-"Vesayetçi yargıya izin verilmemeli" ANKARA (A.A) - 15.11.2011 - Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, ''Aktörleri değişmiş yeni bir vesayetçi yargı oluşumuna izin verilmemelidir. Yıllardır yargıyı arka bahçesi görenler, bu imkanı kaybetmelerinden dolayı içinde bulundukları hırçınlığı gerekçe göstererek yeni vesayet sahipleri üretilmemelidir. Yargı artık kimsenin arka bahçesi olmayacağı gibi hangi kutsal ideoloji ve inanç adına olursa olsun bunun da infaz aracı olmaması gerekir'' dedi. Kılıç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Türkiye Kararları, Sorunlar ve Çözüm Önerileri Konferansı'nda konuştu. Haşim Kılıç, ülke sevdalısı olan herkesin her vesileyle dile getirdiği yargının sorunları ve çözüm önerileri konusunda söylenmemiş söz kalmadığını belirterek, bugün yapılacak bu etkinlikte bilinenlerin belki de yeniden tekrar edilmek zorunda kalınacağını söyledi. Tüm dünyada yargının ve hakimlerin görevinin hak ihlaline uğramış bireylerin hakkını teslim etmek olduğunu ifade eden Kılıç, böylece toplumu arındıran yargının kamu vicdanını sakinleştirerek, toplumsal barışın sağlanmasına katkı sunduğunu kaydetti. Artık hiçbir ülkenin vatandaşlarını yaşadığı hak ihlallerini örtme, saklama, imkanına sahip olmadığını vurgulayan Kılıç, şöyle konuştu: ''Teknolojinin köy haline dönüştürdüğü dünyanın hangi köşesinde olursa olsun yaşanan hak ihlalleri tüm insanlığın ilgi alanına girmektedir. Başka bir anlatımla hak ihlalleri dünya kamu vicdanının denetimi altındadır. Haksız kazançların, eşitsizliğin, otoriter ve totaliter rejimlerin hedef olduğu hak ihlalleri ve haksızlıklar küresel tepkinin yaptırımı ile karşı karşıyadır. Bu aynı zamanda dünyada oluşan ve sürekli gelişerek küreselleşen hak ve özgürlük bilincinin de bir sonucudur. Son yıllarda dünya ekonomisinde yaşama geçirilen ve sosyal hiçbir boyutu bulunmayan, insani ve ahlaki temellerden yoksun projeler, büyük isyanların kaynağını oluşturmaktadır. Emek katkısından uzak, kağıt üzerinde döviz, borsa ve banka üçgeninde kumarhaneye çevrilen dünya ekonomisi yarattığı mazlumların öfkesi karşısında çaresiz kalmaktadır. Zira bu gücün ortak paydası sahip oldukları insanlık onurudur.'' -''Suni rejim krizleriyle uğraşmaktan reel sorunlara çözüm bulamadık''- Türkiye'de de hak ve özgürlükler konusunda yükselen bir bilinç olduğunu da ifade eden Kılıç, şöyle devam etti: ''Yaratılan suni rejim krizleriyle uğraşmaktan, reel sorunlarımızı tartışma ve bunlara çözüm üretme imkanını bugüne kadar bulamadık. Şu anda artık reel sorunları konuşabildiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Vatandaşlarımızın şiddeti 5.6 olan depremde bile yıkılan evlerin enkazı altında kalarak hayatını kaybetmelerine sebep olan sağlıksız yapılaşmayı, her gün trafik terörünün sebep olduğu onlarca ölümleri, çevre sorunlarını, yıllarca süren yargı sürecini, kadına uygulanan şiddeti, çocuk yaştaki yavrularımızın başına gelenleri yeni sorgulamaya başladık. N.Ç. olayı ile ilgili verilen yargı kararlarının toplumda doğurduğu sosyolojik refleksin gücünü yeni yeni hissediyoruz. Yargı olarak bunlara kayıtsız kalamayız. Nerede yanlışlık yaptığımızı toplumla paylaşma erdemini ortaya koymalıyız. Yargıç güvencesinin imtiyazlarından faydalanarak toplum vicdanında kabul görmeyen savunmalar yapmak, yargı mensuplarını daha büyük eleştirilerin muhatabı yapmaktadır. Zira mahkeme kararlarına saygı kararın gerekçesinin güçlü, haklı, makul ve evrensel değerlere olan yakınlığıyla doğru orantılıdır. Toplumda yargıyla ilgili oluşan derin kaygı ve endişelerin derin hukuk devleti anlayışıyla karşılanmasının gerektiği açıktır.'' Haşim Kılıç, yargı sisteminde yapılacak değişikliklerin tepkisel düşüncelere dayanmamasının en önemli dilekleri olduğunu vurgulayarak, ''Aktörleri değişmiş yeni bir vesayetçi yargı oluşumuna izin verilmemelidir. Yıllardır yargıyı arka bahçesi görenler, bu imkanı kaybetmelerinden dolayı içinde bulundukları hırçınlığı gerekçe göstererek yeni vesayet sahipleri üretilmemelidir. Yargı artık kimsenin arka bahçesi olmayacağı gibi hangi kutsal ideoloji ve inanç adına olursa olsun bunun da infaz aracı olmaması gerekir'' diye konuştu. -''Demokrasilerde siyasi çoğunluğun otoritesi sınırsız değil''- Bireysel özgürlüklerin, otoritenin hukuk kurallarıyla belirlendiği ve sınırlandığı durumlarda güvence altına alınabileceğine işaret eden Kılıç, demokrasilerde egemenliğin halka ait olduğunu ve egemenliği kullanan siyasi çoğunluğun otoritesinin sınırsız olmadığını söyledi. Kılıç, ''Buradaki sınır, bireylerin hak ve özgürlükleridir. İktidarın etkili bir şekilde sınırlandırılmasından sadece yasama ve yürütme organlarını değil, aynı zamanda yargı iktidarını da kastettiğini belirtmek isterim. Zira hesap vermeyen bir yargının sınır tanımazlığı felaketlerin en büyüğü olarak ifade edilmektedir. Üstün hukuka bağlı olmayan gücün yarattığı güven ve kibrin sahiplerini çok çabuk bitirdiği tarihte yaşanan örneklerle sabittir'' dedi. Haşim Kılıç, Türkiye'de temel hak ve özgürlüklerin evrensel boyutla örtüşür şekilde korumaya alınması amacıyla mevzuatta önemli değişiklikler yapıldığını belirterek, değişikliklerin uygulanması amacıyla da bazı adımların atıldığını anlattı. Anayasa'nın 90. maddesine eklenen cümle ile ulusal bir kanun hükmüyle milletlerarası kanun hükmünün çatışması halinde, milletlerarası anlaşmanın tercih edilmesinin öngörüldüğünü anımsatan Kılıç, bu değişikliğin büyük beklentilerle kabul edildiğini ancak beklenen etkiyi göstermediğini söyledi. Türk yargı sistemindeki sorunların çözümü için yapılan çalışmaların görmezden gelinemeyeceğini ifade eden Kılıç, ''Ancak bu durum, milyonlarca dosyanın temyiz için yıllarca sıra beklediği, her yıl 15 bini aşkın dosyanın zaman aşımına uğradığı, dosya başına düşen ortalama 2 dakikalık temyiz süresi gerçeğini ortadan kaldırmıyor'' diye konuştu. -''Bireysel başvuru, hak ve özgürlük standardını evrensel düzeye yükseltecektir'' AİHM'in son 10 yıl içinde verdiği 8 bin 172 ihlal kararının bin 652'sinin Türkiye'ye ait ve bu kararların yarısının adil yargılanma hakkının ihlaliyle ilgili olduğunu ifade eden Kılıç, bu durumun Türkiye açısından yargı sisteminin önündeki engellerin kaldırılmasının hayati bir yükümlülük olduğunu gösterdiğini kaydetti. Böyle bir tablonun yeni bir adım atılmasını gerekli kıldığını, bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının getirildiğini anımsatan Kılıç, bireysel başvurunun etkin şekilde uygulanmasının hak ve özgürlüklerin standardını evrensel düzeye yükselteceğini ifade etti. Kılıç, Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru neticesinde verilecek ihlal kararlarının yerine getirilmesi zorunluluğunun, hakimlerin kanunları AİHM kararlarına uygun yorumlamaları yönündeki anayasal yükümlülüklerini daha da güçlendireceğini ifade etti. Bireysel başvuru yolunun başarılı olabilmesi için diğer hak arama yollarının etkin şekilde işletilmesi ve bütün devlet organlarının ortak iradeyle hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Kılıç, şöyle devam etti: ''Zira insan onurunda derin yaralar açan, sanıkların makul bir sürede yargılanma hakkı, masumiyet karinesi, tutukluluk süresi, etkin savunma hakkı, özgürlüğünden yoksun bırakılan kişinin hakkındaki suçlamaları öğrenme ve bilgilendirme hakkı gibi başlıklar altında ifade edebileceğimiz adil yargılanma konusundaki ihlallerin Türkiye'ye Avrupa mahkemesi nezdinde çok ciddi sıkıntılara soktuğunu göz ardı edemeyiz. Unutulmamalıdır ki evrensel kavramlara farklı anlamlar yükleyerek, evrensel anlayışın ortadan kaldırılması çağdaş dünyayla bağlantımızı kapatacaktır. İnsanlığın varlık sebebi olan insan onurunun koruyucu ve kollayıcısı öncelikle kamu gücünü kullananlar olmak zorundadır. Hukukun üstünlüğü temeline oturan tarafsız ve güçlü bir yargı da korunacak bu değerin güvencesidir. Yargının sebep olduğu hak ihlallerinin doğurduğu acıların unutulmayan derin sonuçlar yaratması kaçınılmazdır. Rejimin de devletin de geleceği, güvencesi bu ihlallerin ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Bu noktada bireysel başvurunun etkin ve fonksiyonel biçimde uygulanması belirtilen güvenceye olan inancı güçlü bir şekilde ayakta tutacaktır.''