Politika
"ETNİK KULUÇKA DÖNEMİ ÇATLAMAYA BAŞLADI" TBMM (A.A)
11 Temmuz 2011 23:16
-"ETNİK KULUÇKA DÖNEMİ ÇATLAMAYA BAŞLADI" TBMM (A.A) - 11.07.2011 - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 61. Hükümet programının ''hazırlıksız, dar kalıplara sindirilmiş, sorunlu, marazlı ve millet için sakıncalarla dolu olduğunu'' öne sürerek, ''Programda hiçbir şey yokmuş gibi terörle mücadeleden zerre kadar bahsedilmemekte, Türk milletinin birliğine, varlığına yönelik suikastlar yok kabul edilmektedir'' dedi. Bahçeli, TBMM Genel Kurulunda, 61. Hükümet'in programı üzerinde yaptığı konuşmada, hükümetin terörle mücadeleye ilişkin politikalarını eleştirdi. ''Her gün bir şehidin vatan toprağına emanet edildiğini'' anlatan Bahçeli, ''Milli güvenliğimize yönelik tehditleri hafife alan bir hükümet etme anlayışının, millet ve devlet bekasını korumak için hiçbir fedakarlıkta bulunmayacağını görmek gerekmektedir. Eğer İmralı ile yapılan görüşmelerde terörle mücadele edileceğine dair bir ifadenin hükümet programına konulmamasına söz verilmişse emin olun bunu ne aziz milletimiz bağışlayacaktır ne de Allah affedecektir. Hele MHP hiçbir zaman bu acziyeti gösteren artniyetli muhataplarını unutmayacaktır'' diye konuştu. ''Terör ve bölücülüğün Habur'daki terörist karşılama törenleri ve bölünmeyi Anayasa'ya yedirme arayışları nedeniyle arttığını'' öne süren Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti: ''61. Hükümet programında hiçbir şey yokmuş gibi terörle mücadeleden zerre kadar bahsedilmemekte Türk milletinin birliğine, varlığına yönelik suikastlar yok kabul edilmektedir. Yalnızca bu bile 61. Hükümet'e güven duymamamız için yeterli nedendir. MHP, programın bu haliyle baştan mahsurlu ve sorunlu olduğunu düşünmekte, güvensizliğin, işgüzarlığın, kötü niyetin programın ruhuna sindiği net olarak görmektedir. 61. Hükümet'in programında 'ileri demokrasi' vurgusuna özel bir atıf da yer almıştır. 'Bu dönemde demokratikleşme hedefinin ileri demokrasi olacağı' iddia edilmiştir. 'Kimliklere saygı esasına dayanan birlikteliğin esas alındığı' ortaya konulmuştur. Anlaşıldığı kadarıyla sözde Kürt sorunu da bu kapsamda formulize edilmektedir. Ne üzücüdür ki, Türk milleti farklılıkların yok edici ve ezici alına sıkıştırılmıştır. Elbette herkesin inancına ve anasının diline bizim de saygımız vardır ve başkası da zaten düşünülemeyecektir. Ancak farklılıklara yapılan özel vurgu, ayrılıkçı eylemlerin ve otonom hareket etme arayışlarının önünü açacaktır. Farklılıklar özendirilerek millet yapısı güçlendirilemez. Farklılıkların okşanması özerklik beklentilerinin azmasına neden olacaktır.'' Türk milletinin ayrılmaz bütünlüğünün müşterekliklerin vurgulanmasıyla korunabileceğini anlatan Bahçeli, ''Bütün itirazlarımıza rağmen kurulan etnik kuluçka dönemi bugün çatlamaya içinden korkunç sesler duyulmaya başlamıştır. Bu, dağılmanın, ayrılmanın, bölünmenin ve bin yıllık kardeşlik ruhunun bitmesinin narasıdır. Başbakan Erdoğan yine vahim bir yanlışın içerisine düşmüş ve ayrı kültürden bahsederek gaflet yolunda inatla ilerlediğini göstermiştir'' şeklinde konuştu. Üzerinde birden fazla kültürün ortaya çıkarıldığı vatanların parçalanmasının kaçınılmaz olduğunu ifade eden Bahçeli, ''Şu ya da bu şekilde kültür bir aşamadan sonra bağımsız yaşamayı önceliğine alacak edebiyatıyla, sanatıyla buna canlılık katacaktır. Tarih, üniter yapı kapsamında bir vatan üzerinde iki milletin yaşadığına henüz şahitlik etmemiştir. İşte yolun başında 61. Hükümet'in kafası bu kadar karışık ve ektiği tohumlar bu kadar zehirlidir'' dedi. -''SEVİNECEĞİMİZ BİR ÖNERİ GETİRİLEMEMİŞTİR''- ''Hükümet programının hazırlıksız, dar kalıplara sindirilmiş, sorunlu, marazlı ve millet için sakıncalarla dolu olduğunu'' öne süren Bahçeli, ''Programda dış politikadan ekonomiye kadar kamuoyuyla paylaşılan konu başlıkları pembe tablolar çizmekte ve hayal tacirliği yapmaktadır. En başta işsizliğin aşılması için donanımlı ve iyi tasarlanmış bir politika seti programda görülmemektedir'' şeklinde konuştu. ''Programda durumun genel geçer ifadelerle idare edildiğini'' öne süren Bahçeli, şöyle devam etti: ''Ekonominin ayağa kalkması için yeni ufuklar çizilememiştir. Gelir dağılımının nasıl düzeltileceğiyle ilgili takdir edeceğimiz bir fikir zenginliği ve heyecanlı bir siyasi bakış ortada yoktur. Ekonomide, 'adalet', 'eşitlik' ve 'özgürlük' kriterleri görmezden gelinmiş, herkes için iyi olan bir strateji derinliğinin oluşturulması yönünde bir çaba görülmemiştir. Ekonomik eşitsizliklerin, fırsat eşitliğini bozmaması için alınmış bir tedbir ve sevineceğimiz bir öneri getirilememiştir. Programda, 'dış politikada vizyoner bir yaklaşım' benimsendiği ifadesi ise gerçeklerle örtüşmemektedir. Aktif bir dış politika sayesinde ülkemizin küresel ve bölgesel bir aktör konumuna yükseldiği görüşüne bizim tarafımızdan temkinli yaklaşılmaktadır. Madem uluslararası ilişkilerde güçlü bir aktör haline geldik o zaman hangi milli meselenin lehimize sonuçlandığının izahını da Başbakan ve hükümet yapmalıdır. 'Zafer kazandık', 'dik durduk', 'yumruğumu vurduk' deniliyorsa uluslararası ilişkilerden ülke olarak neler elde ettiğimizi bilmek bizim en tabii hakkımız olacaktır.'' Hükümetin AB'ye üyelik yolunda izlediği politikaları da eleştiren Bahçeli, Türkiye'nin, AB ile ilişkilerinde bir ''çıkmaza girdiğini'' öne sürdü. Bahçeli, ''Bizimle birlikte müzakere sürecine başlayan Hırvatistan tüm fasılları kapatmış ve tam üye olmasının önü açılmıştır. AKP Hükümeti, fidyecilerin eline düşmüş rehine gibi AB karşısında çaresiz ve hareketsizdir. AB üyeliği konusunda kararlılık niyetleri ise temelsiz, gündemi oyalamaya dönük siyasi fanteziden ibarettir'' diye konuştu. Programda, Suriye'deki halk hareketinin gidiş ve istikametini kestiren bir yaklaşıma rastlamanın mümkün olmadığını ifade eden Bahçeli, özellikle Suriye ve Libya ile ilişkilerin karışık olduğunu ve batının hedefleri doğrultusunda ilerlediği görüşünü savundu. Bahçeli, ''Dün 'dost' ve kardeş' olarak ilan edilenler, bugün 'istenmeyen kişiler olarak gösterilerek duruma göre çark edilmektedir. Batının suflörlüğü ile ilerleyen AKP Hükümeti'nin çalkantılı ülkelerdeki muhaliflerle yakın temas kurması ülkemiz için sıkıntılı bir dönemi beraberinde getirecektir. Geçici yönetimlerin tanınması konusunda aceleci olmamak başımızı kendi coğrafyamızda ağrıtacak uygulamalara fırsat verilmemesi gerekir. Müslüman ve dost ülkelerin içişlerine karışılmamalı ve taşeronluk yapılmamalıdır. Afganistan ve Irak politikaları gözden geçirilmelidir'' dedi.