27 Mart 2024

IŞİD’in Moskova saldırısının etkileri

Crocus saldısından sonra Ukrayna, Avrasya ve Ortadoğu gibi coğrafyalar yeni çatışma ve gerilimlere gebe haline gelmişken, bundan en çok etkilenen ülkelerden biri her zamanki gibi Türkiye olacak.

Terör Saldırısını IŞİD-H üstlendi

22 Mart’ta Moskova yakınlarındaki Crocus Hall adlı konser salonları ve AVM kompleksine yapılan terör saldırısı Türkiye’yi çok yönlü olarak etkileme potansiyeline sahip.

Saldırıyı Türkiye’de de kanlı terör eylemleri gerçekleştiren IŞİD terör örgütünün Afganistan yapılanması üstlendi. IŞİD-Horasan (veya IŞİDin Horasan Kolu, IŞİD-H) adı verilen terör grubu adına saldırıyı gerçekleştirdikleri iddia edilen dört Tacikistan uyruklu silahlı eylemcinin yüzleri gözleri şişmiş, kanlar içindeki görüntüleri ve işkence altında yapılan sorgulamaları, yakalandıkları andan itibaren Rus güvenlik makamları tarafından medyaya servis edildi. Bunlardan Şemseddin Ferridun adlı teröristin Rusya’ya Türkiye üzerinden geçtiği ve eylemi para karşılığı yaptığını ileri sürdüğü basında yer aldı.

Cam kafesler ardında hakim önüne çıkarılan dört terörist ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanacak. Rusya’da idam cezası 1997’den bu yana uygulanmıyor. İdam cezası moratoryumunun kaldırılmasını isteyenler arttı. Crocus saldırısı gibi büyük bir eylemin sadece dört militan tarafından gerçekleştirildiğine pek kimse inanmıyor. Eylemin arkasında çok daha fazla kişinin yer alması güçlü bir ihtimal. Rusya içeride ve dışarıda bunların peşine düşecek.

Kafa kesen IŞİD, Suriye ve Irak’ta yenilgiye uğradıktan sonra kaybolmadı. Dağınık gruplar halinde Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Kafkaslar’da ve Afrika’da varlığını sürdürüyor. Korku filmlerinde olduğu gibi, yok edildiği sanılan canavarın parçalanmış uzuvları düştükleri yerlerde yeniden canlanıyorlar. Moskova’daki eylemi üstlenen IŞİD-H grubu bu örgütün en kanlı kollarından biri. İsminde geçen Horasan da bizim tarih-coğrafya derslerinden bildiğimiz Horasan değil. Buradaki Horasan Afganistan’ın tamamını, İran’ın kuzey-doğusunu ve Orta-Asya’nın tamamını kapsıyor.  IŞİD-H en büyük eylemlerini Afganistan’da Taliban rejimine, İran’da mollar rejimine, Kafkasya’da ve şimdi olduğu gibi Moskova ve Rusya’nın diğer bazı yerlerinde Putin rejimine karşı gerçekleştirdi. 

IŞİD’e bağlı Orta-Asyalı teröristlerin kanlı eylemleri Türkiye için de yabancı değil. 2017’deki Reina saldırısı IŞİD üyesi Özbek terörist Abdülgadir Masharipov tarafından gerçekleştirilmişti. Onunla beraber çoğu Orta-Asyalı 51 kişi tutuklanmıştı. Bu yılın başında Sarıyer’deki Santa Maria Katolik kilisesine yapılan ve IŞİD tarafından üstlenilen saldırıda ise Amirjon Kholikov ve David Tanduev adlı Tacikistan ve Rusya vatandaşı iki eylemci rol aldılar. Kamuoyunda konu yeterince sorgulanmamış olsa da, muhtemelen her iki saldırı da IŞİD’in Horasan grubunun imzasını taşıyor.

IŞİD-H, eylemin arkasında olduğunu kanıtlamak için teröristlerden birinin göğsüne takılan bir kameradan Moskova’daki kanlı saldırının anında çekilen görüntülerini kendi Amaq adlı haber ajansından dünyaya yayınladı. 

Bu saldırının geleceğinin önceden bilindiği anlaşılıyor. ABD makamları, IŞİD’in bir saldırı hazırladığı içinde olduğunu istihbarat örgütleri aracılığı haftalar öncesinden Rusya’ya haber verdiğini açıkladı. ABD’nin Moskova Büyükelçiliği ayrıca 7 Mart’ta Rusya’da bulunan kendi vatandaşlarına terör eylemlerinden korunmak için kalabalık yerlerden uzak durmaları konusunda bir uyarı yayınladı. Buna rağmen Rus makamlarınca, aynı günlerde bir sinagoga yönelik IŞİD saldırısının önlenmesine ve bu operasyonda altı teröristin öldürülmesine  rağmen, yani IŞİD’in Rusya’da aktif olduğunun somut olarak bilinmesine ve bir intikam eylemi bekleme gereği güvenlik makamları bakımından rasyonel bir davranış olmasına rağmen, ABD’nin uyarıları, Rusya halkı içinde yılgınlık ve kargaşa yaratmak amacıyla tuzak olduğu ileri sürülerek ciddiye alınmadı.

Putin Ukrayna’yı işaret etti

Putin, Crocus saldırısından sonra bu tavrı kamuoyu önünde sürdürdü.Terör eyleminden sonra yaptığı TV konuşmasında IŞİD’in adını ağzına bile almadı. Kaçan teröristlerin Ukrayna’ya gitmeye çalışırken yakalandıklarını, Ukrayna sınırında bunların geçmesi için bir “pencere açıldığını” öne sürerek eylemin arkasında Ukrayna’nın olduğunu ima etti. Dışişleri sözcüsü Zaharova ise hiç lafı dolandırmadan Crocus terör saldısından dolayı doğrudan Ukrayna’yı ve onun destekçisi ABD’yi suçladı. Moskova’da resmi ağızlar halen koro halinde Ukrayna ile birlikte ABD’yi de suçluyorlar. Ukrayna devlet başkanı Zelensky’nin ülkesinin bu saldırıyla ilgisinin olmadığına yönelik sözlerini Moskova’da kimsenin dinlediği yok. 

Crocus saldırısının Putin için “iç ve dış düşmanlara” karşı elverişli bir fırsat sunduğu kuşkusuz.  Putin terör saldırısından sadece beş gün önce oyların yüzde 87’sini alarak güya büyük bir seçim zaferi kazanmıştı. Ama meşruiyeti en büyük rakibi Alexei Navalny’nin hapis tutulduğu Sibirya’da şüpheli ölümü ve seçimde karşısında gerçek bir rakip çıkmasına izin verilmemesi  nedeniyle Rus halkı içinde ciddi şekilde şüpheyle karşılanıyordu. Putin’in yirmi yıllık iktidar yolu Navalny’nin yanı sıra,  gazeteci Anna Politovskaya, paralı asker komutanı Yevgeny Prigozhin gibi çok sayıda siyasi rakibinin cesetleriyle dolu. Putin’in son zamanlarda yalnızlığı iyice artmışken Crocus saldırısı imdada yetişti. Şimdi Putin içerde Ukrayna kartını oynayarak muhalefeti iyice susturmaya gayret edecek.

Ama uzun vadede başarılı olması mümkün değil. Muhalefetin tümüyle susturulması mümkün olmadığı gibi, Crocus saldırısının Putin’in Rus halkının güvenliğini sağlayan, her sorunu çözen güçlü lider imajının yara aldığı da kuşkusuz. Tam da bu nedenle, Putin’in güçlü, eğilmez lider profili çizmesi için içte ve dışta saldırgan tutumunu artırmasını beklemek lazım. Ancak, Rus halkı içinden yeni Navalnyler çıkacağı da muhakkak.

Putin dışarıya karşı ise, “yayılmacı NATO” kartının yanı sıra “IŞİD’le kendisine hain tuzak kuran Nazi tahakkümü altındaki”  Ukrayna kartını oynayarak üçüncü yılına giren saldırı savaşına ilave bir meşruiyet arayacak. İsrail’in Gazze saldırısı nedeniyle batının ahlaki üstünlüğünü kaybettiği bir ortamda Putin rejiminin bu kartı üçüncü taraflar nezdinde iş yapabilir.

Rusya dışişleri sözcüsü Zaharova çok da haksız olmayan bir şekilde Ortadoğu’daki terör faaliyetlerinin ABD’nin bu bölgeye müdahalesinden sonra ortaya çıktığına işaret ediyor. Gerçekten de IŞİD ve El Kaide türevleri bölgede ya ABD’nin desteği ile veya ABD’nin zulmü nedeniyle vücut buldular. Zaharova ayrıca IŞİD-H’nın ABD’ye ve batıya değil de, sadece Afganistan, İran ve Rusya’ya yönelik eylemlerde bulunmasını sorgulayarak ilk salvo ateşlerini yaptı bile. Bundan sonra Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri operasyonlarını anti-terör eylemi olarak takdim etmesi kendi rasyonalitesi bakımından daha kolay olacak ve Türkiye gibi arada kalmaya çalışan aktörlerden taraflarını seçmelerini isteyecek.

Türkiye üzerinde Rusya baskısı artacak

Türkiye her ne kadar orta sahada kalma görüntüsü vermeye çalışsa da, iktidarın ekonomik ve diplomatik tıkanmışlığı nedeniyle Rusya’ya daha mesafeli davranıp, batı yönünde isteksizce adımlar atmaya başladı bile. Üstelik Ankara rejimi ideolojik kökleri nedeniyle teröre doğru bir teşhis de koyamıyor, İslamcı terör gruplarının varlığını ve ciddiyetini göz ardı ediyor. Moskova saldırısının üzerinden kritik günler geçmesine rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan yakın dostu Putin’e henüz taziyelerini bildirmedi. Onun yerine Dışişleri Bakanı Fidan telefonda görüştüğü mevkidaşı Lavrov’a Moskova’daki terör saldırısı nedeniyle başsağlığı dileklerini ifade ederken Cumhurbaşkanı'nın da üzüntülerini iletti. Fidan-Lavrov görüşmesi hakkında yapılan açıklamada eylemin niteliği ve Türkiye’nin de aynı tür bir tehdide maruz kaldığı hakkında herhangi bir ifade yer almıyor.

Rusya gibi bir ülkenin stratejik amaçlarla Ukrayna’yı işaret etmesine rağmen, eylemi üstlenen IŞİD-H’nın peşini bırakması beklenmemeli. Teröristlerden en az birinin Türkiye’den Rusya’ya geçtiğini itiraf etmesi nedeniyle Türkiye’deki uyuyan IŞİD hücrelerinin Rusya’nın radarına daha fazla gireceği kuşkusuz. Rusya’nın Türkiye’den, hem kendi topraklarında yuvalanan terör grupları hem de İdlip’deki IŞİD ve El Kaide yapılamalarıyla mücadele hakkında daha yakın işbirliği bekleyeceği mantık icabı. Ankara’nın Irak ve Suriye’nin kuzeyine yönelik gerçekleşeceği söylenen kritik bahar operasyonları öncesi Rusya’nın taleplerini ne şekilde karşılayacağını göreceğiz. Rusya’nın, umduğu yanıtı alamazsa zaten bir süredir Türkiye’ye karşı uyguladığı ekonomik baskıları artırması, doğalgaz sevkiyatında ve yaz turizmi hareketlerinde  kısıtlamaya gitmesi sürpriz olmamalı.

Rusya’nın İdlip’teki terör gruplarına karşı şimdikinden çok daha ağır askeri misillemeler yapması da beklenmeli. Böylesi operasyonlar hem bölgede konuşlanan hava savunmasından yoksun askeri birliklerimizi etkileyecektir, hem de Türkiye’ye yönelik yeni bir göç dalgasını tetikleyecektir. Rusya’nın Kafkasya’daki İslamcı gruplara yönelik yeni operasyonlara girişmesi ise muhtemelen militanların Türkiye’ye kaçmaları ile sonuçlanacaktır. Sınırlarımız kevgire dönmüşken militanların bu konuda güçlükle karşılaşacakları düşünülmemeli. Üstelik onları metropol kentlerimizde kucaklayacak siyasi ve sosyal alt yapı bakımından bir eksiğimiz de yok. İstanbul ve Ankara gibi metropollerimiz yeni gizli servis operasyonlarına hazırlıklı olmalı.

Özetle, Crocus saldısından sonra Ukrayna, Avrasya ve Ortadoğu gibi coğrafyalar yeni çatışma ve gerilimlere gebe haline gelmişken, bundan en çok etkilenen ülkelerden biri her zamanki gibi Türkiye olacak.

Rüzgar eken fırtına biçer. Bu ifade Rusya bakımından geçerli.

Türkiye ise attığı düşüncesiz adımların karşılığına katlanacak mı, göreceğiz. 

Arslan Hakan Okçal kimdir?

Emekli Büyükelçi Arslan Hanak Okçal, Bingazi ve Münster Başkonsolosluğu, NATO Daimi Temsilciliği, Bonn ve Berlin Büyükelçiliğinde değişik görevlerde bulundu.

Gümülcine'de Başkonsolosluk, Nijerya, Makedonya ve Güney Kore'de Büyükelçilik yaptı.

Merkezdeki son görevi Balkanlar ve Orta Avrupa Genel Müdürlüğüydü. 2018 yılında kendi isteğiyle emekli oldu.

Yazarın Diğer Yazıları

Putin'in Çin ziyareti ve çok kutuplu dünyada Amerika-Çin ittifakları

ABD, Çin'i Hint-Pasifik bölgesinde çevrelemeye çalışırken, Çin'in buna yanıtı yanına Rusya'yı almak oldu. Bu bölgede onların yanında, adı konulmamış olsa da Kuzey Kore var. Bu tehlikeli bir gidişat

Makedonya'nın isim sorununda başa mı dönülüyor?

Yeni seçilen Cumhurbaşkanı Gordana Siljanovska-Davkova resmi yemin töreninde ülkenin anayasal ismi olan Kuzey Makedonya yerine sadece "Makedonya" ifadesini kullanınca Yunanistan'da ve AB'de kaşlar kalktı. Kuzey Makedonya makamlarını uyaran açıklamalar birbiri ardına geldi

Çin lideri Xi, beş yıl aradan sonra Avrupa’yı ziyaret ediyor

AB Çin’i ekonomik işbirliği partneri olarak kabul etse de aynı zamanda “sistemik bir hasım” olarak görüyor. Çin’in Avrupa’daki bir çok ekonomik faaliyetine tereddütle yaklaşılıyor. AB, birlik olarak uzak dururken sadece münferit üye ülkeler “Kuşak ve Yol Girişimi”ne (BRI) dahil oldular...