T24 - Prof. Mümtez'er Tüköne, 28 Şubat'ta medyanın tarafsızlığını nasıl yitirdiğini değerlendirdi. Türköne: 28 Şubat sürecinde medyanın askerî vesayet düzeni ile ilişkisi dolaylı idi. Medya, doğrudan finans sermayesinin sözcüsü olarak darbeye destek oldu. Daha şerefsiz ve pespaye bir iş.
Türkönen'in Medyoloji internet sitesinden Mine Üçgün'le söyleşisi şöyle:
Tarihe ‘postmodern darbe’ olarak geçen 28 Şubat döneminin üzerinden tam 15 yıl geçti. Bir çok siyasetçi ve yazarın mağdur bırakıldığı o yıllarda medyanın ordu ile girdiği karmaşık ilişkiler yeni yeni konuşulmaya başlanıyor.
28 Şubat sürecinin yıl dönümünde darbenin medya yansımalarını, geçtiğimiz günlerde Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine atanan ve sürpriz bir kararla istifa eden yazar ve Prof. Mümtaz’er Türköne ile konuştuk. Türköne, o dönemin zorluklarını, medyanın tarafsızlığını nasıl kaybettiğini, aldığı tehditleri ve şimdiki medya ile aradaki farklılıkları anlattı.
28 Şubat sürecinde medyanın askeri vesayet ile iş birliği içinde olduğu , ve bu şekilde masa başı haberlerin üretildiği ifade ediliyor, bu konuda siz neler söyleyeceksiniz?
28 Şubat sürecinde medyanın askerî vesayet düzeni ile ilişkisi dolaylı idi. Medya, doğrudan finans sermayesinin sözcüsü olarak darbeye destek oldu. Daha şerefsiz ve pespaye bir iş. Hırsızlığa, soygunculuğa aracılık ettiler. Sahte çok haber üretildi. Masa başı haberler de aynı amaçlar için üretildi. Bu haberleri üretenlerin bugün yatacak yeri yok.
Medya bir nevi, o dönemde bir iradeyi yok edebilme gücünü gösterdi diyebilir miyiz?
Hayır. Bu medyanın değil, temsil ettiği sermaye çevrelerinin gücüydü. 28 Şubat sürecinde medyayı bağımsız bir güç olarak görmek bizi yanıltır. Sermayenin çıkarlarına hizmet eden bu amaca dönük haber üreten bir medya vardı. Arkasına silahlı gücü alınca elbette etkili oldu.
'Çok insanın şerefi ile oynadılar'
Merkez Medya'nın takındığı tavır, kamuoyundaki güvenilirliklerini sarsıcı bir durum oluşturdu mu? Vatandaş o zamanın yazarlarını da güvenle okumaya devam ediyor mu?
Aradan onbeş yıl geçti. Güven açığı kapanmadı. Bugün okuyucu bu köşe sahiplerini bukelamun gibi görüyor. Çok can yaktılar. Çok ocak söndürdüler. Çok insanın şerefi ile oynadılar. İnanılmaz bir zamana ve şartlara uyma yetenekleri var. Aynı kişileri bugün AK Parti hükümetine yağ yakarken görebilirsiniz. Çoğu zaten ortadan kayboldu, buharlaştı.
Sürece destek vermeyen yayın organlarının durumu nasıldı? Bir yaptırım uygulanıyor muydu?
Onurlu gazeteciler o dönemde çok zor günler geçirdiler. Andıç lafının ilk defa Şemdin Sakıkın ifadeleri değiştirilerek Mehmet Altan, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar gibi gazetecileri PKK’ya satılmakla suçlayan haberler olduğunu sonradan öğrendik. 28 Şubat süreci tam olarak bir şeref ve haysiyet katliamının adıdır. Sonuç? Bu katliamı yapan darbeciler ve destekçileri bugün sokağa çıkamıyorlar.
80 darbesinde tutuklanmış bir gazeteci olarak 28 Şubat döneminde siz neler yaşadınız?
28 Şubat sürecinin tam ortasındaydım. Gelmekte olduğunu ilk görenlerdendim. Hükümete yakındım. Engellemek için elimden geleni yaptım. Çokça tehdit aldım. İlk defa bu darbe boyunca siyasetin zaaflarını ve darbecilerin tıynetini yakından tanıma fırsatım oldu. Benim gibi tecrübe yaşayanlar galiba daha sonraki darbelerin önlenmesinde çok atak davrandılar.
28 Şubat medyası ile şimdiki medyayı karşılaştıracak olursak arada ne gibi farklılıklar var?
Medyayı hiçbir zaman tek başına bir aktör olarak değerlendirmemek lâzım. Birilerine sözcülük ediyor. Türkiye’nin yeni yönetici elitleri kendi medyasını oluşturdu. Medya artık ortalığı boş bulamıyor. Trajlar durumu gösteriyor. Bugün şeref ve haysiyet tehlikede değil. Taşlar yerine oturdu.
'28 Şubat'ın rövanşı'
Mehmet Ali Birand'ın hazırladığı çalışma, o zaman için özeleştiri olarak değerlendirilebilir mi?
Birand 28 Şubat’ın önemli mağdurlarından biri. Andıçlanmış biri. Bu yüzden çalışmasını bir özeleştiri olmak yerine bir rövanş olarak görmek lâzım.
Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’nin, 28 Şubat süreciyle ilgili suç duyurularını birleştirerek başlattığı soruşturma hakkında neler söyleyeceksiniz?
Türkiye darbecilerin hesabını görüyor. Bu ne demek? Bir daha darbe olmayacak demek. Darbeler böyle engellenir. Darbe, yapanın yanına kâr kalıyorsa yenisi yolda demektir. Bu yüzden darbecilerin yargılanması çok önemli. Darbe düşüncesi artık eskisi gibi askerler için bir tatlı hayal değil dehşetengiz bir kâbus artık.28 Şubat’ın yargılanması ve tarihimizin en Vandal en vahşi ve en tahripkar darbesini yapanların hesap vermesi geleceğimizi teminat altına almak için çok önemli.