18 Kasım 2016

Kıbrıs’ın tarihle randevusu

Mont Pelerin görüşmelerinden çıkacak olan ‘Çoklu Zirve’ kararı, hayati öneme sahip

Akıncı ile Anastasiadis arasında geçtiğimiz haftalarda İsviçre’de yapılan Kıbrıs müzakereleri, pazar günü kaldığı yerden devam edecek. Bilindiği gibi Mont Pelerin’deki ilk tur görüşme süreci, somut bir sonuca ulaşmamışsa da, tarafların uzlaşma menziline girebileceğinin sinyaliyle doluydu.

Toprak konusu dahil, beş başlıkta yapılan müzakerelerde önemli ilerlemeler kaydedildi. Özellikle toprak konusunda tarafların pozisyonlarının birbirlerine yakınlaşması, önümüzdeki hafta yapılacak görüşmelerin ‘beklenti çıtasını’ haklı olarak yükseklere çekti.   

İkinci tur ‘Mont Pelerin’ görüşmelerinde, toprak konusunun tamamen olmasa bile Türk tarafının masaya ‘Harita’ koymasına yol açacak biçimde seyretmesine kesin gözle bakılıyor. Fakat şurası da bir gerçek ki, Türk tarafının masaya ‘Harita’ koyması ancak garantilerin ve güvenliğin görüşüleceği beşli ya da çoklu konferans tarihinin saptanmasıyla mümkün olacak.

Beşli konferans

Kısacası Türk tarafı, beşli ya da çoklu konferans tarihi saptanmadan masaya harita koymayacak. Bir başka deyişle, Mont Pelerin zirvesinden taraflar Yunanistan-Türkiye ve İngiltere’nin de katılacağı ve garantiler ile güvenliğin konuşulacağı toplantı tarihini saptayarak ayrılacaklar.   

Türk tarafı toprak konusunu nihayete erdirmek için, beşli/çoklu konferansı bekliyor. Dolayısıyla Mont Pelerin’de ortaya konulacak harita, toprak ayarlamasının son haritası olmayacak.

Türk tarafı, beşli/çoklu zirvenin, Mont Pelerin’den hemen sonrasında ya da en erken zamanda yapılmasını istiyor. Kıbrıs Rum tarafı, ilke olarak buna karşı çıkmasa da garantilerin görüşüleceği çoklu toplantıyı biraz daha geciktirme eğilimi içinde. Fakat ne olursa olsun, artık Kıbrıs’ın tarihle randevusu olduğu ve bu randevunun çoklu toplantıya işaret ettiği aşikâr.

Uzlaşma menzili

Bugüne kadar beş ayrı başlıkta yapılan müzakerelerde tarafların uzlaşma menziline girdikleri bir gerçek. Fakat şu da bir gerçek ki, garantiler ve güvenlik konusunda anlaşma sağlanmadan Kıbrıs’ta bir anlaşmadan söz etmek mümkün olamaz. Dolayısıyla çoklu zirvenin ‘tarihi bir zirve’ olacağını söylemek abartı olmaz.  

Kıbrıs Rum tarafı AB üyesi olduktan sonra ısrarla Kıbrıs’ın bir garanti sistemine ihtiyacı olmadığını ileri sürerek 1960 garanti anlaşmasını ortadan kaldırmak istiyor. Türk tarafı ise, ilk defa 1960 garanti sistemini ‘müzakere edebileceği’nin sinyallerini veriyor. Fakat bu Rum tarafının istediği gibi garanti anlaşmasının tamamen iptali değil, günümüzün koşullarına uyarlanmasını öngörüyor.

Kısacası bir taraf ‘garantilere ihtiyaç yok’ derken, diğer taraf Kıbrıslı Türklerin bir tür garanti sistemiyle güvence altına alınmasından yana tavır takınıyor.

Noel'den önce

Taraflar arasında bu mesafenin kapatılıp kapatılamayacağını bilemiyoruz. Ancak Kıbrıs sorununun çözümü için garantiler ve güvenlik konusunda uzlaşma sağlanması şart.

Bu konu da epeydir, resmi ya da gayrı resmi yollardan egzersiz yapılıyor. Örneğin, Türkiye’nin garantörlüğünün çözümden sonra belli bir süre için geçerli olmasını ve sonra kaldırılmasını savunan görüşler gibi, garanti anlaşmasının iptalini ve Federal Kıbrıs’ın Türkiye ve Yunanistan’la bir ‘ittifak’ anlaşmasını benimseyen görüşler de var.

Bu veriler ışığında ‘ikinci tur’ Mont Pelerin görüşmelerinden çıkacak olan ‘Çoklu Zirve’ kararı, hayati öneme sahip. Kaçırılmış fırsatlar ülke olmakla tanınan Kıbrıs, bir fırsatı daha mı heba edecek, yoksa tarihle randevusunu başarıyla mı gerçekleştirecek?  Bunun yanıtını çoklu zirvede göreceğiz.

Benim güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgi, bu zirvenin Noel’den önce yapılabileceği yönünde… Merakla bekliyoruz. 

Yazarın Diğer Yazıları

Altılı masa ve sarsıntılar

Altılı Masa'nın şunu unutmaması gerekiyor: Bu halk masadan kalkan, zayıf karnından vurulan, masaya tekme atan, iktidarın oyununa gelen, sarsıntılara karşı dayanamayıp sallanan ya da yıkılanı hiç ama hiç unutmayacak

Avrupa-Türkiye karşılaştırması ve terazinin kefesi

Bu ülkede yaşayan gençlerin yüzde 80’inin Avrupa’da yaşamak istemesinin nedeni, Türkiye’de yaşanan bolluğu bırakıp, orada kıtlık içerisinde bir dünya kurmak mı? Sorun bakalım bu insanlara, ‘Terazinin kefesi hangi yönde ağır basıyor?’…

İsrail ile normalleşme süreci

Orta Doğu'da şekillenmekte olan yeni dengeler Türkiye'nin normalleşme çabalarına çok uygun bir zemin sunuyor