29 Nisan 2024

Orta Doğu’da nükleer bir savaşın eşiğinden mi dönüldü?

İddiaya göre, İran’ın bütün altyapısını etkisiz hale getirecek bir elektromanyetik saldırı için nükleer başlıklı silahlarıyla havalanan bir İsrail jeti, Ürdün hava sahasında Rus jetleri tarafından düşürüldü. İddia teyit edilemediyse de pek çok soruyu beraberinde getirdi

İsrail’in 19 Nisan tarihli misillemesi öncesinde aslında İran’a yönelik nükleer bir EMP (Electromagnetic Pulse) saldırısı hedefleyerek bir F-35 savaş uçağını havalandırdığı, ancak istihbaratı alan Rus uçaklarının İsrail jetini Ürdün hava sahası üzerinde düşürdüğü ileri sürüldü. İddiayı sosyal medya hesabından dile getiren uluslararası ilişkiler ve jeopolitik uzmanı Brezilyalı gazeteci Pepe Escobar, kaynağının bir Asya ülkesinin üst düzey bir devlet yetkilisi olduğunu söyledi.

Escobar’ın iddiasına göre, İsrail jetinin hedefi, İran semalarında yüksek irtifada gerçekleştireceği EMP (elektromanyetik enerji darbesi) saldırısı ile ülkenin elektrik altyapısını felce uğratmak ve tüm elektronik cihazları devre dışı bırakmaktı. Geleneksel patlayıcı silahlara alternatif olarak başvurulan yüksek irtifalardaki EMP saldırıları ile nükleer başlıktan gama ışınları yayılıyor, bunlar da atmosfere girer girmez gerçekleşen iyonlaşmanın etkisiyle elektromanyetik dalgalar üretmeye başlıyor. Bu dalgaların menzilindeki bölgelerde yer alan elektrikli cihaz ve sistemler de bir anlamda felce uğruyor. Şöyle ifade edersek belki daha net anlaşılır: ABD, Kuzey Pasifik Okyanusu’ndaki Johnston Adası’nda, 1962 yılında çok yüksek irtifada 1.4 Megatonluk bir EMP bomba patlattı. Patlamayla birlikte 1400 km uzaklıktaki Hawaii adalarında bir süreliğine sokak lambaları, sigortalar, telefon hizmetlerinde bozulmalar yaşandı, çalışan arabaların motorları dahi durdu.

Velhasıl Brezilyalı gazetecinin iddiasında dile getirdiği saldırı sonrasında İran’ın nükleer enerji üreten, petrol ayrıştıran tüm kritik tesisleri, bilgisayar ağları devre dışı kalacaktı. Ülke karanlığa gömülürken, haberleşme duracak, savunma sistemleri hedef takibi yapamayacak, güdüm sistemleri çökecek, hava trafik kontrolü devre dışı kalacak, belki uçaklar çarpışacak, kısacası modern hayat bir kaosa gömülecekti!

Ancak... Yine aynı iddiaya göre, bahsi geçen misyonla havalanan İsrail F-35'i Ürdün hava sahasını terk etmek üzereyken Rusya Federasyonu Hava Kuvvetleri tarafından düşürüldü. Bunun üzerine taraflar, Üçüncü Dünya Savaşı’nı tetikleme potansiyeli taşıyan tansiyonu düşürmek üzere bu olayı kamuoyuna duyurmamaya, gerçeğin üstünü örtmeye karar verdiler.

Belki de İsrail, İran’ın 14 Nisan tarihli misillemesine son derece yumuşak denilebilecek bir karşı tepkiyle kendisini bu yüzden sınırlandırmıştı.  

Pepe Escobar, 20 Nisan, 14.51 tarihli sosyal medya mesajında bunları dile getiriyordu. Deneyimli gazeteci, beş dakika sonra da mesajına bir güncelleme geçerek, iki farklı Asya ülkesinin yüksek düzeydeki istihbarat kaynaklarından iki ayrı ve net teyit aldığını, üçüncü bir teyit için de mesai harcamakta olduğunu açıkladı. Otuz yıldır Asya’da yaşayan ve bölgede geniş haber kaynaklarına sahip olacak üst düzey ilişkiler kurmuş olan deneyimli gazeteci, ilk mesajının kaynağı olan şahıs ile de bir görüşme daha yaptığını ve aktardığı iddianın halen arkasında olduğunu söylüyordu.

O gün Pepe’yi okuyanlar doğal olarak şaşkındı. Böyle bir şey gerçek olabilir miydi? Ancak Pepe, “İnsanların bu kadar şaşırmalarına hakikaten şaşırıyorum. Böyle bir şey gerçekleştiğinde bunun bilgisinin kendilerine televizyonlardan verileceğini mi sanıyorlar? Sanki tarih onlara hiçbir şey öğretmemiş gibi,” diyordu.

Pepe’nin iddialarının akabinde, İsrail’in saldırı planını Ruslara -İran’ın petrol tesislerini de devre dışı bırakacak patlamayla petrol fiyatlarının iki katına çıkacağından endişe eden- ABD’nin ihbar etmiş olabileceğini söyleyenler de çıktı.  

Ancak saatler, hatta günler geçecek ve haber hiçbir bağımsız kaynak tarafından teyit edilmeyecekti.

Bu arada modern silah sistemlerinde uzman olan BM Eski Silah Müfettişi ve Amerikan Deniz Piyadeleri emekli istihbarat subayı Scott Ritter, 21 Nisan tarihinde, İsrail’in ASAT (Anti Satellite) tipi bir silahı olsa bile bir F-35’in entegre silah bölmesine bunun uymasının mümkün olmadığını, ancak bir F-15 tarafından taşınabileceğini söyleyerek, anlatının gerçek olamayacağını ifade etti. Soğuk Savaş EMP senaryolarının çoğu, 1 ila 10 megaton arasında güce sahip silahlar öngörüyordu. Bir EMP bombası bir F-35’e dışardan monte edilmeye çalışılsa bile, o platformdan fırlatılacak savaş başlığının boyutu çok küçük olacak, bu durumda da etkisi çok sınırlı kalacaktı.

Dolayısıyla, Ritter’e göre, Pepe Escobar’a kaynağı tarafından aktarılan iddianın arkasında yatan senaryo, ciddi bir tahribat üretmeyecek bir saldırı senaryosuydu ve gerçek olsa bile çok anlamsız bir saldırı niteliği taşıyacaktı.

Konuya ilişkin yorumda bulunanlar arasında CIA ve ABD Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele Dairesi’nin eski uzmanlarından Larry Johnson da vardı. ABD Ordusunun Özel Harekât gruplarına 24 yıl eğitim vermiş olan Johnson, iddianın Escobar’ın itibarını zedelemek için üretilmiş olabileceğini dile getirdi. Johnson’un kaynaklarına göre, İsrail insansız hava araçlarıyla İsfahan’a “düşük yoğunluklu” denebilecek bir saldırı düzenlemiş, İran hava savunma sistemleri bu saldırıları engellemişti.

Escobar bağımsız kaynaklarca bir türlü doğrulanmayan iddiasına birkaç kez kesin teyit istemiş, kaynak bilgiyi teyit ettiği gibi “büyük bir dünya gücünün bunu tamamen doğruladığını ancak sessiz kalmayı seçeceğini” de ifade etmişti. Söz konusu kaynak ayrıca, bu istihbaratın “bu bilgi kendini beş saniye içinde yok edecektir” tarzında ele alınması gerektiği konusunda büyük güçler arasında fikir birliğine varıldığını da dile getirmişti. Escobar, kaynakların iddiayı çekmeleri halinde kendisinin de özür dileyerek mesajını geri çekeceğini söylemişti.

Escobar’ın söz konusu mesajının üzerinden geçen 10 gün zarfında iddiasını teyit edecek başka bir bilgi çıkmadı. Ya taraflar Üçüncü Dünya Savaşı'na dönüşebilecek şekilde tetiklenmiş bir tansiyonu dindirmek üzere bu “kazanın” üzerini örtmeye karar vermişlerdi, ya da senaryo deneyimli bir gazeteciyi itibarsızlaştırmaya yönelik bir komplo olarak üretilmişti.

Evet, belki büyük bir nükleer savaşı tetikleyecek böyle bir olay hiç gerçekleşmemişti. Ancak iddia gerçek olmasa bile olsa, bir anlatıya dahil edilen bir unsurun ilk başta önemsiz göründüğü ancak daha sonra büyük önem kazanacağı bir anlatı ilkesi olarak Çehov’un Silahı’nın salonun duvarında asılı durmakta olduğunu da gösteriyor. Dünya bu tip EMP bombalarının kullanımının an meselesi olduğu, sadece hangi perdede ne zaman sahne alacağını bilmediğimiz çoklu ve yaygın ihtilafların içine çekiliyor. Barıştan yana güçlerin olduğu kadar “elçiye zeval olmaz” diye düşünerek büyük hatalar yapabilen gazetecilerin de işleri zorlaşıyor. Bir hibrit savaş aracı olarak dezenformasyon en büyük silahlardan biri olarak beliriyor.

Öte yandan ne Ukrayna’da ne Filistin’de ne de Pasifik’teki gelişmeler barışa doğru seyrediyor. Her şey galiba daha kötüye gidiyor. 2023’te toplam küresel askeri harcamaların, 2022'ye göre reel olarak yüzde 7’ye yakın bir artış yakaladığı ortaya çıkıyor. 2009'dan bu yana yıllık en yüksek artışı yakalan silah harcamaları, bize 19 Nisan’da büyük bir nükleer savaşı tetikleyecek bir olay gerçekleşmemiş bile olsa içimizi rahatlatacak bir durum olmadığını söylüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Trump, ABD derin devleti ile uzlaşıyor

Geçen yıl “yeniden seçilince, Derin Devleti yok edeceğim,” şeklinde konuşan Trump’ın ekibi, eski Başkan’ı ikinci döneminde Amerikan müesses nizamının derin katmanlarıyla uzlaştıracak ulusal güvenlik politikalarının bir tür manifestosunu ortaya koydu

“Silahlanmayı yüzde 50 artırın” planı

NATO ülkelerinin silah harcamalarını yeterli görmeyen Trump, seçilmesi halinde, ittifak üyesi ülkelerin GSYİH’larından silah sanayine ayırdıkları payı Soğuk Savaş dönemi oranına, yani yüzde 3’e çıkarmayı planlıyor

Füze saldırılarının görünmeyen koridor boyutu

İsrail ile İran arasındaki karşılıklı füze saldırıları, ABD’nin Orta Doğu'da Çin'in artan nüfuzunu dengeleyecek bir ağırlık merkezinin sacayaklarının inşa sürecine de katkıda bulunuyor