ABD'de, 11 Eylül ertesinde Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA’in kullandığı
tartışmalı sorgu yöntemlerine ilişkin Senato’nun raporu yayınlandı. CIA’in
acımasızca yöntemler kullandığı, bunların çalışmaları yürüten elemanlara
fazla bir getirisi de olmadığı belirtildi. Berliner Zeitung konuya ilişkin
yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
“Gerçi CIA’nin kriminel sorgu yöntemlerine dair çok şey biliniyordu ama,
bunların nasıl yapıldığı Senato’nun resmî belgelerinde ayrıntılarıyla
anlatılmasının ertesinde Afrika, Asya ve Ortadoğu’nun Amerika dostu
olmayan kriz bölgelerinde insanların öfke ve protestoları yeniden
alevlenecektir. Zaten bundan dolayıdır ki raporun açıklanması iki yıl boyunca
sürüncemede kaldı. Raporun kamouyunda boy göstermesini ise Başkan
Obama ile Senato’da sadece kısa bir süreyle çoğunluğu ele geçiren
Demokratlara borçluyuz.”
Frankfurter Rundschau gazetesinin ise aynı konudaki yorumunda şu
satırları okuyoruz:
“İşkence araştırma raporunda çeşitli işkence yöntemlerinin insanları sakat
bırakmakla kalmadığı, 11 Eylül terör saldırılarından sonra ABD’yi yeni
saldırılardan korumaya yönelik olarak istihbarat teşkilatlarının ihtiyacı olan
bilgileri de onlara sunmadığı açıkça saptanıyor. Buna rağmen o dönemin
başkanı Bush’un bunlardan esef duyduğunu açıklamaması, onun ne kadar
vurdumduymaz olduğunu da gözler önüne seriyor. Bush’un strateji diye
kullandığı şeyin resmen yanlış olduğu ortaya çıktı. Ama daha da kötüsü Bush,
yanlış politikalarından dolayı özür dilemiyor. Dış ülkelerde onun sözleri
birilerini daha da radikalleştirebilir. Ama Bush bildiğini okumaya devam
ediyor ve hiç birşeyi anlamadığını ve hiçbir şeyden ders çıkartmadığını ortaya
koyuyor.”
Konu değiştiriyoruz… Almanya’da koalisyonun büyük ortağı Hristiyan
Demokrat Birlik (CDU), Köln kentindeki 27'nci parti kongresinde, Başbakan
Angela Merkel’ı iki yıl aradan sonra büyük oy çoğunluğu ile bir kez daha
parti genel başkanlığına seçti. General Anzeiger gazetesinin kongreye ilişkin
yorumunda şu görüşler dikkat çekiyor:
“Angela Merkel iktidar tutkunu bir politikacıdır, böyle olmasa, kendinden
başka adayların da boy göstermesine boyun eğerdi. Ama öte yandan da Merkel
görev bilinci ile de hareket eden bir politikacı. Bu yasama döneminde
görevinden ayrılma konusu aklından geçmiş olsa bile bunu şimdi yapması
mümkün değil, bunu istemez de. Almanya’da yapılacak mini reformlar ya da
devasa bir reform projesi için falan değil, dış politikadaki son derece gergin
durum nedeniyle. Vladimir Putin ateşle oynamakta, Angela Merkel ise itfaiye
konumunda. Belirli bir süre daha bu durum böyle devam edecek gibi
görünüyor. Öyleyse oyuna devam!”
Stuttgarter Zeitung da parti kongresini yorum sütununa taşımış:
“Merkel, programı açısından partisini yıllar boyunca yalnızlaştırdı. Hristiyan
Demokrat Birlik’in ve ounun lideri olan Merkel’ın tek siyasî yaratıcılığı,
siyasî rakipleri popüler birtakım talepler ile tehlike yarattığında, bunu
içgüdüsel bir biçimde hissetmesi ve bu talepleri kendisininmiş gibi parti
programına dahil etmesinden öteye gidemedi.”
Münchner Merkur gazetesinin yorumunda ise şu görüşler savunuluyor:
“Hristiyan Demokrat Birlik’in Genel Başkanı Merkel aldığı bu sonuçla
iktidarının zirvesini yaşıyor. Alman seçmenin çoğunluğunun oyları ile seçilen
Başbakan Merkel’ın alternatifi olmadığı sıkça gündeme geliyor. Ama dikkat!
Rüyadan kötü uyanma tehlikesi de var kapıda. Hristiyan Demokrat Birlik'in
sosyal demokratlarla Yeşiller Partisi'nin sınırları arasında oynamayı sevmesi,
partinin titreyip kendi özüne dönmesini engelliyor. Hristiyan Demokrat
Birlik'in özünde bir zamanlar muhafazakar bir ekonomi partisi olduğunu
hatırlayan var mı acaba? Eninde sonunda, en geç Merkel partinin yönetimini
bıraktığında, Hristiyan Demokrat Birlik'in bir tür ‘Light Sosyal Demokrat
Parti' olarak varlığını sürdürme hakkı olup olmayacağı ortaya çıkacak.”