30 Haziran 2016

Victor Jara ve katillerden hesap sormak

Victor Jara’yı ilk dinleyişim, 12 Eylül askeri darbesinin yarattığı bir mağduriyeti yaşadığım sırada olmuştu

Şili’de askeri darbenin acımasızca öldürdüğü şarkıcı Victor Jara’yı ilk dinleyişim, 12 Eylül askeri darbesinin yarattığı bir mağduriyeti yaşadığım sırada olmuştu.

Tarihin gördüğü en kanlı diktatörlüklerinden biri olan Amerikan yapımı Şili darbesinden (11 Eylül 1973) yedi yıl bir gün sonra, bu sefer biz, 12 Eylül 1980 askeri darbesini yaşıyorduk. Darbe beni Yeşilköy 50. Yıl Lisesi ikinci sınıfta yakalamıştı. Çok fazla siyasi olay yaşayan bir okul olmamamıza karşın her sabah askerler tarafından aranır taranır olmuştuk. Her şey benim için çok ürkütücüydü. Sokağa çıkma yasaklarının gece 11.00’e kaydırıldığı o günlerin birinde, okuldan arkadaşım Levent’le (Levent Tarhan, bilmem hatırlar mı?) son treni kaçırıp Sirkeci’de öylece kalakalmıştık. İki liseli çocuktuk, yasağın başlamasına 10 dakika vardı ve herkes bir yerlere kaçışıyordu. Ufak bir panik yaşamaya başlayacakken, Levent bir anda “hadi” dedi, “Dergiye sığınalım, orada gazeteciler için servisler vardır.” Levent o sıralar Gırgır dergisine karikatür çiziyordu.

Hızla Cağaloğlu yokuşunu tırmandık. Gırgır, Günaydın gazetesinin içindeydi, Levent'le içeri daldık. İlk servis gece 01.00’deymiş, korkmuş, gerilmiş bir haldeydik, hiçbir şey konuşmadan oturup uyuklaya uyuklaya bekledik. Saat 01.00’de, tıka basa doluştuğumuz minibüs, bomboş sokaklarda, hızla ve sarsıla sarsıla ilerleyip herkesi tek tek evlerinin önüne bırakmaya başladı. Neredeyse her kavşakta askerler tarafından durduruluyorduk, şoför bir şeyler söylüyor, askerler içeriye bir göz atıp geçmemize izin veriyorlardı. Bütün şehir, her yer askerdi adeta. Dehşet içinde geçen iki saatlik yolculuktan sonra, sabaha doğru Levent’lerin evine ulaşabildik.

Sanırım evde kimse yoktu. Deli gibi acıkmıştık. Önce mutfağa dalıp ne var ne yok silip süpürdük. Odasına geçtiğimizde Levent, Victor Jara’nın gitar çalarken çekilmiş siyah beyaz bir fotoğrafının olduğu bir plak kapağı gösterip “dinleyelim mi?” dedi. Tanımıyordum. Plak dönerken, Victor Jara’nın sesiyle birlikte insanın  içine işleyen hikayesini anlatmaya başladı:

Şili’liydi. Öğretmen ama daha çok şarkıcı ve müzisyendi. İnti İllimani grubuyla çalışıyordu. Gitarını halkı için çaldığını söylüyordu. Yumuşacık bir sesi vardı. Pinochet darbesinin hemen sonrasında elinde gitarıyla gözaltına alındı. O günlerde darbeciler muhalif olan herkesi Santiago’da stadyumda topluyorlardı. Jara da oraya götürüldü. Stadyumda beklerken gitarını çıkarıp Şili’li sosyalistlerin marşı olan Venseremos’u çalmaya başladı. O sırada stadyumu dolduran binlerce kişi şarkıyı söylemeye başladı. Askerler Jara’ya saldırdılar ama susturamadılar, dipçikle gitar çalan parmaklarını kırdılar, sonra sesini yok ettiler ve onu oracıkta kurşuna dizdiler.

Victor’un şarkıları bütün dünyaya yayıldı, dilden dile dolaştı. Dinleyen herkesin kalbinde hikayesiyle birleşip ince bir sızı oluşturdu, tıpkı o gece, başka bir diktatörün zulmünden dolayı gece yarısı sokak ortasında kalan iki liseli çocuğun, Levent’le benim kalbimizde oluşturduğu gibi. 

Eşi ve kızları katillerin peşlerini hiç bırakmadılar. Pinochet’in 1989'da yıkılmasından sonra bu çabaları daha da arttı. Öldürüldüğü stadyuma Victor Jara stadyumu adı verildi. 2008 yılında mahkeme sürecini yeniden başlatmayı başardılar. Jara’nın mezarı açılıp yeniden otopsi yapıldı, vücudunda 44 kurşun yarası tespit edildi. Katillerinin yargılanması ve cezalandırılması süreci ise bir türlü bitmedi. Hepimizin çok iyi bildiği gibi bu o kadar hızlı ve kolay olmuyor. O katilleri harekete geçiren eller, sonsuza kadar başarılı olamasalar da, aynı zamanda onları koruyor da

Şimdi nerden geldi bunlar aklıma, dün hepimiz okuduk; Victor Jara’nın öldürülmesinden sorumlu olduğu bilinen ve Pinochet rejiminin yıkılmasından sonra evlenerek ABD’ye yerleşip vatandaşlık alan Şili ordusu görevlisi Pedro Pablo Barrientos Nuñez’in yargılandığı dava sonuçlandı. Jüri Barrientos’u suçlu buldu ve Jara’nın ailesine 28 milyon dolar (yaklaşık 81 milyon lira) tazminat ödenmesine karar verdi. Bu karar, Şili hükümetinin suçluların iadesi içın yaptığı talebe resmi bir cevap vermeyen ABD için bir baskı unsuru olabilir ve Barrientos’un Şili’ye iadesi ve burada yargılanmasının yolunu açabilir.

Victor Jara’nın öldürülüşünden 43 yıl sonra, 88 yaşındaki eşi Joan Jara Turner, mahkeme binasının merdivenlerinde gözyaşları içerisinde yaptığı konuşmada,  “Victor için 40 yıldan fazla bir süredir yaptıklarımız sonuçta gerçeğe dönüştüğü için mutluyum. Bu olay, Şili’de sevdiklerinin kaderini öğrenmeyi bekleyen, tıpkı bizim gibi yıllardır adaleti arayan tüm o insanlar ve akrabalar için adaletin başlangıcıdır. Uzun bir yol oldu. Victor için sanat ve sosyal adalet birbirinden ayrılmazdı. Şarkıları bugün de söyleniyor ve hem sanatçılara hem de sosyal adalet arayanlara ilham veriyor” diyor. Victor Jara’yı 43 yıl önce sevgilisinden, kızlarından çalanlar, geç de olsa bugün hesap sorulacağı korkusunu yaşıyorlar.

Bizim de bu topraklarda görülmemiş ne çok hesabımız var değil mi? Geçmişimiz üstü örtülmüş, faili meçhul cinayetlerle katliamlarla dolu. Bunların hesabının sorulmamış olması yenileri için katillere cesaret ve güç veriyor. Şili, Pinochet darbesiyle hesaplaştı ve hesaplaşmayı sürdürüyor. Biz 12 Eylül’le hesaplaşabildik mi? Kenan Evren odaklı başlamış olan yargılama süreci ne yazık ki yarım yamalak kaldı ve başlayamadan bitti. Onun üstüne başka katliamlar, cinayetler yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. On binlerce faili meçhule yenileri ekleniyor. Devlet ülkenin bir bölümüyle savaşıyor, o topraklar giderek bir toplu mezarlık görünümü alıyor, diğer bölümü ise gıkını çıkaranın içeri tıkıldığı, büyük bir cezaevi görünümünde. (Ha bütün bunlar olurken kimsenin hakkını yemeyelim; yollar, köprüler yapıyoruz, alım-satım işleri yapıyoruz, inşaatlar ve yüksek binalar yapıyoruz, yükseliyor, yükseliyoruz) İktidar, devletin bütün derin güçleriyle ittifak halinde demokrasinin bütün kurum ve kuruluşlarını tasfiye ediyor. Faşizm açık ve normalleşiyor, yakında yasallaşma sürecini de tamamlayacak.

Durum hiç de iyi görünmüyor yani, ama 88 yaşındaki Joan Jara Turner’ın titreyen sesinde şunu da görmek mümkün. 43 yıl da geçse 83 yıl da geçse katiller ve onları besleyenler bir gün hesap verecekleri korkusuyla yaşayacaklar ve hesap verecekleri günler bir gün mutlaka gelecek.

Bu yazının sonunda Şili’nin o yıllarına ait görüntüler eşliğinde Victor Jara’nın şu şarkısını dinlemenizi önereceğim, verdiğim hüzün için özür dileyerek.
 

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti