TGC'nin, 1909'dan günümüze 100 yılda öldürülen 61 gazeteciyi anmak amacıyla Burhan Felek Konferans Salonu'nda düzenlediği toplantının açılışında konuşan Erinç, öldürülen tüm gazetecileri sevgi, saygı ve özlemle anmak için bir araya geldiklerini söyledi.
Erinç, Hasan Fehmi'nin 6 Nisan 1909'da Galata Köprüsü üzerinde uğradığı saldırıda hayatını kaybettiğini ve katillerinin bulunamadığını hatırlatarak, o günden bugüne bir şeyin değişmediğini belirtti.
Hasan Fehmi ile başlayan gazeteci cinayetlerinin sonuncusunun Hrant Dink'in öldürülmesi olduğunu vurgulayan Erinç, o günden bugüne Türkiye'de toplam 61 gazetecinin saldırılar sonucu yaşamını yitirdiğini ifade etti.
Erinç, Hasan Fehmi ile Abdi İpekçi'nin öldürülmesi arasında 70 yıllık süreç bulunduğunu, İpekçi'nin öldürülen 15. gazeteci olduğunu, ondan sonraki 28 yıllık süreçte öldürülen gazeteci sayısının da 46 olduğunu kaydetti.
Türkiye'de ifade özgürlüğünün genişletilmesi, Avrupa standardına getirilmesi için çalışmalar yapılsa da çok sayıda gazetecinin yaptıkları haberler, röportajlar ve çektikleri fotoğraf ve görüntüler nedeniyle ölüm tehdidi altında yaşadığını ifade eden Erinç, ''15 meslektaşımız can tehlikesi olduğu için polis korumasında yaşamak zorunda. Artık gazetecileri tehdit etmek adi olaylara döndü. Hem gazetecilerin güvenlikleri hem de kişisel sorunlarının çözümü için birlik ve beraberlik içinde mücadelemize devam etmeliyiz'' şeklinde konuştu.
Gazeteci Hıfzı Topuz, bu anmanın bir matem havası içinde olmaması gerektiğini belirterek, ''Bu matem gününü haksızlığa direnç ve savaş olarak algılamalı, alınması gereken önlemleri tartışmalı ve katiller grubu önünde dimdik ayakta durmalıyız'' diye konuştu.
Bir ülkede gazetecilerin öldürülmesinin nedenlerine işaret eden Topuz, şunları kaydetti:
''Bazı iç ya da dış güçler anarşik bir durum yaratmak istiyorlar. Bunu bir darbeye ortam hazırlamak için yapıyorlar. Ya da bir etnik grubun haklarını savunan gazeteciler öldürülüyor ki bunun örneklerini fazlasıyla gördük. Yine yolsuzluğun üstüne giden gazeteciler de öldürülüyor. Aynı şekilde muhalefetin sesi olan gazeteciler de susturuluyor. Bir de polisin düşmanlığı ve kan dökmek istemesi nedeniyle öldürülen gazeteciler var. Hatta Sabahattin Ali böyle öldürüldü.''
Topuz, bu şartların düzeltilmesi için uluslararası örgütlerle işbirliği içinde olunması, bilgi akışının sağlanması gerektiğini söyledi.
Eski TGC Başkanı Nail Güreli, bir süredir devam eden mahkemenin, Turkuvaz Grubu'nda grev yapan gazeteciler lehine sonuçlandığını ifade ederek, toplantıya böyle anlamlı bir haberle başlamaktan mutluluk duyduğunu kaydetti.
Bugün gazetecilerin öldürülmediğini dile getiren Güreli, ''Buna gerek kalmadı, çünkü gazeteciler ekonomik ve kitlesel baskılarla susturuluyorlar'' dedi.
Abdi İpekçi'nin gazetecilik anlayışına da değinen Güreli, İpekçi'nin, Türk gazeteciliğinde bir dönüm noktası olduğunu ve bir çığır açtığını vurguladı.
Güreli, Uğur Mumcu öldürüldüğünde o günün iktidarının, ''Katillerin bulunması devletin namus borcudur'' ifadesini kullandığını hatırlatarak, ''Aradan geçen yıllara rağmen Uğur Mumcu cinayeti hala aydınlatılamadı. Devlet namus borcunu hala ödeyemedi'' diye konuştu.
Törende konuşan Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi, Gazeteciler Cemiyeti'nde kendisini baba ocağında gibi hissettiğini belirterek, şunları kaydetti:
''100 yıldır muntazam olarak gazeteci öldüren bir ülke olduğumuzu anlatmak için burada toplandık, ama biliyoruz ki onlar birer isim değil, bir insandı ve candı. Onların acısını bu salonda herkes hissediyor, ama ülkenin her kesimi bu acıyı paylaşmıyor. Nasıl oluyor da birinin katili diğerinin kahramanı oluyor? Neden katledilenlerin ortak matemi tutulmuyor? Barışmak isteyenler neden vatan haini ilan ediliyor?''
Toplantının sonunda, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölümü öğrencilerinden Günel Çantak'ın, öldürülen gazeteciler için hazırladığı belgesel film izlendi.
Toplantıya, öldürülen gazetecilerden Ümit Kaftancıoğlu'nun gelini Canan Kaftancıoğlu ile Metin Göktepe'nin kız kardeşi Meryem Türkmen de katıldı.