20 Nisan 2019

Ne yardan geçerim ne de serden…

S-400’ün de F-35’in de alternatiflerinin olmadığı çok açık

S-400 mü, yoksa F-35 mi? Yani füze mi, uçak mı? Ya da Rusya mı, ABD mi? 

Çok yönlü, çetrefilli, el yakan ve hassas bir konu…

ABD oldukça sert bir biçimde bu konuda tavır koydu, S-400 alımının gerçekleşmesi halinde kongreden F-35’lerin Türkiye’ye verilmemesine yönelik bir karar alınabileceği söylendi. Türkiye, Rusya ile anlaşmanın bittiğini ve geri dönüşün olmadığını dile getirdi.

Acaba ne yapmalı? Türkiye bir NATO ülkesi ve ABD’nin müttefiki… Rusya ise NATO’nun oluşmasına vesile olan bir ülke… Yani bir anlamda düşman… NATO’dan vazgeçilebilir mi?  

Yıllarca NATO’da görev yapmış, savunma sanayiyi çok iyi bilen bir dostumla bu konuyu ayrıntılarıyla konuştuk. Bir anlamda analiz yapma imkânı bulduk.  Her ikisinin de Türkiye’nin ihtiyacı olduğu, ne birinden ne de öbüründen vazgeçmemek gerektiği üzerinde mutabık kaldık.

Şöyle ki;

1- Öncelikle biri diğerine tercih edilecek silahlar değil. Türkiye’nin her ikisine de ihtiyacı var.

2- F-35 uçakları, çağın getirdiği yeniliklerin çok önemli bir kısmını karşılayan, teknik olarak ileri seviyeye sahip uçaklar. Türkiye’nin bu uçaklara sahip olması, orduya donanımlı bir güç kazandıracak. 

3- S-400 sistemi ile Türk Silahlı Kuvvetleri, elinde hiçbir şekilde mevcut olmayan bir silaha kavuşacak. Yapılan açıklamalara göre dört farklı bölgeye yerleştirilecek 128 adet atışa hazır füzeden oluşan bir kalkana sahip olacak. Çevremizde İsrail, Suriye ve hatta kısmen de olsa Yunanistan bu güce sahip.

4-Gelelim F-35’e yönelik elverişsiz bir duruma… ALIS yazılımı ile yapılmış, yani uçakların eyleme hazırlık oranlarından tutun, her çeşit kullanımı ile ilgili verilere ulaşmasını sağlayan, yedek parça lojistiği dahil olmak üzere Türkiye’yi ABD’ye tam bağımlı hale getiriyor. Yani ABD’nin istemediği bir operasyon için bu uçakları kullanmak oldukça güç. Alternatifi ise yok. Rusya’nın Su-35’i, ya da Çin’in J-31’i, bir alternatif değil. Bu tür bir durum hem Türkiye’yi müttefiklerine düşman hale getirir, hem de teknolojisi daha zayıf bir seçenekle baş başa bırakır.

5- S-400’ün elverişsiz durumu ise Türkiye’de bir radar ağına bağlanamayacak olması. S400’ler tam randımanlı şekilde çalışamayacak, özellikle balistik füze vurma konusunda büyük sıkıntı yaşayacak. Uzmanların en çok dikkat çektiği nokta bu… Stealth karakteristiği olan F-22, F-35 gibi uçaklara karşı S400’lerin zor durumda kalabileceği söyleniyor. Sebebi az önce belirttiğimiz gibi sistemin bir radar ağına bağlanamamasından kaynaklı.

6-Peki bu füzelerin alternatifi var mı? SAMP-T, Patriot, HQ-9 gibi füzeler mevcut. Hatta Patriot ve SAMP-T sistemleri NATO radar ağına bağlanabilecek sistemler. Ancak gerek menzil, gerek irtifa, gerekse teknik ayrıntılar nedeniyle S-400’ler daha avantajlı…

7-Eğer ABD, F-35 yönelik bir ambargo getirirse ne yapılabilir? Bu yazıda referans olarak kullandığım ‘Türk Savunma Sanayi ve Silah Teknolojileri’ sitesinde bir analiz yer aldı.  Burada, F-35’in bir alternatifi yok. Dolayısıyla Türkiye’nin F-35 alması engellendiği takdirde Türk Hava Kuvvetleri’nin A planı olarak nitelendirebileceğimiz öncelikli planları bozguna uğrayacaktır” yorumu yapıldı. Hatta deniz Kuvvetlerinin, TCG-ANADOLU ve TCG-TRAKYA gemilerini uçaksız kullanmak durumunda kalacağı da belirtildi.

Sonuç olarak, S-400’ün de F-35’in de alternatiflerinin olmadığı çok açık. Bu durumda Türkiye’ye ancak, ince bir diplomasi ile bu süreci doğru yönetmesi temennisinde bulunmak gerekiyor.  

 

Yazarın Diğer Yazıları

Altılı masa ve sarsıntılar

Altılı Masa'nın şunu unutmaması gerekiyor: Bu halk masadan kalkan, zayıf karnından vurulan, masaya tekme atan, iktidarın oyununa gelen, sarsıntılara karşı dayanamayıp sallanan ya da yıkılanı hiç ama hiç unutmayacak

Avrupa-Türkiye karşılaştırması ve terazinin kefesi

Bu ülkede yaşayan gençlerin yüzde 80’inin Avrupa’da yaşamak istemesinin nedeni, Türkiye’de yaşanan bolluğu bırakıp, orada kıtlık içerisinde bir dünya kurmak mı? Sorun bakalım bu insanlara, ‘Terazinin kefesi hangi yönde ağır basıyor?’…

İsrail ile normalleşme süreci

Orta Doğu'da şekillenmekte olan yeni dengeler Türkiye'nin normalleşme çabalarına çok uygun bir zemin sunuyor