Yaşam

6 yaşında çobandı 32 yaşında Viyana’yı sanatıyla fethetti

Viyana Opera Balosu’nun bu yılki kareografı Türk kökenli İsmet Özdek oldu.

18 Şubat 2012 11:38

T24 - 6 yaşında Bingöl’de çobanlık yapan İsmet Özdek, 32 yaşında Avrupa’nın en görkemli balosunun baş koreografı olmayı başardı.

Gizem Acar imzalı Milliyet'te yer alan Özdek’in sıradışı öyküsü...

Avusturya’nın imparatorluk yıllarından miras kalan yılın en önemli sosyal etkinliği Viyana Opera Balosu’nun bu yılki kareografı Türk kökenli İsmet Özdek oldu. 16 Şubat’ta gerçekleşen 56’ıncı Viyana Opera Balosu’nun açılışında Özdek’in kareografisi ile 144 çift dans etti. Bingöl’de küçük bir köyde dünyaya gelen Özdek, Viyana Opera Balosu’nun ilk Türk kökenli ve bugüne kadar ki en genç kareografı olarak tarihe adını yazdırdı. Özdek, imkansızlıklar içinden sıyrılarak nasıl tarihi bir başarıya imza attığını Milliyet’e anlattı.

Bingöllü beş çocuklu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Özdek, 1979’da küçük bir köyde dünyaya geldi. Alt yapının neredeyse yok olduğu, elektriğin bulunmadığı köylerinde Özek ailesinin içme suları bir dere, buzdolapları ise kuytuda kalan karanlık bir odaydı. Özek’in babası hayvancılıkla uğraşıyordu. “Bingöl’de her çocuk bir an önce sorumluluk alırdı” diyen Özek ise çobanlık yapıyordu.


Önce çobanlık sonra boyacılık


Güneşin doğuşuyla işe başlayan Özek, çayırlarda saat yerine kullandığı bir ağacın gölgesine bakarak koyunları geri götürüyordu. Doğanın içinde güzel bir çocukluk geçirdiğini söyleyen Özdek’in hayatındaki ilk dönüm noktası 1986’da, 7 yaşındayken Bursa’ya taşınmaları oldu. Gündüzleri okula giden Özak, okul çıkışında ayakkabı boyacılığı yapıyordu. İnşaat işçiliği ve elektrik işleri de yapan Özak, “Okul çıkışında para kazanmak için ne iş olusa yapıyordum” diyor.

Özak’ın babası çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak için yurtdışında iş arayışına girmişti. Önce 1984-1986 yılları arasında Libya’da Trablus’ta çalıştı. 1988 yılında ise Avusturya’ya giderek ailesini de yanına almak için hazırlıklara başladı. Avusturya’nın başkenti Viyana’da bulduğu ilk iş bulaşıkçılık olurken iki yıl boyunca çalışmasının ardından bir ev alacak kadar para biriktirdi. Böylece Özak, annesi ve kardeşleri ile birlikte 1990 yılında Viyana’ya taşındı.


‘Halay bile çekemezdim’


11 yaşındaki Özak, bambaşka bir dünyaya gitmiş gibiydi. Tek kelime Almanca anlamamasına rağmen okula başlamıştı. Sokakta yürümeye alışkın olmadığı için onu komşuları okula götürüyordu. Özak’ın hayatını değiştirenler de bu komşuları oldu. 1995 yılında Özak ailesinin komşuları, “Avusturyalıların arasına girmeniz için Almanca öğrenmeniz lazım. Kendi aranızda kalmaya devam ederseniz öğrenemezsiniz” diyerek Özak’ın da kendi çocukları ile beraber dans kursuna gitmesini önerdiler. “Hem dans öğrenirsin hem de Almanca” diyen komşuları Özak’ın kurs parasını da ödemeyi teklif etti.

Özak, “Bir kere girerim, sonra bir daha uğramam” diye düşünerek kursa başladı. “Ben halay bile çekemezdim” diyen Özak, ilk başta dansta pek iyi sayılmazdı. Ancak bir yandan dans etmeyi giderek daha fazla seviyor, bir yandan da dans kursu onun için aile haline geliyordu. “Beni ailelerindenmiş gibi benimsediler. Anlamam için yavaş konuşarak bana Almanca öğrettiler” diyen Özak hem dansta hem de Almanca konuşmakta giderek ilerledi. Özak, eğitimini dans akademisinde sürdürdü ve 2002’de dans eğitmeni olarak mezun oldu. Bir süre ders verdikten sonra 2007’de “Isi-dance” adıyla kendi dans okulunu kurdu.

Isi-dance, Avusturya’nın en başarılı dans okullarından biri haline gelirken bu yıl tarihi bir fırsat ile karşı karşıya geldiler. Daha önceleri her yıl aynı dans okulu ile çalışan Viyana Opera Balosu, son dört yıldır Avusturya’daki tüm dans okullarına çağrı yaparak seçmeler düzenliyordu. “Bu büyük bir yarış olduğu için önce çekindim” diyen Özak son başvuru tarihinden birkaç gün önce başvurusunu gönderdi. Başvurularda her dans okulu kareografi için düşündükleri fikirlerini yazıyorlardı. Özak, seçmelerde önce 12 okul arasına kaldı ve sonunda seçilen isim oldu.


Geleneklere sadık kaldı


Özak modern bir kareografi oluşturmak yerine Viyana Opera Balosu’nun geleneklerine sadık kalmayı tercih etti. 1930’lu ve 1940’lı yıllar ve monarşi kültürünü kareografisinin ana öğesi yaptı. Özak, bir Türk olarak Avusturya’nın simgesi niteliğinde olan Viyana Opera Balosu’nun kareografı seçilmesine dair çok olumlu tepkiler aldığını söyledi. Gazeteler Özak’a övgüler yağdırırken internet sitelerinde yer alan bu haberlere bazı okuyucuların “Opera Balosu artık Türk Balosu oldu”, “Türkler Viyana’yı fethedemediler, şimdi Opera’yı ele geçirdiler” gibi yorumlar yazdığını hatırlattı.

Ancak bu yorumları önemsemediğini söyleyen Özak, “Opera’nın yöneticileri bana ‘Sen kendine inan, Türkiye’den gelerek bunu başardın’ diyorlardı. Kareografimin Avusturya ve Opera Balosu kültürünü yansıttığını görünce herkes doğru seçimin yapıldığında hemfikir oldu” dedi. Siyasi liderlerin de kendini tebrik ettiğini anlatan Özak, “Hatta meclis başkanı bana ‘Türk olduğun için teşekkür ederim’ dedi” diye konuştu.

Genç sanatçı eleştirmenlerin de beğenisini kazanmayı başardı.


Avusturya’nın simgesi


Avrupa’nın en ünlü ve görkemli balosu olan Viyana Opera Balosu, Avusturya kültürünün simgesi olarak görülüyor. Viyana Opera Balosu’nun kökenleri Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph’in 1877’de Opera Sarayı’nda bir balo düzenlenmesini istemesine dayanıyor. Avrupa’da yaşanan savaşlar nedeniyle sık sık ara verilmek zorunda kalınsa da Viyana Opera Balosu 1935’te düzenli olarak gerçekleştirilmeye başlandı. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle bir kere daha ara verilmek zorunda kalındı. Balo, her yıl Hıristiyan dünyasında 40 gün süren oruç döneminin başlangıcı olarak bilinen ‘Kül Çarşamba’ günü öncesindeki perşembe günü gerçekleştiriliyor.