Paparazzilerden kaçarken korkunç bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Galler prensesi, Prenses Diana’nın hayatının son 2 yılı film oluyor.
1997 yılında geçirdiği Trafik kazası sonucu genç yaşta hayata veda eden Prenses Diana'nın hayatının son iki yılını konu alan filmin yönetmen koltuğunda yönetmen koltuğunda Oliver Hirschbiegel'in oturacak.
Filmde Prenses Diana'yı Oscar ödüllü oyuncu Naomi Watts canlandırırken, gerçek hayatta Prenses Diana ile aşk yaşayan Pakistanlı kalp cerrahı Hasnat Khan'ı ise “Lost” dizisindeki Sayid rolüyle yıldızı parlayan Naveen Andrews canlandırıyor.
Filmin çekimlerine başlayan ekip filmi Eylül ayına yetiştirmeye çalışıyor. İmkansız bir aşkın, bir kadının hayatını nasıl değiştirebileceğini anlatan film ‘Diana' şimdiden heyecan ile beklen filmler arasında.
Diana bundan 52 yıl önce, 1 Temmuz 1961 tarihinde doğmuştu.
Evlendiğinde 20’sindeydi. 15 yıl önce öldüğünde ise sadece 36’sında. Pek çoklarına göre, “Yirminci Yüzyıl’ın kadını” idi.
Lady Diana zarif ve mahzun bir gülücükle yer etti akıllarda. Prensesliğinin sımsıcak büyüsü, İngiliz Kraliyet Sarayı’ndan değil, gönüllerde kurduğu tahttan kaynaklanıyordu.
Angola’dan Pakistan’a kadar dünyayı dolaşarak yardıma muhtaç yaşlıları ve kimsesiz çocukları destekledi. Konulan yasaklara aldırış etmeden AIDS’li hastalarla tokalaştı. Mayınlara karşı dünya çapında mücadele verdi. Popülaritesi, Kraliçe Elizabeth’i geride bırakmıştı
Çocuk yuvasında eğitimci olarak çalışırken Prens Charles ile tanıştığında 16 yaşındaydı. Aradan 3 yıl geçti. Kilisenin dul bir kadınla evlenmesine izin vermemesinden dolayı 1972’den beri sevdiği Camilla Parker’la nikâhlanamayan Charles, Diana’ya evlenme teklif etti. 29 Temmuz 1981’deki “yüzyılın düğünü”nü yaklaşık 1 milyar kişi televizyondan izledi. O güne damgasını vuran merak ve hayranlıktı.
Lady Di, monarşinin katı uygulamalarına ayak uyduramadı. Prens Charles, onun romantik sevgisine önce ölçülü bir soğukluk, sonra da Camilla ile ihanetle cevap verdi. Ama iki erkek çocuk annesi Diana’dan koşulsuz sadakat ve “eksiksiz prenseslik” beklendi. Galler Prensesi, bunalımlar ve intihar girişimleri ile geçen yılların ardından bu sahtekârlığı daha fazla sürdüremeyeceğini anladı. Bir resmî törende Charles’ın kendisini öpmesinden sonra tiksintiyle ağzını sildi.
Charles ve Diana’nın ayrı yaşama kararlarını 1993’te halka Başbakan John Major açıkladı. 1996’da da resmen boşandılar.
Diana “ideal” değildi. Belki de gücü buradaydı. Aldatıldı, aldattı, hüzünlendi, sinirlendi, kıskandı, ağladı... Alçak gönüllüydü, yalnızdı, cesurdu… Paddington Tren İstasyonu civarındaki fahişelere para ve giysi dağıttı. Tatlı ve oyuncaklara bayılan da, dövüş sanatını öğrenen de oydu.
Gazeteciler hayatının kara bir parçasıydı. Daha evlenmeden, uzun bacaklarını ortaya koyan bir fotoğraftan dolayı yüzü kızarmıştı. Ona uzun süre “utangaç Di” dediler. Sonraları medyanın Diana’ya gösterdiği ilgi iyice vahşileşmişti. Bir öpüşme fotoğrafı, şanslı bir paparaziye 3 milyon dolar kazandırdı.
31 Ağustos 1997’de Paris’te geçirdiği araba kazasından sonra (ki kimilerine göre bu kaza değil, “planlı bir cinayet”ti) can çekişirken de güzel yüzünde acımasız flaşlar patlıyordu.
6 Eylül 1997’deki cenazesi de dünyaya mal oldu. O gün de cenazeyi izleyen 2,5 milyar kişinin üzüntüsü ve gözyaşlarıyla tarihe geçti. O ay İngiliz kadınları arasındaki intihar vakalarında patlama yaşandı.