Avustralya’nın Sydney kentine yer alan Macquarie Üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan yeni keşif, eski Mısır mumyalanması hakkında bilinenler ve dünya çapındaki müzelerde yer alan lahitler hakkında yeni soruları gündeme getirdi.
Araştırmacı Karin Sowada liderliğindeki bir ekip, bilgisayarlı tomografi kullanarak Sydney Üniversitesi Chau Chak Wing Müzesi'nde tutulan mumyalanmış yetişkin bir kadını çevreleyen katmanları inceledi. 3 boyutlu görselleştirme ve kesitsel taramalar, bedeni çevreleyen keten katmanları arasına sıkıştırılmış çamur ve samandan yapılmış kabuğu ilk kez ortaya çıkardı.
Mumyalama, birçok eski kültürde yaygın olarak uygulanan, ölülerin üzerine çeşitli maddeler sürerek onları çürümekten korumak için uygulanan bir yönteme deniliyor. Arkeologlar, şimdiye kadar Mısır mumyalama tekniğinde çamur kabuklarının kullanıldığını keşfedememişlerdi. Daha önce yapılan keşifler bedenin dönemine göre oldukça pahalı olan reçineyle kaplandığını göstermişti.
Sowada, “Dünyanın dört bir yanındaki koleksiyonlarda bulunan mumyalanmış bedenler, nesillerdir burnumuzun dibinde oturuyor. Yeni teknolojinin uygulanması, daha önce bildiklerimize meydan okuyan tamamen yeni bilgileri ortaya çıkarabilir” dedi.
Bununla birlikte Sowada, kadının bedeninin neden reçineyle değil de çamurla kaplandığına ilişkin, “Merhumun ailesi, Mısırlı seçkin sınıflar tarafından kullanılan ve Akdeniz kıyılarından ithal edilen pahalı reçineyi karşılayamayabilirdi, bu yüzden muhtemelen yakındaki Nil'den daha ucuz, kolayca bulunabilen çamur kullandılar. Bugün bile, zenginler bir şeyler yaptıklarında, çoğu zaman toplumun geri kalanı onları kopyalıyor” dedi.
Bilim insanları ayrıca, mumyalanmış kadın bedeninin içine konulduğu tabutun üzerinde ismi yazan kişiye ait olmadığını ortaya çıkardı. Araştırmacılar, sargıların yaklaşık 3200 yıl öncesine yani millattan önce 12. yüzyıla ait olduğunu keşfetti. Sowada, "Karbon tarihlemesi, mumyalanmış kişinin tarihi ile tabutu arasında 150-200 yıllık bir tutarsızlığı ortaya çıkardı. Dekoratif üsluba göre tabut yaklaşık milattan önce binli yıllara tarihleniyor. Sonuçlar, vücudun tabuttan daha yaşlı olduğunu ve ona ait olmadığını gösteriyor "açıklamasını yaptı.
Sowada, tahta tabutun üzerindeki yazıtta “Leydi Meruah” yazdığını ve bu kişinin "Amun İlahisi" ve "Isheru'daki Mut'un Tapınağı" olarak nitelendirildiğini söyledi. Mut, tanrı Amun'un eşiydi ve Isheru, antik Thebes'teki Karnak kompleksindeki tapınağının bir kısmına verilen antik isimdi. Sowada, bu nitelemelerin tabutun asil sahibinin nispeten yüksek statüye sahip evli bir kadın olduğunu gösterdiğini açıkladı.
Öte yandan, tabut ve içindeki mumyanın politikacı Sir Charles Nicholson tarafından 1860'ta Sydney Üniversitesi'ne bağışlandığı belirtildi. Sowada, “Mısır’da tabutu ve mumyayı Nicholson'a satan satıcı, muhtemelen boş tabutu doldurmak için başka bir mumyalanmış bir cesedi yerleştirdi. Satıcı muhtemelen bir turistin farkı anlamayacağını düşündü” dedi.