Gündem

19.03.2013 - Alman basınından özetler

Alman basınında Ukrayna ve Kırım konusundaki yorumların yanı sıra Federal Anayasa Mahkemesi’nin kurtarma fonu Avrupa İstikrar Mekanizması hakkındaki kararına ilişkin yorumlar da göze çarpıyor.

18 Mart 2014 23:39


Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Kırım krizi konusundaki tutumunu ele alıyor:

“Putin'in baskısı herkesi eziyor, ülkesini, yurtdışında parası olan Rusları ve dolayısıyla bu ülkeleri. Putin'e direnebilmek için birlikte hareket etmekten başka çare yok. Zira Batı kendi değerlerini korumak zorunda, çünkü aksi takdirde içeride olduğu gibi dışarıda da ‘demokrasinin koruyucusu' olma konusundaki samimiyetini kaybeder. Dolayısıyla Batı'nın tam da bu nedenle değerlerini zekice savunması ve 21'inci yüzyılda ihtilafların askeri yöntemlerle değil, karmaşık bir etki-tepki şeması çerçevesinde çözüldüğünün bilincinde hareket etmesi gerekiyor. Yaptırımlar, şimdi Putin'e olduğu kadar öngörülemez olmamalı.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung'da da aynı konuda bir yorum yer alıyor:

“Nisan ayından itibaren Kırım'da Rus dönemi başlayacak. Bu tıpkı Poljot marka bir saat gibi tıkır tıkır işleyen jeopolitik bir planın sembolik olarak son aşaması olacak. Putin'in insanın kanını donduran bir soğukkanlılıkla Kırım'ı Rusya'ya katması ve Avrupa'nın sınırlarını yeniden çizmesi, bazılarında hayranlık uyandırıyor, üstelik sadece Rusya'da da değil. Zira Putin karşıtlarını, rakiplerini ve eski stratejik ortaklarını şaşırtmakta ve onları tüm dünyanın gözü önünde stratejik bakımdan aptal durumuna düşürmekte usta. Ama hepsi bu değil. Putin kendi propagandasının yapıldığı bir dünyada yaşıyor ve o dünyanın buyruklarına göre hareket ediyor. Birinin kazandığı kadar diğerinin kaybettiği jeopolitik bir oyunda açıklamalarının bunu gösterdiğini düşünüyor.”

Nürnberger Zeitung gazetesinde ise Ukrayna'nın AB üyeliğine ilişkin eleştirel bir yoruma yer veriliyor:

“Kendisi bir Çek olan Avrupa Birliği Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle, tüm olan bitene rağmen hala Ukrayna'nın AB'ye üye olabileceğini söyleyebiliyorsa, geçmişten fazla bir şey öğrenmemiş demektir. Yüksek oranda borçlu bir tarım ülkesinin AB'ye girmesi halinde bunun zaten kırılgan durumda olan AB ekonomisine getireceği yük bir kenara bırakılsa bile, Ukrayna şu andaki durumu göz önünde bulundurulduğunda bir ortaklık anlaşması için dahi gereken olgunluğa sahip değil. AB'nin bir dönemin Stalingrad'ına 450 kilometrelik mesafeden geçen dış sınıra sahip olması, Avrupa'nın bölünmesi ve Rusya'nın daimi düşmanlığını kazanması anlamına gelir.”

Süddeutsche Zeitung'da ise Federal Anayasa Mahkemesi'nin Avrupa'nın kurtarma fonu Avrupa İstikrar Mekanizması (ESM) hakkındaki kararına ilişkin bir yorum göze çarpıyor. Mahkeme, uzun süreli kalıcı kurtarma fonu Avrupa İstikrar Mekanizması'nın Alman Anayasası'na aykırı olmadığına hükmetti. Gazetenin yorumu şöyle:

“Milyarlarca euro değerinde kefaletler sağlanırken, önemli bir saptama gözden kaçtı, Anayasa Mahkemesi de bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Daha fazla Avrupa ancak kurucu anlaşmaların değişmesi, yeni bir sözleşme ve tüm bunlara onay veren bir halk oylaması ile mümkün olur. Alman anayasasının bir ortağa ihtiyacı var, yanında bir Avrupa temel yasal düzenlemesinin de bulunması gerekiyor. Bir 'Avrupa devletine' ulaşmak için yürünecek kefaletlerle örülü bir yol, anayasal zeminden uzaklaşmış demektir, dolayısıyla yeni bir anayasal zemin oluşturulmasını gerektirir. Karlsruhe'de Anayasa Mahkemesi bunu ima etti fakat doğrudan söyleyebilecek cesareti bulamadı. Artık zamanı geldi. Avrupa'nın daha fazla demokrasiye ihtiyacı var.”