Washington Square'de karşılaşan gitarist ve çellist için bu sıradan bir gece değildir. Büyülü anlar yaşayan ikili bir süre birbirinden ayrı düşecek, ancak onları ufak bir çocuk bir araya getirecektir. Küçük bir yetim olan August Rush, sokaklarda kendi müziğini yapmakta ve sihirli bir güç tarafından korunmaktadır. Küçük August yeteneğini giderek herkese kanıtlamaktadır...
Film, 1960'lı yılların New York'unda geçiyor. 1960'ların başında Greenwich Village, folk müziğin devrimine sahne olur. Film, ünlü folk sanatçısı Dave Van Ronk'un hayatından ilhamla yola çıkarak, dönemin müzik piyasasında yaşananları, ünlü sanatçılar Bob Dylan, Joan Baez ve Joni Mitchell eşliğinde beyazperdeye taşıyor.
Filmde, başarılı bir şarkıcının (Keira Knightley) bir erkeğe âşık olması sonucunda kariyerini mahvetmesi ve bir başına kalan Gretta'nın şans eseri tanıştığı bir yapımcı sayesinde kaderine meydan okumasını anlatılıyor.
Folk ve rock müziğin efsanesi, şarkıcı ve söz yazarı Bob Dylan’ın hayatının yedi farklı dönemi, aralarında kadın oyuncuların da yer aldığı altı kişilik bir oyuncu kadrosu tarafından canlandırılıyor.
Muhabir olarak çalışan Arthur'dan, 70'lerin 'glam rock' akımının en popüler isimlerinden biri olan Brian Slade'in kariyeri ve sahte ölümü hakkında haber yapması istenir. O dönemler bu akımdan fazlasıyla etkilenmiş olan Arthur, araştırmasıyla beraber eski günlere döner. Bir gün sahnede izlediği rock star Curt Wild'ın çılgınlığından etkilenen Slade, kendine has bir tarz yaratır ve bütün gençlerin idolü haline gelir; artık hepsi onunki gibi bir yaşam tarzını benimsemiştir. Ama sansasyon yaratmak için düzenlendiği sahte ölüm kariyerinin sonunu getirecektir.
La Vie En Rose, başrollerinde Fransız aktris Marion Cotillard, Sylvie Testud ve Gérard Depardieu’nun oynadığı, büyüleyici bir Edith Piaf biyografisi. Edith Piaf’ın 1959’da New York’da verdiği konser sahnesi ile başlayan film, Fransız şarkıcı Piaf’ın, 40’lı yaşlarına odaklanıyor.
Ray, kendi halinde yaşayıp giden, hayalleri olan küçük bir çocuktur. Yaşadığı oldukça trajik bir olay sonucunda hayatına kör olarak devam etmek zorunda kalır. Yaşadığı bu acıya rağmen hayata dair umudunu kaybetmez ve yepyeni, taze hayallerle hayat yolculuğuna devam etmeye karar verir. Ray, karşısına çıkan engellerle savaşacak ve dünyanın en önemli müzisyenlerinden biri haline gelecektir. Küçük Ray, hem adıyla hem de soyadıyla tanınan Ray Charles olacaktır!
En büyük tutkularından biri caz olan Clint Eastwood, bu filmi de çok sevdiği Charlie Parker'a adamış. Bird, Parker'ın lakabı olan Yardbird'den (avlukuşu) almış adını. Sanatçının son bir kaç ayını anlatan filmde Parker'ı canlandıran Forest Whitaker, 1988 yılında bu rolü ile Cannes'te en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı.
15 yaşında, sıradan birisi olarak görünen ve annesi Elaine’in aşırı koruyuculuğu altında anti-sosyal bir gence dönüşmüş olan William’ın rock müzik ile ilgili yazıları Rolling Stones dergisi tarafından fark edilince, genç adam ünlü dergide yazmaya başlar. William, annesinin itirazlarına rağmen grubun çıkacağı turneye katılarak yeni maceralara doğru bir adım atar...
Filmde efsanevi punk grubu Joy Division'ın heyecan ve hüzün dolu hikayesi anlatılıyor. Ian Curtis adlı genç müzisyen dönemin ve punk tarihinin en ünlü grubu olan Sex Pistols'ın bir konserinden çıktıktan sonra, aynı tarz müzik yapmaya karar verir ve Joy Division adlı grubu kurar. Curts'in liderliğindeki bu yeni punk grubu kısa sürede Manchester müzik piyasasını etkileyecektir.
1955 yılında, adının J.R. Cash olduğunu söyleyen genç, zayıf bir gitarist, ünlü olmak için Memphis'teki Sun Stüdyoları'na gelir. Bu, Amerikan kültürünün üzerinde silinmez bir iz bırakacak adamın şöhrete ilk adımlarıdır. Cash'in şöhretinin ilk günlerini ateşleyen ilginç karakteri ve insanlar üzerinde bıraktığı etki, bugünün rock, country, punk, folk gibi pek çok alandaki birçok yeteneğin de ortaya çıkmasında ön ayak olmuştur...
Jake Blues hapisten çıktıktan sonra, kardeşi Elwood'la birlikte rahibeler tarafından bakıldıkları eski evlerine gider. Kilisenin desteğini çekmek üzere olduğunu ve bu yerin eğitim için satılacağını öğrenen kardeşler, tek kurtuluşun 11 gün içinde 5000 dolarlık bir ödeme yapmak olduğunu öğrenir. Cazcı kardeşler, evi kurtarmak için yardımcı olmak ister ve bir caz albümü sayesinde gerekli parayı kazanmaya çalışır, ancak karşılarına beklemedikleri engeller çıkacaktır.
İrlandalı grup The Frames’ten Glen Hansard’ın başrolde olduğu film, bir sokak müzisyeni ile bir Çek göçmenin, aşk hikayelerini anlatan şarkılar yazarak, prova ederek ve kaydederek geçirdikleri olaylı bir haftayı anlatıyor. İrlanda’nın yaşadığı ekonomik patlamadan bu yana son derece materyalist bir hal almış olan Dublin’de kendilerini toplum dışı hisseden bu iki insan müzik sayesinde güçlü bir bağ kurar.
John, paramparça Liverpool kentinde büyüyen yalnız, meraklı ve zeki bir gençtir. Teyzesi Mimi ve annesi Julia'nın etkisinden kaçışı müzikte bulur. Filmin, Lennon'ın üvey kardeşi Julia Baird'in kitabına dayanan senaryosu, Control'ün senaristi Matt Greenhalgh tarafından yazılmıştır.
Fransa-Kanada yapımı bu filmde annesi, kafasında bir tutam beyaz saç ile doğan oğlu Zac'in kutsanmış olduğunu inanır. Fakat Zac'i hiç de kolay bir hayat beklememektedir. Zac'in erkek kardeşleri hayatını bir cehenneme çevirirken, Zac'in asıl problemli olduğu kişi ise, oğlunun yeterince erkeksi olmadığını düşünen babadır.
Elise ve Didier, farklılıklarına rağmen ilk görüşte birbirlerine aşık olurlar. Didier, müzik grubu olan romantik bir ateist; Elise ise dövmeci dükkanı olan gerçek bir dindardır. Ne zaman ki kızları ciddi bir hastalığa yakalanır, çift o zaman aşklarını yargılamaya başlar.
Elfriede Jelinek'in 'Piyano Öğretmeni' adlı romanından uyarlanan film, Viyana Müzik Konservatuarı'nda öğretim görevlisi olarak çalışan orta yaşlı bir kadın üzerine kurulu. Annesiyle aralarında sevgi ve nefret karışımı bir ilişki bulunan Erika Kohut adlı bu kadın, bir yandan saygı duyulan ve otoriter bir öğretmen görüntüsü çizerken, diğer yandan karanlık arzuları ve müzik arasında ikilem yaşamaktadır.
Michael Jackson'ın 2009 yılında vermeyi planladığı, ancak ölümü üzerine iptal edilen aynı isimli konserler dizisinin prova görüntüleri ile oluşturulmuş bu belgesel-film, Jackson'ın Los Angeles, California'da bulunan Staples Center'da sergilediği konser provalarındaki görüntülerden oluştuğuiçin, filmin çekim stüdyosu olarak Staples Center gösterilebilir. Filmin gösterim tarihi 28 Ekim 2009 (Kuzey Amerika'da 30 Ekim) olmasına rağmen biletler bir ay öncesinden, yani 27 Eylül 2009'dan itibaren satışa çıkarılmış ve büyük bir ilgiyle karşılaşmıştır.
Çağını Sallayan Bir Rock Grubu... Asi Bir Şair ve Solist... Ölümsüz Bir Efsane... 1971 yılında Paris'te yüksek dozdan uyuşturucu alarak ölen efsanevi The Doors grubunun solisti ve beyni Jim Morrison'ın şarkılarını ilk kez Vietnam'da dinleyen ve grubun ateşli bir hayranı olan Oliver Stone 'un yönettiği The Doors, 1960'ların asi rock şarkıcısı, bestecisi ve şairi Morrison'ın inişli çıkışlı yaşamını konu alıyor.
Pink, babasını II.Dünya savaşında kaybeder ve duvara ilk tuğlalar koyulur; sonraki aşama okuldur. Giderek yalnızlaşan Pink'in kendini tüketime verişiyle beraber Pink'in hayatının ve ilişkilerinin giderek daha da kötü hale geldiğini görürüz. Durumu iyice umutsuz hale gelen Pink dünyadan kopmuş, konserlere devam edemeyecek hale gelmiştir. Duvarların arkasına sığınan Pink oradan memnun gibidir. Pek fazla diyalog bulunmayan filmde, Pink Floyd'un The Wall albümündeki neredeyse tüm şarkıları dinliyoruz.
Milos Forman'ın tarihi kurgu türündeki bu filminde, müzik tarihine yön veren dahi Mozart, gündelik yaşamında gerçeklerden bir hayli kopuk bir hayat tarzı sürdürmektedir. Yaşamı ile müziği zıt kutuplarda ilerleyen Mozart, yeteneğini sergilemek için mantıksız hareketlerde bulunur. Mozart'a göre çok daha disiplinli ve hırslı bir müzisyen olan başarılı besteci Antonio Salieri, yine de Mozart'la rekabet edemeyeceğini fark eder. Wolfgang Amadeus Mozart ile Antonio Salieri’nin ilişkisine odaklı bu başyapıt, sanat ile sanatçının kişiliği arasındaki ilişkiye odaklanırken, usta müzisyenin yaşamını Salieri üzerinden anlatan bir klasik.
Film, 17. yüzyılda İtalya'da ünlü bir keman ustasının yaptığı olağanüstü bir kemanın, beş farklı ülke ve bir o kadar da sahip değiştirerek üç asra yayılan serüvenini anlatıyor. Yaratıldığı yer olan Cremona'dan sonra 300 yıl boyunca, Viyana'dan Oxford'a, oradan da Şanghay ve Montreal'e sürüklenen bu değerli ve gizemli keman, bu olağanüstü yolculuğu sırasında her el değiştirdiğinde farklı dünyalardan, ama hepsi de tutkulu ve müthiş özellikleri olan sahiplerinin hayatlarını farklı şekillerde etkiler.
Emmet Ray adındaki dünyanın ikinci en büyük caz gitaristinin uydurma hikâyesinin anlatıldığı filmin yönetmenliğini Woody Allen üstleniyor. Dönemin caz müziklerine yer veren filmde Ray’i, başarılı oyuncu Sean Penn canlandırıyor.
Walt Disney'in başyapıtı olarak sunulan 1940 yapımı filmde pek çok Disney kahramanı, klasik müzik eşliğinde izleyiciyi büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor. Disney'in 1999 yılında 'Fantasia 2000' adıyla yeniden uyarladığı, sekiz bölümden oluşan fantastik animasyon, Fındıkkıran ve Sihirbazın Çırağı eserleriyle gözlere olduğu kadar kulaklara da hitap ediyor.
70'li yılların başlarında Detroit'te yaşayan Sixto Rodriguez'in hikayesini ele alan belgesel, müzisyenin efsaneleşme ve ortadan kaybolma sürecini işliyor. Rodriguez, kısa süreli amatör kariyeri boyunca iki adet satmayan albüm kaydeder ve ilk albümün ardından Güney Afrika'da bir efsaneye dönüşür. İlk albümün ardından bir araya gelen iki Güney Afrikalı hayranı, bu kıtada neredeyse John Lennon'a dönüşen müzisyenin izini bulmaya çalışır. Malik Bendjelloul'un yönetmenliğini yaptığı ve Akademi Ödülleri'nde En İyi Belgesel Oscar'ını kazanan film, iki hayranın yolculuğunu ve Rodriguez ailesine ulaşmasını konu alıyor. (Kaynak: Seden Pozan/Onedio)