Chemnitz'teki aşırı sağcı meydan okumayı çok tehlikeli olarak nitelendiren Almanya Türk Toplumu Başkanı Gökay Sofuoğlu, tüm demokratik güçlerin artık güzellik uykusundan uyanması gerektiğini söyledi. Sofuoğlu aşırı sağ ve ırkçılığa karşı kararlı mücadele başlatılması çağrısı yaptı.
Almanya'nın doğusundaki Saksonya eyaletine bağlı Chemnitz kentinde 35 yaşındaki Daniel H.'nin öldürülmesini araçsallaştıran aşırı sağın Almanya'da demokrasi ve hukuk devletini tehdit ettiğine dikkat çeken Sofuoğlu, Almanya Türk Toplumu'nun (TGD) gelişmelere ilişkin gözlem ve beklentilerini DW Türkçe'ye anlattı.
DW Türkçe: Chemnitz'te yaşanan aşırı sağcı tırmanışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gökay Sofuoğlu: Gelişmeler oldukça tehlikeli, çok tehlikeli. Ama bugünleri yaşayacağımız, siyasetin yıllarca yaşanan gelişmelere kayıtsız kalışından belliydi. Aşırı sağcılar, Chemnitz kentinin de bulunduğu Saksonya eyaletini adeta çekim merkezi, kendileri için kurtarılmış bir bölge haline getirdiler. Güvenlik güçleri ve siyaset bu gelişmeleri yeterince ciddiye almadı. Bu sayede de ne yazık ki aşırı sağcılar, bir gün içinde, binlerce kişiyi sokağa dökebilecek konuma, önüne gelen yabancı görünümlü herkesi dövebilme rahatlığına, demokrasiye meydan okuyabilme noktasına gelebildi. Alman demokrasisi için oldukça tehlikeli bir gelişme.
Başbakan Merkel olayları kınadı, Almanya'nın hukuk devleti olduğunu, şiddete ve nefrete yer olmadığını söyledi. İçişleri Bakanı Seehofer de gerektiği takdirde Saksonya eyaletine takviye güvenlik gücü gönderebileceklerini açıkladı. Federal Hükümet'in bu açıklamalarını yeterli mi sizce?
Merkel, olayları kınamakla yetinmemeli, bu yaşananlardan endişe duyan kesimlere de ciddiyetle kulak vermeli. Bu olay bir asayiş meselesinden çok bir zihniyet meselesi. Polislerin sayısını artırarak belki asayişi sağlayabilirsiniz ama bu yolla hızla yayılan aşırı sağcı düşünceyle mücadele edemezsiniz hatta bununla yetinirseniz, süreç önümüzdeki dönem çok daha tehlikeli bir boyuta evrilebilir. Asıl siyasi eğitime daha fazla yatırım yapılmalı, aşırı sağ tehdidi, ırkçılık, kurumsal ırkçılık yeniden gündeme alınmalı okullarda, gündelik hayatta, basında daha çok işlenmeli. Televizyon programlarında hep göçmenlerin, mültecilerin yaptığı ya da yaptıkları iddia edilen konular tartışılıyor. Artık göçmenlere yönelik polisiye olaylar, ırkçılık, aşırı sağ tehdidi tartışılmalı.
Almanya'nın doğu eyaletlerinden Saksonya, aşırı sağcıların en güçlü örgütlü olduğu, aşırı sağcı şiddetin en yüksek olduğu, hatta kimilerine göre "no go area” yani yabancıların, göçmen kökenlilerin, farklı siyasi görüşten olanların gitmemesi gereken bölgeler olarak sınıflandırılıyor. Bu noktaya nasıl gelindi?
Orada AB karşıtı eylemler başladığında marjinal eylemler diye hafife alındı, daha sonra göçmenleri hedef aldılar bunlar için de yine marjinal dendi. Ama sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi eyalet seçimlerinde yüzde 20 oy aldı, daha sonra genel seçimlerde federal meclise girmeyi başardılar. Bu partinin aşırı sağ siyaseti yöneten, kamuoyunu aşırı sağ söylemlerle meşgul eden beyin takımı o bölgeden. Tüm bu gelişmeler yaşanırken köklü demokratik partiler, aşırı sağı önlemek yerine, aşırı sağ söylemleri toplumun merkezine yerleştirmeye çalıştı, halen de AfD'nin söylemleriyle seçmenleri çekmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki AfD'nin sağcı popülist düşüncesi artık sadece Saksonya düzeyinde değil Almanya genelinde, hem federal düzeyde hem de bir çok eyalette kabul görme noktasına gelmeye başladı.
Aşırı sağcı ideolojinin sokak gösterilerinde göçmenlere saldırabilecek noktaya gelmesi Almanya Türk toplumu için ne ifade ediyor?
Olayı sadece Türkler, Suriyeliler ya da göçmenler açısından ele almak doğru değil. Chemnitz'teki sokak gösterilerindeki şiddet eylemleri, aşırı sağ, sadece göçmenleri, göçmen kökenlileri, gazetecileri değil, demokrasiyi savunan herkesi, hepimizi, Alman demokrasisini, hukuk devletini hedef alıyor.
Saksonya aslında, 2000-2007 arasında 8'i Türk 10 kişiyi öldüren Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün oluştuğu eyalet. Aşırı sağcı tırmanış, benzer oluşumları ve eylemleri beraberinde getirebilir mi?
Tehlike kapımızda. Kapımızın hemen önünde… Önemli olan şu noktada bu tehlikeye karşı nasıl mücadele edeceğiz? Sivil topluma, kamu kurumlarına, kiliselere büyük görev düşüyor. Bu tehlikeye karşı ivedilikle harekete geçilmek zorunda.
Yaklaşık 500 polisle güvenliği sağlayamayan Saksonya eyaletinin, şiddet yanlısı grupların da yer aldığı 8 bin civarındaki aşırı sağcı gösterici karşısında pes ettiği, kamu güvenliğinin sağlanamamasından ötürü gazetecilerin kentten ayrılmak durumunda kaldıkları yönündeki açıklamalar için ne diyorsunuz?
Dresden ve Stuttgart'ta geçtiğimiz günlerde Chemnitz'tekine benzer, polisin artık "basın özgürlüğü buraya kadar” dediği olaylar yaşandı. Artık polis içerisinde de hukuk devletini çok da dikkate almayan kamu görevlilerinin sayısını arttığını görüyoruz. Kamuoyunda gazetecilere, göçmenlere, mültecilere saldırılar, haklı gerekçeler aranan meseleler olmaya başladı. Bu da Almanya'da hukuk devletinin tehlikede olduğunu, hatta Saksonya gibi eyaletlerin kurtarılmış bölgeler gibi tanımlanmaya başlanmasını beraberinde getiriyor. Bu bizler için kabul edilemez bir gelişme.
Kurtarılmış bölge iddiası karşısında ne yapılmalı?
Bu bölgelerde aşırı sağa karşı sokağa çıkan, mücadele eden insanlar var. Bu gibi yerlere gitmeme, gitmekten korkma, onlar kurtarılmış bölge olarak tanımlarken bizlerin de terk ettiği bölgeler olmamalı. Mutlaka gitmeli, aşırı sağa karşı mücadele edenlerle dayanışma içerisinde olmamız gerekiyor. Örneğin Dresden tarihsel, kültürel çok önemli, doğal harikalarla müthiş güzellikte bir kent. Meydanı aşırı sağcılara bırakmamalıyız. Ben ilk fırsatta Dresden'a gideceğim…
Söyleşi: Değer Akal
© Deutsche Welle Türkçe