Vücudumuzu dinlemek, hangi sinyalin hangi hastalığın uyarısı olduğunu bilmek, erken teşhis ve tedavi için büyük önem taşıyor.
1- ANOREKSİA
UYARI SİNYALİ
Bu hastalık şişmanlamaya karşı duyulan ağır korku yüzünden aşırı zayıf kalma çabalarıyla seyrediyor. Hastalığın ilk işaretleri ise aşırı kilo alma korkusuyla vücut kilosunu ve görünümünü yanlış yorumlama, beden görüntüsünden memnun olmama. Eğer yaşınız ve boyunuz göz önüne alındığında beklenenden daha düşük bir kiloda olmanıza rağmen şişmanlamamak için besin alımını ileri derecede kısıtlıyor, tükettiğiniz besinlerin de yağsız ve çok az kalori içermesine özen gösteriyor, aşırı egzersiz yapıyorsanız, dikkatli olun.
KİMLER RİSK ALTINDA?
Ortam Ruh Sağlığı Merkezi’nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Ceyda Güvenç, zayıflığın kesin güzellik ölçütü olarak görüldüğü hosteslik ve modellik gibi mesleklere sahip olanların özellikle risk altında olduklarını belirtiyor. Zayıf olmanın sürekli pohpohlandığı bir ortamda yetişen gençlerde, annesi sürekli diyet yapanlarda, ailesinde depresyon ve obezite gibi sorunu olanlarda da risk yükseliyor.
NE YAPABİLİRSİNİZ?
Eğer son zamanlarda ideal kilonuzda olmanıza rağmen şişman olduğunuzu düşünüyorsanız ve yemek yemek sizin için adeta işkenceye dönüşmeye başlamışsa hemen bir psikiyatriste başvurmayı ihmal etmeyin.
2- KISIRLIK
UYARI SİNYALİ
Düzensiz adet görme, kısırlığın öncü belirtilerinden. Özellikle de daha önce adet döngünüz her zaman düzenli seyretmişse. Aklınızda bulunsun, doğum kontrol hapları bu önemli uyarıyı gizleyebiliyor. Örneğin, kilonuzda oluşan dalgalanmalar doğurganlığınızı ve adet döngünüzü olumsuz yönde etkileyen hormonal dengesizliklere yol açabiliyor. Eğer doğum kontrol hapı kullanıyorsanız düzenli adet göreceğiniz için bu uyarıyı gözden kaçırabiliyorsunuz. Ancak unutmayalım ki doğum kontrol hapı kullanmak kısırlığa yol açmıyor.
KİMLER RİSK ALTINDA?
JFK Hastanesi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Özlem Akgül, ilerleyen yaşın önemli bir risk faktörü olduğunu söylüyor. Ayrıca; ideal kilonun altında veya üstünde olanlar, cinsel enfeksiyonlar geçirenler, düzensiz adet görenler veya hiç adet görmeyenler, endometriozis (çikolata kisti) ya da polikistik over sendromuna yakalananlar, diyabet gibi kronik bir hastalığı olanlar, sigara veya alkol bağımlıları risk altındalar.
NE YAPABİLİRSİNİZ?
Fit bir vücuda sahip olmak, sağlıklı bir yaşam sürmek ve stresten mümkün olduğunca arınmak, hamile kalma şansınızı artırıyor. Eğer kiloluysanız, bir diyetisyen eşliğinde fazlalıklarınızdan kurtulun. Bunun aksine zayıfsanız, yine bir diyetisyen yardımıyla ideal kilonuza ulaşın. Düzenli ve sağlıklı beslenmeye de dikkat edin. Egzersiz yapın ama ölçülü. Örneğin günde en fazla bir saat, orta düzeyde bir egzersiz sizin için ideal. Yaşam stilinizi de gözden geçirin. İşinizde ve özel hayatınızda stres altında mısınız? Unutmayın ki stres, üreme sağlığını olumsuz etkileyen önemli bir faktör. Eğer stresle başa çıkamıyorsanız yoga ve meditasyon gibi ruhsal dinginliğe kavuşmanızı sağlayan yöntemlerden yararlanın veya bir uzmana başvurun. Bunların yanı sıra, cinsel yolla bulaşan hastalıkları önlemek için her ilişkide mutlaka prezervatif kullanın. En önemlisi de düzenli olarak jinekolojik kontrolden geçin.
3- DİYABET
UYARI SİNYALİ
Pek çok ülkede ölüm nedenleri arasında dördüncü sırada yer alan ve organlarda geri dönüşümü olmayan hasarlara yol açan tip 2 diyabet uzun yıllar belirti vermeyebiliyor. Genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkan, hatalı beslenme ve yaşam tarzı nedeniyle günümüzde
çocukluk döneminde bile gelişebilen tip 2 diyabetin ilk uyarıları ise aşırı susamak ve sık sık idrara çıkmak. Eğer diyabete yakalanma riskinizin olduğunu düşünüyorsanız zaman kaybetmeden açlık kan şekeri testi yaptırmalısınız. Çünkü diyabet erken teşhis edildiğinde ölümcül hastalık olmaktan çıkıyor.
KİMLER RİSK ALTINDA?
İdeal kilonun üzerinde olmak en önemli risk faktörü. Özellikle de bel çevresi kadınlarda 80
erkeklerde 90 santimin üzerindeyse. Ayrıca, ailesinde tip 2 diyabet hastası olanlar, hamilelik döneminde kan şekeri yükselenler, 4 kilodan daha ağır bebek doğuranlar, stres altında
yaşayanlar ve bazı hormon hastalıklarına yakalananlarda diyabet görülme riski daha yüksek.
NE YAPABİLİRSİNİZ?
Kan şekeri testi yaptırarak hastalığın sizde olup olmadığını öğrenebilirsiniz. Eğer fazla kilolarınız varsa, bir diyetisyen eşliğinde ideal kilonuza ulaşmak, tip 2 diyabetin ilerlemesini önlemek için atacağınız en önemli adım. Dahiliye Uzmanı Dr. Ahmet Uslu, ideal kiloya kavuştuğunuzda yeterli ve dengeli beslenmeyi hayatınız boyunca alışkanlık haline
getirmeniz gerektiğini belirtiyor. Ayrıca her gün en az 30 dakika egzersiz yapmalı ve stresten de uzak bir yaşam sürmelisiniz.
4- OSTEOPOROZ
UYARI SİNYALİ
Her üç kadından birinde görülen osteoporoz, kemik gücünde azalma sonucu kırıkların oluşmasına neden olan bir hastalık. Genellikle “sessiz hastalık” olarak nitelendiriyor. Bunun nedeni ise kırıklar oluşuncaya dek sizi doktora götürecek kadar belirgin bir ağrıya yol açmaması. Osteoporozun ilk belirtileri ise sırt ağrısı, boy kısalması veya hafif bir düşme ya da çarpmadan sonra kemiğin kırılması olabiliyor.
KİMLER RİSK ALTINDA?
40 yaşından önce menopoza girenler, yeterli kalsiyum almayanlar, düzenli olarak egzersiz yapmayanlar, sigara içenler, ailesinde osteoporozlu hasta bulunanlar, aşırı alkol tüketenler, ince kemik yapısı ve açık ten rengine sahip olanlar ve hipertiroidi hastaları risk altındalar.
NE YAPABİLİRSİNİZ?
Kemiklerinizin gelişmesi ve korunmasında beslenmenin çok önemli bir rolü var. Dahiliye Uzmanı Dr. Ahmet Uslu, uygun bir beslenme programı ile osteoporoz riskini büyük ölçüde azaltabileceğinizi söylüyor. Bunun için de her gün yeterli miktarda süt, yoğurt, peynir, brokoli, pazı, somon balığı ile tahıl gibi kalsiyumdan zengin besin ve içecekler tüketmelisiniz. Günlük 400-800 IU arasındaki D vitamini ihtiyacınızı mutlaka karşılayın. Düzenli olarak egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirin. Sigara ve alkolden de uzak durun.
5- DEPRESYON
UYARI SİNYALİ
Depresyon belirtileri çoğunlukla günlük yaşamda görülen sıkıntı ve karamsarlıkla karıştırıldığı için pek çok hasta tedavi bile görmüyor. Oysa bu hastalık tedavi edilmezse kişiyi intihara sürükleyecek kadar ağır bir tabloya yol açabiliyor. İştah kaybı veya artması, uyku bozukluğu, kendini sürekli bir hüzün ve keder içinde hissetme, eskiden sevilerek yapılan aktivitelere karşı isteksizlik, konsantrasyonda belirgin bir bozulma ile enerji kaybı depresyonun ilk belirtilerinden.
KİMLER RİSK ALTINDA?
Ailesinde depresyon öyküsü bulunanlarda veya daha önce bu hastalığı geçirmiş olanlarda risk artıyor. Alkol bağımlıları ve kronik hastalığı olanlar da da risk altındalar.
NE YAPABİLİRSİNİZ?
Depresyonun ilerlemesini önlemek için yapmanız gereken ilk şey elbette bir psikiyatriste başvurmak olmalı. Psikiyatri Uzmanı Dr. Ceyda Güvenç, tıbbın sunduğu antidepresan tedavisi ve psikoterapinin dışında depresyona karşı diğer çözüm yollarını da uygulamaya özen göstermeniz gerektiğini söylüyor. Örneğin, egzersiz yaptığınızda vücudunuz mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin salgılıyor. Bu da sizin neşeli olmanıza katkıda bulunuyor. Bunların yanı sıra, sinir sistemi üzerinde olumlu etkileri olan balık ve badem gibi omega 3 yağ asidi içeren besinleri de sofranızdan eksik etmemenizde fayda var.
Bunları gözden kaçırmayın!
Aşağıda yer alan belirtiler bazı hastalıkların ilk işaretleri olabiliyor. Siz siz olun, sağlığınızı riske atmamak için bu belirtileri dikkate alın!
ANEMİ: Kilo kaybı, eller ve ayaklarda ürperme, ishal, ağız kenarında ve tırnaklarda oluşan çatlaklar.
HİPOTİROİDİ: Halsizlik, kolay yorulma, üşüme, soğuğa tahammülsüzlük, saçlarda dökülme ve kilo alma.
HİPERTİROİDİ: Kilo kaybı, aşırı terlemek, sinirlilik, sıcağa tahammül edememe ve ellerde titreme.
RAHİM AĞZI KANSERİ: Akıntı, düzensiz kanamalar veya cinsel ilişki sırasında ortaya çıkan kanamalar.
(FORMSANTE)