01 Aralık 2016

Liverpool, Crosby plajı, demir adamlar ve umut

Durup bir yerde ufka bakıp beklemek “umut etmek” miydi acaba?

İngiltere’nin liman kenti Liverpool, sanayi devriminin doğduğu yer olması, Albert Dokları, güçlü işçi sınıfı hareketi, insanlarının hafif bir tebessümle anılan aksanları, Beatles ve futbol takımıyla bilinir.  Liverpool’a gidince bütün bunlara Crosby plajında sergilenen ve herkesin “demir adamlar” dediği heykellerin de eklendiğini fark ettim.

Crosby plajı şehrin gel git hareketlerine bağlı olarak zaman zaman 200 metreyi geçen derinliği ve 6 km den fazla uzunluğuyla göz alabildiğince uzanan bir kumsal. Ünlü İngiliz heykeltıraş Antony Gormley’in “Another Place” adını verdiği sergi, belli aralıklarla bu dev kumsala yayılmış 100 adet insan heykelinden oluşuyor. Sanatçı bu heykelleri kendi bedeninden aldığı kalıpları birleştirerek oluşturmuş, hepsi aynı ve kendisinin çıplak bir modeli aslında. Her biri 650 kg olan heykeller denize, ufka bakar halde konumlandırılmışlar. Daha önce Almanya, Norveç ve Belçika’yı dolaşan ve Crosby plajı için de geçici olarak düşünülen sergi, 2005 yılında açılmış. Bir yıl sonra New York’a taşınması planlanmasına rağmen konumlandığı yere kattığı anlam ve gördüğü ilginin de etkisiyle kaldırılmaktan vazgeçilmiş. Sanatçı ve kent konseyinin kararıyla kalıcı olarak Crosby plajında bırakılmışlar.

100 demir adam böylece o günden bu güne oradan ufka bakıyorlar. Hepsi hayata, doğaya, sahildeki insanlara karışmışlar, karışsın diye bırakılmışlar zaten. Gel-git akımları nedeniyle heykellerin kimisi tamamen, kimisi beline, kimisi dizlerine kadar suya gömülüyor, kimisi tamamen dışarda. Doğa onları ilk günden değiştirmeye başlamış, her biri farklı seviyede olmak üzere, 11 yılda epeyce değişmişler. Bazıları paslanmış, bazıları yosun bağlamış, bazılarının bacaklarını midye kabukları sarmış. Ama hepsi dimdik ve ufka bakmaya devam ediyorlar. Tabi bu ne kadar sürecek, bunu bilemiyoruz.

Eserin yaratıcısı Antony Gormley şöyle diyor:

“Bu iş insan hayatını kozmik zamanın karşısına koyarak sınıyor. Bu heykel(ler), tuhaf ve çok özel bir bedenin çıplaklığını ışık ve zaman karşısında sergiliyor. Bu, ideal ya da kahraman bir beden değil, sadece endüstriyel olarak yeniden üretilmiş, orta yaşlı bir adamın ayakta kalmaya ve nefes almaya çalışan bedeni; yüzü, sürekli dünyayı turlayarak ürün taşıyan gemilerle dolu olan ufka çevrili”*

İnsan, insan hayatı, sanat eseri, ölümsüzlük, doğa ve kozmik zaman. Crosby plajına gelip, ufka bakan demir adamları görünce bu kavramlar üstüne düşünmeden edemiyor insan. Gormley kendisinden kopyaladığı 100 çıplak demir adamı baktırmış ufka. Usulca yanında dikilip onlarla beraber bakmadan edemiyor insan. Ne kadar bakabiliriz ki biz? Gelip giden sular, batan güneşler, yağan yağmur, esen rüzgar… Belki birazdan sular yükselecek, bizim çok şansımız yok zaten. Demir adamlar 11 yıldır gece gündüz, yaz kış bakıyorlar.

İnsanın kabullenmekte en çok zorlandığı şey, akıp giden zaman ve değişmenin sürekli önümüze koyup bize hatırlattığı sınırlı bir hayatımızın olduğu gerçeği değil midir? Başka bir deyişle söylersek; bilinçli bir varlık olarak insan, tam da bu bilinç nedeniyle, bir yandan doğanın bir parçası olduğunu ve bir gün yok olup gideceğini bilir, ama bir yandan da doğanın bir parçası olmayı, doğal olan her şeyin tabi olduğu yasalara tabi olmayı kendine yediremez. Acılar içinde kıvranır, fırtınalar kopar bazen içinde. Hep bir şeylere tutunmak geriye bir iz bırakmak, kalıcı olmak ister. Ölümsüz olmak ister aslında. İnsanın kültür tarihi denen şey de zaten, bu savaştan geriye kalanların toplamı değil midir?

Zamana karşı koyabilmek, doğaya teslim olmamak, hatta bazen meydan okumaya çalışmak… İnsan kalıcı olmayı bedeniyle sınarken bir de ortaya koyduğu eserle sınamaya çalışıyor. Ölümsüzlüğün, geriye bir şey bırakmanın belki de en güzel yollarından biri sanat. Zamana karşı ayakta durmayı başarabilen resimler, edebiyat metinleri bir anlamda yaratıcıları için de ölümsüzlük anlamı taşıyorlar. Şarkılar, şiirler hatırlandıkça, söylendikçe yaşamaya devam ediyor. Bugün Liverpool sokaklarında Beatles şarkıları çalıyor. Beatles efsanesi yaşıyor. Sahi John Lennon öldü mü? Demir adamlar daha kaç yıl bakabilecekler ufka? John Lennon şarkıları daha ne kadar çalacak? Tabi kozmik zaman söz konusu olunca, bizim zaman ölçülerimiz neredeyse yok seviyesinde küçük kalıyor. İnsanlık ve kültür olarak adlandırdığımız zaman dilimi ne kadar ki zaten?

Crosby plajında, demir adamlarının yanında durup, onlarla beraber ufka baktım. Gormley’in dediği gibi “ışık ve zaman” karşısında kendi bedenimi ve hayatımı düşündüm sonra yaz boyunca Avrupa kıyılarına ulaşmaya çalışan mülteciler aklıma geldi. Hepsinin umutları vardı.

Durup bir yerde ufka bakıp beklemek “umut etmek” miydi acaba?

Umut var mıydı?

Sonra Edip abi geldi birden aklıma: “Ne gelir elimizden insan olmaktan başka…”




*Gormley çevirisi için Sevtap Şahin’e teşekkürler.  
 

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti