attığınız iddialar için ne kadar çalıştınız?


Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat’la ilgili elime belgenin gelmesi -MENAS’ın kırmızı hattan çıkartılmasıyla ilgili belge- üç ay öncesine dayanıyor. Belgenin elime ulaşmasından hemen sonra çalışmaya başladım. Şaban Dişli olayı ise altı aylık çalışmanın ürünü. Altı ay önce Dişli’nin rüşvet belgesine ulaştım. Basit bir sorudan yola çıkarak çalışmaya başladım: "Belge sahte mi değil mi?" Ve soru bizi belgenin doğruluğuna ulaştırdı.

Bu Türk siyasetinin alışık olmadığı bir çalışma tarzı...

Artık hata yapma şansımız yok! Kullandığımız dili dikkatli seçmemiz gerekiyor. Muhalefet etme çıtası yükseldi. Yeni belgeler geliyor. Sonuçlanma aşamasında olan birkaç çalışmam var. Yerel yönetimlere dair. Son yaşadıklarımız kahvelerde konuşulsun, o zaman yeni bir olay gündeme getirilebilir.

Kırmızı kabuklu yumurta satardım

Öğrenciliğinizde çalıştınız mı?


Memur maaşı ile zorlanıyordu babam. Yazları arkadaşlarla karpuz tarlası kiralardım, satmak için. Genç Tren İstasyonu’nda yolculara kabuğu soğan kabuğuyla kırmızılaştırılmış yumurta satardık. Bir ara kerpiç ocağında çalıştım. İşin ağırlığı nedeniyle rahatsızlandım, bırakmak zorunda kaldım.

Aile kökeniniz nereye dayanıyor?

Ailemiz Dersim’de Cebeligiller olarak tanınır. Aşiret olarak da Kureyşan aşireti. Osmanlı kayıtlarında Kureyş, Akşehir’de görülüyor ama Çaldıran Savaşı sırasında Tunceli ve çevresine gelmişler. Feodal yapı çocukluk dönemimizde vardı ister istemez. Bunu itiraf etmek zorundayım. Kardeşim ilkokulu bitirince, okumaması için ısrarcı olduk. Babam okuldan aldı Fikriye’yi. Hayatımın en büyük pişmanlığı olarak görürüm, hálá yaşarım.

Dedemin dedesi eşkıyaymış

Bir soyadı değiştirme öykünüz var.


Eski soyadımız Karabulut, fakat yaşadığımız köyde herkesin soyadı Karabulut. Mesela yedi Ali Karabulut var. Babam bu benzerlik nedeniyle soyadını Kılıçdaroğlu olarak değiştirdi. Bizim büyük dedemizin eşkıya olduğu söylenir, dedemin dedesi. Sanırım bu nedenle Kılıçdaroğlu’nu seçti.

Dersim’i yazmak istiyorum

Siyasetteki geleceğinize yönelik bir düşünüz var mı?

Siyasi geleceğime yönelik hiçbir düşüm yok. Hatta imkán olsa da siyaseti bir an önce bıraksam. Siyaset bir süreçtir sonunda ve süreç bittiğinde bırakmak lazım. Ben tarihe çok meraklıyım, özellikle Dersim tarihine. Bu konuda çok sayıda kaynak bilgi doküman var. Emekli olunca Dersim tarihini yazmak istiyordum, maalesef buna hiçbir zaman olanak olmadı.

Oğlum rockçı

Çocuklarınız eğitimlerini tamamladılar...


Evet! Üç çocuğum var. Büyüğü Azime Aslı, iktisat mezunu. Bir torun verdi bize adı Duru. İkincisi Zeynep, avukat. Oğlum Kerem ise Bilkent Kamu Yönetimi’ni bitirdi. ODTÜ’de master yapıyor. "Sertsessiz" adlı rock grubunda bateri çalıyor. Ancak tercihim yine de halk müziği.

Müzik dışında gelişen ilgi alanlarınız neler?

Resme özel ilgim var. Bütçemin elverdiği ölçüde tablo alıyorum. Fikret Otyam, Nuri Abaç, Hüseyin Yüce’nin resimlerinin de olduğu küçük bir koleksiyonum var. Binin üzerinde de kitabım.

Sinirlenmem özür dilerler

Sakin duruşunuz da takdir topluyor. Sinirlenmiyor musunuz gerçekte?


Hayır hiç sinirlenmem. Çünkü, ortada bir olay varsa, olayı sorgulamak lazım. Birisi bir eleştiri getirirse onu da dinlemek lazım. Ve karşındakini ikna etmek lazım. Bana bazen küfür dolu e-mailler gelir. Onlara alçakgönüllü yanıtlar gönderirim, bazıları özür diler.

Maliye’nin kapısı nasıl açıldı?

Maliye Bakanlığı’nda hesap uzmanlığı sınavını kazandığımda Ulus’tan Kızılay’a kadar koştuğumu hatırlıyorum. Arkadaşlara müjdeyi verdim, "Hesap uzmanlığı sınavını kazandım" diye.

Çok heyecanlanmışsınız...

Olağanüstü bir şeydi. Ardından İstanbul’a gönderdiler. Sizin kadar olmasa bile, sakalım vardı. Kravatım yoktu. Kütüphanede bekledik. Kapı açıldı ve "Kemal Bey" diye seslenildi. Ben arkama döndüm, "Kim acaba bu?" diye. O güne kadar kimse bize "Kemal Bey" diye hitap etmemiş. Bir arkadaşım, "Seni çağırıyorlar" dedi. Ve o andan itibaren Yılmaz (Özbakır) hocamla çalışmaya başladık. Hayatıma yön veren önemli isimlerdendir kendisi. Gelirler Genel Müdürlüğü’nün ardından, Bağ-Kur ve 1992 yılında da SSK Genel Müdürlüğü geldi. Ocak 1999’da emekli oldum.

Anneme ’Adınız niye Yemuş’ diye sormuşlar

İnsanlar, perdenin arkasındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nu merak ediyor.

Tapu Memuru Kamer Bey ve ev kadını Yemuş Hanım’ın dördüncü çocuğu olarak doğdum. Tunceli’nin Nazimiye İlçesi’nde, 17 Aralık 1948. Yedi kardeştik. Beş erkek iki kız. Babam tapu memuru olduğu için, Tunceli’de çok az kaldık ve bölgedeki pek çok ili dolaştık.

Utanılacak bir şeymiş gibi annenizin etnik kökeniyle ilgili iddialarda bulundular. Nasıl karşıladınız bu iddiaları?

Bu olaylardan sonra anneme telefon etmişler. "Sizin isminiz neden Yemuş?" diye. Ablam, "Hayır biz Müslümanız" demiş. Çünkü Ermeni kimliğini kafasında ırksal manada oluşturmamış ablam. Annemi her zaman kucaklarım. Kaldı ki, annem Ermeni de olabilir, Kürt de olabilir, Rum da olabilir. Bu durumun başka bir şekilde sorgulanmasını doğru bulmam.

Nasıl geçti çocukluğunuz?

İlkokula Van’da başladım, Bingöl’ün Genç İlçesi’nde bitti ortaokul. Babam, tapu memuruydu. Liseyi okumak için yeniden Tunceli’ye döndük. Ancak kayıtları kaçırmışız. Dediler ki, bu yıl Elazığ’da ticaret lisesi açılıyor. Oraya kaydoldum, birincilikle de mezun oldum.

Vazgeçilmezleriniz nelerdi?

Ortaokul yıllarında ağırlıklı olarak Türk romanları okurdum. Babama da haftada bir toplu olarak Cumhuriyet gelirdi. Özellikle "Malkoçoğlu" tefrikasını çok sevdiğimi hatırlıyorum. Çizgi bant olarak yayımlanırdı. Sinema bölümü de ilgimi çekerdi. İlk filmi ise Erciş’te izledim.

Hatıra

Kılıçdaroğlu, üniversite öğrenciliği döneminde aldığı çini sobayı geçmişinin en önemli hatıralarından biri olarak salonunun başköşesinde saklıyor. Onun için çini soba, Tunceli’de başlayıp, Ankara’da devam eden mütevazı yaşamının özeti gibi. Elinde tuttuğu maşa ise büyük büyük dedesinden kalma bir aile yadigarı.

3 kuşak

Kemal Kılıçdaroğlu, eşi Selvi Hanım’a aile içinde "Sevim" adıyla hitap ediyor. İzmir’de yaşayan büyük kızı Aslı, damadı Cengiz Nadir ve ailenin son yıllardaki en büyük heyecanı olarak nitelendirilen torun Duru. Bu fotoğrafı Hürriyet için özel olarak verdiler.

Eşim eğitimini yarıda bıraktı

Eşinizle nasıl tanıştınız?


Üniversiteyi bitirdiğim yıl, dayımla beraber Kocaeli’ne gittiğimde tanıştık. Lise öğrencisiydi. Ki teyzemin kızıdır kendisi. Sonra ilişkiler gelişti. Ankara Basın Yayın’ı kazanmıştı. Ben ise hesap uzmanlığını. Sık seyahatlerimiz nedeniyle eşim Basın Yayın’dan ayrıldı. Ve biz evlendik 1974’te. Benim yüzümden eğitimini yarıda bıraktı. Bitirseydi çok daha iyi olurdu.

Ülkücülerden dayak yedim

71 Muhtırası’nın ardından gelen acılı yıllar öncesinde mezun oldunuz.


1971 yılında mezun oldum. Yani şiddetin henüz yeni yeni tırmandığı bir dönemde. O masum öğrenci hareketlerinin bir anlamda sonlandığı bir dönemde mezun oldum.

Şiddet görmeden...

Aslında bir dayak olayı var. Dil Tarih’in önünde bir eyleme katıldım, ardından da Ulus’a doğru yürüyordum. İki kişi koluma girdi ve "Bizimle geleceksin" dediler. Ticaret-Turizm Yükseköğretmen Okulu’na gittik. Numune Hastanesi’nin karşısında, galiba şu anda Ticaret Lisesi. Komandoların kontrolündeydi. Kimliklerimi aldılar. Sonra dışarıya çıktık. Kültür Bakanlığı’nın arkasında 5-6 kişi üstüme saldırdı. İyi bir dayak yedim. Ancak intikam duygusu yaşamadım.

Bahçeli’ye özel bir saygı vardı

Öğrenciliğiniz döneminden hatırladığınız bir isim var mı?


Sayın Devlet Bahçeli’yi çok net hatırlıyorum. Bahçeli de o dönemde akademideydi. Farklı bir kimliği vardı. O çevrede Sayın Bahçeli’ye özel bir saygı gösterilirdi.

’Belgeli muhalefet’ Hürriyet’e konuştu

Kemal Kılıçdaroğlu, Hürriyet Muhabiri Okan Konuralp’in Ramazan Bayramı’nı şeker ikram ederek kutladı ve "Yolsuzluğun ve din istismarının olmadığı bayramlara" temennisinde bulundu. TBMM’deki odasındaki kütüphanesini "Yolsuzluk Dosyaları" ile dolduran Kılıçdaroğlu, "Bu dosyalar performansınızla ilgili perdeyi aralıyor" değerlendirmemize, "Bir gazeteci olarak siz de aynı titizlikle çalışıyorsunuzdur, eminim. Titiz çalışma bize olayları çözme, iddialar belgelendikçe de daha emin konuşma imkânı veriyor" karşılığını veriyor.

İlgili haberler:

Kılıçdaroğlu’na "sanal" saldırı