-"Küresel krizin ilacı, ulaştırma yatırımlarıdır" İSTANBUL (A.A) - 19.10.2011 - Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, küresel krizin ilacının ulaştırmaya yapılan yatırımlar olduğunu belirterek, ''Ulaştırma olmadan hiçbir şey olmaz. Kalkınmak, refahı yakalamak istiyorsak, ulaştırmaya yatırım yapmaya devam etmemiz lazım'' dedi. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın başkanlığında gerçekleşen 27. İSEDAK Toplantısı Bakanlar Çalışma Oturumu'nda, ''Ulaştırma ağlarının ticaret ve turizme etkisi'' konusunda görüş alışverişinde bulunuldu. Yıldırım, oturumda yaptığı konuşmada, uluslararası toplantılarda ulaştırma konusunun pek öncelikli ele alınmadığını, genellikle küresel ticaret, küresel ekonomi ve küresel mali kriz gibi konuların ön plana çıktığını ifade etti. Bu tür toplantılarda ticaretin, ekonominin olmazsa olmaz bel kemiğini oluşturan taşımacılık, ulaşım ve iletişimin genelde göz ardı edildiğine dikkati çeken Yıldırım, ''Eğer ulaşım olmazsa dünyada 6,5-7 milyar insanın yarısı açlıktan, yarısı da soğuktan ölür. Ulaşım bu kadar hayati bir konudur'' şeklinde konuştu. Yıldırım, İSEDAK'ın 57 ülkeyi kapsamasına rağmen gerek dünya ticaretinde, gerek kendi aralarındaki ticarette, gerekse taşımacılıkta arzu edilen payın alınamadığını aktararak, İSEDAK'a üye ülkelerin kendi aralarındaki ticaretin yüzde 17, dünya ticaretindeki payının yüzde 10 ve dünyadaki gayri safi milli hasıladaki payının yüzde 7 civarında bulunduğunu, halbuki nüfus olarak yüzde 22'yi ihtiva ettiğini bildirdi. ''Ticaretin gelişmesi, ancak ve ancak iyi bir ulaşım ve iletişim altyapısının kurulmasına bağlıdır'' diyen Yıldırım, ulaşım altyapısının sadece ülke içinde gerçekleştirilmesinin sadece o ülke içindeki insanların ve malların hareketini kolaylaştıracağını, ancak bölgesel ve küresel işbirliğine hiçbir faydası olmayacağını vurguladı. Yıldırım, bir zincirin kuvvetinin, en zayıf halkanın kuvvetiyle aynı olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: ''Bölgesel ve küresel işbirliği hayati öneme sahiptir. Bu nedenle bütün altyapıların birbirine yaklaştırılması lazım. Bunun için her şeyden önce orta, uzun vadeli ulaşım altyapısına yönelik işbirliği programı ve eylem planı hazırlamamız lazım. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde bulunan ülkeleri kapsayan ve hatta onların da dışına çıkan ulaşım ağı haritasını geliştirmemiz lazım. Bu, işin en başında yapılması gereken şey. Benim teklifim, mutlaka üyeler arasındaki ana ulaşım türlerini, hakim ulaşım türlerini ve koridorlarını belirleyen bir çalışmanın başlatılmasıdır. Bu, şüphesiz bundan sonraki planlama, yatırım ve hedeflerin gerçekleşmesi için önemli bir başlangıç olacaktır.'' Ulaşımın asla ve asla kendi başına bir ticaret olmadığına, ulaşımın ülkeler arasında ticaretin geliştirilmesi ve artırılması için araç olduğuna dikkati çeken Yıldırım, ''Ulaştırmadan, taşımacılıktan ticaret yapma zihniyetini benimsersek, bunun için sınırlarda gereksiz paralar alırsak, ilave bekleme süreleri koyarsak, yol ücretlerini artırırsak, doğrudan, dolaylı engeller ortaya koyarsak, aslında para kazanmış olmayız, birbirimizle olan ticaretimizi artırmak yerine geriletmiş oluruz'' şeklinde konuştu. Yıldırım, ulaşım ve erişimin şart olduğunu dile getirerek, ''Eğer bir yere ulaşamazsanız orası sizin değildir'' dedi. Ulaşımda rekabet değil işbirliği olması gerektiğine işaret eden Yıldırım, bunun yanı sıra ülkelerin mevzuatlarda bir harmonizasyona gitme ihtiyacı bulunduğunu da kaydetti. Her ülkenin mevzuatının farklı olduğunu, bunun farklı uygulamaları ve farklı uygulamaların da ticarette ve taşımacılıkta tarife dışı engellemeleri beraberinde getirdiğini vurgulayan Yıldırım, dünyanın artık bir taşımacılık sisteminden bir tedarik sistemine, yani lojistik sisteme doğru gittiğini, lojistiğin tek başına bir taşıma değil, bir tedarik zinciri olduğunu aktardı. Yıldırım, ''Vakit nakittir, zaman çok önemlidir. Mutlaka gümrükleme, stoklama işlemleri, kısmen montaj işlemlerinin tek bir yerde yapılması, bütün hizmetlerin nakliyeden önce burada tamamlanması artık taşımacılığın yeni bir şekli olarak önümüzde duruyor'' şeklinde konuştu. -''Kombine taşımacılık geliştirilmeli''- Bazı ülkelerin denize çıkışı olmadığını, bazı ülkelerin ada ülkesi olduğunu, bazı ülkelerin de bütün taşıma türlerini kullanabildiğini anlatan Yıldırım, hem çevrecilik açısından hem ekonomik olması bakımından hem de taşıma miktarının birim zamanda çok daha artırılması bakımından kombine taşımacılığın geliştirilmesi gerektiğini kaydetti. Yıldırım, bölgesel işbirliğinin artırılması için üye ülkeler arasında yeni koridorların tanımlanması, gerektiğini ifade ederek, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesi, İpek demiryolu projesi, Basra Körfezi'nden, Irak üzerinden Türkiye'ye kuru kanal projesi, İstanbul'dan Medine'ye kadar olan demiryolu projesini örnek olarak sıraladı. Afrika'yı Kızıldeniz'den Atlantik'e bağlayacak demiryolu projesinin geliştirilmesi, ayrıca deniz otoyollarının da hizmete sokulması gerektiğini dile getiren Yıldırım, Türkiye'nin bu konuda çok önemli mesafeler katettiğini bildirdi. Yıldırım, İstanbul ve Samsun'dan birçok limana Ro-Ro taşımacılığı yapıldığını ifada ederek, ancak Türkiye'den Kuzey Afrika ve Mağrip ülkelerine deniz yoluyla doğrudan gidilemediğine dikkati çekti. Önce Avrupa limanlarına, oradan da Kuzey Afrika'ya gidilebildiğini söyleyen Yıldırım, bunun, taşımanın maliyetini artırdığını vurguladı. Yıldırım, ''Pekala Türkiye'den Mısır'a, Libya'ya, Tunus'a, Cezayır'e ve Fas'a direkt deniz hatları kurabiliriz, kurmamız gerekir. Eğer ticareti artıracaksak, ülkelerimizde halklarımızın refahını artıracaksak mutlaka bu karşılıklı işbirliğini, yeni koridorları geliştirmemiz şarttır'' diye konuştu. Altyapı farklılıklarının giderilmesi konusunda sorunun sadece para olmadığını, altyapı projelerinin finansmanında bütçe imkanlarının hiçbir zaman yeterli olmayacağını dile getiren Yıldırım, en gelişmiş ülkede de en az gelişmiş ülkede de yıllık genel bütçelerle altyapıları planlı bir şekilde yapmanın mümkün olmadığını belirtti. Yıldırım, mutlaka alternatif yollar ve finans kaynakları bulmak gerektiğini vurgulayarak, Türkiye'nin bu konuda önemli projeleri gerçekleştirdiğini kaydetti. -Son 9 yılda 75 milyar dolarlık altyapı yatırımı yaptık- Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Son 9 yılda Türkiye'de aşağı yukarı 75 milyar dolarlık altyapı yatırımı yaptık. Bunun 15 milyar doları yap-işlet-devret, gerisi de bütçe imkanları ile yapılmıştır. Bundan sonraki hedefimiz, artık yap-işlet-devret veya kamu-özel sektör ortaklığıyla yapılan projelerin sayısını artırmaktır. Örneğin dünyanın üçüncü büyük projesi, Avrupa'nın en büyük projesi, İzmir-İstanbul otoyol projesi 6,5 milyar dolardır. Biz bunu yap-işlet-devret modeli ile yaptırıyoruz. Dünyanın ikinci büyük köprüsü İzmit Körfezi'ne inşa edilecek. Bu projeyi biz bütçe kaynakları ile yapmaya kalksaydık, bir yıllık yatırım bütçemizin yarıya yakınını bu işe ayırmamız gerekirdi. Buna benzer İstanbul Boğazı'nı alttan, 60 metre derinden geçecek Avrasya tünelini de yine yap-işlet-devret modeli ile yapıyoruz. 3. Boğaz Köprüsü'nde de yine yap-işlet- devret modeliyle ihaleye çıktık. Bu üç proje 14 milyar dolarlık projelerdir, bu projelerde biz bütçeden bir kaynak kullanmayacağız.'' Ulaşım altyapısının geliştirilmesinde birinci sorunun para olmadığını vurgulayan Yıldırım, bu noktada planlama ve proje yapmanın önemli olduğunu bildirdi. Yıldırım, altyapı projelerinin hazırlık sürecinin en az 2-2,5 yıl olduğunu dile getirerek, ''O bakımdan benim teklifim, ülkelerimiz arasında bütün ülkeleri birbirine bağlayacak koridorları teşkil edecek projeleri şimdiden hazır hale getirmeliyiz. Bunlar çok büyük paraya ihtiyaç göstermiyor. İslam Kalkınma Bankası bu projeleri finanse edebilir ve bu çalışma bizim elimizde ortak bir altyapı geliştirme eylem planına dönüştürülebilir. Bunun içinde hava koridorları, demiryolu bağlantıları, deniz otoyolları, karayolları olabilir. Nereye gideceğimizi bilirsek, o zaman yolun bizi nereye götüreceğine razı olmayız. İstediğimiz hedefe varmış oluruz.'' Türkiye'de son 9 yılda altyapıyı güçlendirme adına yapılan çalışmaları anlatan Yıldırım, 15 bin kilometre bölünmüş yol yapıldığını anımsattı. Yıldırım, ''2 kalem var, zaman ve yakıt tasarrufunun yıllık tutarı 5,5 milyar dolar. Sadece havaya verilen karbondioksit yanmış gaz miktarındaki azalma 2,2 milyon ton. Yolların kalitesinin ve standardının geliştirilmesinin tek başına sağladığı tablo bu. İnsan kusuru dışındaki yol kusurundan kaynaklanan kazalardaki azalma yüzde 64. Yani tek gidiş tek geliş olmayan yolların sayısı arttığı için kafa kafaya çarpışmalar olmuyor ve ölümlerde önemli ölçüde azalma sağlanmış oluyor'' diye konuştu. Türkiye'deki havayollarının dünyadakinin 4 katı geliştiğini belirten Yıldırım, Türkiye'den Afrika'ya 24 ülkeye uçuş yapıldığını bildirdi. Yıldırım, ''İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerinin 39'una doğrudan uçuş yapıyoruz. Arzu ediyoruz ki hepsine uçuşlarımız olsun, bunlar da olacak. Her bir üye ülkenin birbirlerine uçuşları olması lazım. Hava koridorunun hiçbir engeli yok, sınır geçişi yok, sınırda ücret yok, ama mutlaka havaalanı standartlarını, uçuş emniyetlerini geliştirecek ortak projeleri birlikte ele almamız ve gerçekleştirmemiz lazım'' dedi. Bunun için Türkiye'nin Afrika'ya yönelik politikası çerçevesinde büyükelçilik sayılarını süratle artırdığını dile getiren Yıldırım, Türkiye'nin 2009'da 12 ülkede büyükelçiliği varken, bu sayının 2012'nin Mart ayına kadar 33'e çıkacağını belirtti. Ulaştırmanın turizm, ticaret, ekonomi ve geleceğin lokomotifi olduğunu vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti: ''Ulaştırma olmadan hiçbir şey olmaz. Kalkınmak, refahı yakalamak istiyorsak ulaştırmaya yatırım yapmaya devam etmemiz lazım. Küresel krizin ilacı da ulaştırmaya yapılan yatırımlardır. Bugün ulaştırmaya, altyapıya yapılacak yatırımlar için en uygun dönemi yaşıyoruz. Bunu biz tecrübe ile yaşadık. Eğer bugünlerde bu yatırımları mümkün olduğu kadar müşterek yaparsak, küresel krizin sona ermesiyle birlikte çok daha güzel işbirliğini geliştirmiş, ticareti hızlandırmış bir İslam İşbirliği Teşkilatı hepimizin olacaktır.''