15 Eylül 2014

Koşun çocuklar, devlet sizi okula çağırıyor !

'Devlet dersinde ölen çocuklar da olacak kuşkusuz. Sayılarını asla bilemesek de bu çocukları şairlere havale edeceğiz'

Bugün okullar açılıyor

Bu sabah, ilk ve orta öğretim kurumlarına giden ve yaşları 5 ile 18 arasında değişen 16 milyon 400 öğrenci giyinip kuşanıp okula koşacak.

Yaklaşık 900 bin olduğu halde en az 120 bin kişiye daha ihtiyaç olduğu söylenen öğretmenler de ders başı yapacak.

Öğretmen sayısı gibi derslik sayısında da yetersizlikler olduğu için, her sınıfa 30’ar, 40’ar bazen 50’şer öğrenci dolacak.


Okulun bahçesinden girdiği anda başlayacak çocuklar için ders.

Aynı dersleri almış olan veliler, gurur ve heyecanla bırakacaklar çocuklarının ellerini.

Bu ders devlet dersidir.

Bu ders bahçede hizaya girmeyle başlayıp, devletin kutsallarına saygı duruşuyla devam edip, uygun adım doluşulan sınıflarda öğretmenler tarafından yıl sonuna kadar sürdürülecektir.

Dersler, ders kitapları, ders konuları, sıralar, masalar, sınıf tahtaları, duvarlar, resimler... hepsi bu devlet dersinin araçları olacaktır.

Bu ders 5 yaşında başlayıp 12-13 yıl süren ilk ve orta öğretimin farklı farklı adlarla anılan bütün derslerinde, arka planda çalışan zorunlu ve temel bir ders olacaktır.

Dersin adının bu anlamda bir anlamı ve önemi yoktur, bütün ders kitaplarının kapağını çevirdiğinizde, asıl hangi derste olduğunuz görülebilecektir.

Ankara’da devletin merkezinde, devlet büyükleri tarafından hazırlanan “müfredat”lar, çocuklarımızı talim ve terbiye etmek için ders kitabında, öğretmenin yıllık ve günlük planında, okulun her yerinde  kendini gösterecektir.

Bilgi ve bilgi elde etme yollarının, giderek okul sisteminin sorgulandığı günümüzde, okulu rasyonel ve vazgeçilmez kılmanın bir yolu olarak, sistem sürekli olarak yeni yeni sınavlar, yarışmalar, sınav sistemleri üretmek zorunda kalacak.

Öğretmenler, bir sonraki adımda girecekleri yarış için çocukları hazırlamaya çalışacaklar.

En iyi öğretmenler, ipi en önce göğüsleyen öğrencilerin öğretmenleri olacak.

Her biri farklı yetenek ve ilgi alanlarına sahip çocukların hepsi aynı dersleri görüp aynı şekilde ölçüleceklerdir.

Ceplerindeki cihazlarda yapacakları iki parmak hareketiyle ulaşacakları bilgiler için 40 kişilik sınıflara doluşup bir sonraki yarış için kendilerine çeşitli sırlar verecek olan öğretmenlerini bekleyecekler.

Son sözü devlet adına öğretmen söyleyecek, bilginin en doğrusu öğretmenin iki dudağının arasından çıkacaktır.

Okul, dersler, sınavlar, öğretmenler... ve devlet bir silindir gibi geçecek her yıl çocuklarımızın renkleri üzerinden, dönüp dönüp bir daha geçecek, ta ki hepsi tek renk olana kadar.

Okul hayatı hep bir sonraki yarış için yapılan hazırlıklardan ibaret olacak.

Fizik, matematik, tarih, coğrafya, din, felsefe hepsinde asıl anlatılan devlet dersi olacak.

Ders kitapları, sınıf ve okul kuralları, öğretmenler, disiplin hepsi devlet dersinin bir parçası olacak, çocuklar bu dersin sınavlarına girip çıkacaklar. 

Memleketin bazı bölgelerinde, binlerce çocuk, okulun ilk gününde hiç bilmedikleri bir dille karşılaşacaklar.

Parlak, kocaman gözlerini karşılarında durup başka bir dil konuşan yabancıyı anlamak için daha çok açacaklar, ama olmayacak, yine anlamayacaklar.

Binlerce Kürt çocuk, ana dillerinde eğitim almak gibi temel bir insan hakkından yoksun olarak başlayacaklar yine okula.

Devletin öğretmenini de, kitabını da, Türk gençliğine hitabını da anlayamayacaklar.

Bu çocuklar beş yılda başarabilirlerse, devletin dilini öğrenebilecekler sadece.

Vicdanı olan insanlar utanacak bundan, devletin vicdanı olmayacak.

Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı yeniliklerle, eğitim-öğretim hayatımızı her yıl daha iyiye götürmek için çalışacak.

Çocuklarımız okul bahçelerini, okulları, sınıfları dolduracak, devletimizin verdiği bilgileri alıp, devletimizin yarışmalarında yarışacaklar.

Devletimize ve milletimize hayırlı birer evlat olacaklar.

Devlet dersinde ölen çocuklar da olacak kuşkusuz.

Sayılarını asla bilemesek de bu çocukları şairlere havale edeceğiz.

Onları dizlerine yatırıp şairler avutabilirler ancak...

 

Meçhul Öğrenci Anıtı

 

Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında

Bir teneffüs daha yaşasaydı

Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür

Devlet dersinde öldürülmüştür

Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:

-Maveraünnehir nereye dökülür?

En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:

-Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.

Bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor

Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:

Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım

O günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik

Yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazdırmıştır:

Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler

Arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:

Aldırma 128! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında

Her çocuğun kalbinde kendinden daha büyük bir çocuk vardır

Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek.

Ece AYHAN

@ymbymb

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti