07 Ocak 2015

Kadın ve erkek davranışlarının evrimsel kodları

Hem kadın hem de erkeğin eş seçmedeki tercihlerini belirleyen, üreme ve soyunu devam ettirme temel dürtüsüdür

Geçtiğimiz günlerde, Felsefeciler Derneği İzmir Şubesinin düzenli bir etkinliği olan Salı Toplantılarından birine katıldım. Toplantının konuşmacısı, evrimsel psikoloji üzerine çalışmalar yürüten az sayıda araştırmacıdan biri olan, Ege Üniversitesi öğretim üyesi Doç Dr. Mert Teközel’di. Geniş bir katılımcının büyük bir ilgi ve heyecanla izlediği toplantı, herkes için çok öğretici ve keyifli oldu. Hem, önemi her geçen gün artan bir uzmanlık alanı olan evrimsel psikolojiyi tanımış olduk, hem de kadın ve erkeğin sergilediği (bazen anlaşılmaz bulunan) davranışların evrimsel kodlarını öğrendik.
Bu yazımda, o toplantıda öğrendiklerimle gündelik hayatımızdan seçtiğim bazı kadın ve erkek davranışlarını yorumlamaya çalışacağım. Yeni yılın bu soğuk günlerinde okuyucuların yüzünde hafif bir tebessüme neden olabilirsem ne mutlu bana.
Önce, evrimsel psikolojinin bir yaklaşım olarak hangi ilkelerden hareket ettiği üzerinde duralım. Bu yaklaşım, insan davranışlarını evrimsel bir bakışla araştırıp anlamaya çalışır, insanın psikolojik özelliklerinin evrim sürecinde şekillendiğini savunur. Yani, evrimin genel yaklaşımına göre söylersek, insan doğanın bir parçasıdır ve doğanın kuralları onun için de geçerlidir. Evrimsel yaklaşıma göre, davranışlarımız  belli bir uyum geliştirme (adaptasyon), yani doğal seleksiyon ve cinsel seçilimin işlevsel sonuçlarının ürünüdür. Evrimsel psikoloji, bu adaptasyon süreçlerinin hangi davranışlara neden olduğunu tespit etmeye çalışır; çünkü, atalarımızın yaşadıkları ortamlarda karşılaştıkları sorunları çözebilmeleri için evrilmiş olan psikolojik uyumlarının, bizim davranışlarımızı da belirlediği kabul edilir.
Sözü daha çok uzatmadan, kadın ve erkek davranışlarına geçelim.

Eş havuzunda kadın ve erkek


Hikaye şöyle başlar, önce, üremeye hazır olan ve üreme güdüleriyle ortama ‘elektrik’ yaymaya başlayan kadın ve erkekler eş havuzu denilen kadınlar ve erkeklerin bulunduğu “piyasa”da yerlerini alıp, karşılıklı salınmaya başlarlar. Bu havuzdaki her birey, soyunun devamı için üreme güdüleriyle hareket eder ve kendini karşı cinse göstermeye, karşı cinsin ilgisini çekmeye çalışır. Toplumsal ritüellere biraz yakından bakarsak bunların cinsleri kamusal alanlara çıkarmaya, eş adaylarını buluşturmaya yarayan  ritüeller olduklarını görebiliriz. Ortak çalışma alanları, okullar, eğlence yerleri, köy-şehir meydanları, çeşme başları, düğünler, her türlü tören bu iş için birer fırsattır. Temel amaç, karşı cinsi görmek, seçmek yani eş bulmaktır. Üreme zamanı gelmiş erkek ve kadınlara evin dar gelmesi bu yüzdendir, her dışarıya çıkışın arka planında bir eş bulma, eş seçme umudu vardır çünkü.
Peki kadın ve erkekler hangi kriterlere göre eş seçerler?



Kadın ve erkekte eş tercihleri 

 

Hem kadın hem de erkeğin eş seçmedeki tercihlerini belirleyen, üreme ve soyunu devam ettirme temel dürtüsüdür. Üreme, cinsel birleşmeyle tamamlanan bir süreç değildir, üremenin tamamlanması bir ebeveyn yatırımını gerektirir, ki bu, doğan çocuk için sağlıklı bir büyüme ortamı sağlanabilmesini de içerir. Yani, soyunuzun, genlerinizin  devamı için, çiftleşmek yetmez, bir ebeveyn yatırımı yapmak durumundasınız. Burada erkek için önemli olan, kadının gerçekten kendi çocuğunu doğuracak olmasını garantilemektir. Erkek için en büyük kabus, başkasının çocuğuna yatırım yapmak, ona babalık etmek ve büyütmektir. Bunun (maalesef, döllenme kadın bedeninde gerçekleştiği için) % 100 bir garantisi yoktur, erkek bu nedenle kendisine adeta gözü kapalı olarak, her bakımdan bağlanacak, kendini aldatmayacağına güvenebileceği bir kadın ister... (erkeklerin akıllı ve güçlü kadınlar yerine zayıf ama güzel kadınları tercih ettiği söylenir)
Kadın için ise, doğru bir ebeveyn yatırımı, hamilelik ve emzirme döneminde yanında olacak, onun ve çocuğunun bakımı için destek olacak bir erkek demektir. Bu nedenle duygusal olarak kendisine bağlılığı çok önemser, kadın için asıl önemli olan, kendisini bırakıp gitmeyecek bir erkek bulmaktır.
Tabi bunlarla bitmez seçimler, evrimsel kodlar başka görünümlerle de çıkar karşımıza...




Yakışıklı adam, güzel kadın 

 


Erkek için güzellik, güzel kadın nedir? Evrimsel anlayışla baktığımızda, güven sorununu çözdükten sonra, aslolan doğurganlıktır, kim sağlıklı çocuklar doğurur? İşte güzel kadına atfedilen özelliklerin gerisinde yatan asıl belirleyici öge budur. Sütun gibi bacaklar, ince bel, geniş kalça, güzel bir cilt, ipek gibi saçlar... bunların hepsi sağlıklı ve doğurgan olmak anlamına geliyor. Şimdi topuklu ayakkabıya, mini eteğe, ipeksi saçlara, göğüs dekoltesine olan erkek ilgisini siz düşünün. Eğer ebeveyn yatırımı yapılacaksa,  kadına güzel denmesi için, dışsal diyebileceğimiz bu özelliklerin yanısıra ‘iç güzellik’ de gereklidir. Hafif meşrep olmamak, olgun ve ağır olmak, söz dinlemek gibi özellikler de aranır ki bunlar yukarıda söz ettiğimiz, “başkasının çocuğuna babalık etme fobisi”nin bir sonucudur. (Bütün erkek egemen toplumlarda ve inanç sistemlerinde, kadının  kahkaha atmasından, evin dışına çıkmasından, dışarıda dolaşmasından, çalışmasından, erkekle eşit olmasından rahatsızlık duyulur... Ah hep o korku, hep o korku...)
Gelelim kadın için yakışıklı erkeğin ne olduğuna. Bir kere kadın için en önemlisi işin duygusal boyutudur; yani kadın sevilmek, aşık olunmak, bağlanılmak ister, kadın eğer ebeveyn yatırımı yapacaksa öncelik bunlardadır. Çünkü kadın hamilelikle birlikte dezavantajlı duruma düşmektedir, bu sürede ancak kendisine bağlı bir erkek hep yanında olacaktır. Bunların yanısıra erkek boylu poslu,  güçlü kuvvetli olacak, yani sağlıklı genlere sahip olacak, sözüne güvenilir olacak, evine, kadınına ve çocuğuna bağlanacak, gözü dışarda olmayacak. Bu önceliklerin nedeni tahmin edilebileceği gibi, kadınların hamilelik ve sonrasındaki emzirme ve çocuğun  büyüme döneminde belli sorumlulukları üslenebilecek bir erkek tercih etmeleridir. Ayrıca, çevresinde saygı uyandıran, sevilen, herkesin değer verdiği, yüksek kariyer sahibi olmak da yine aynı nedenlerle tercih edilmeyi sağlar. (Siyaset sahnesinde ya da bütün sahnelerde yaşanan iktidar mücadelelerine, kariyer basamaklarını tırmanma çabalarına, savaşlara, kahramanlık hikayelerine, avlanmış koca bir ayı veya balıkla çekilen fotoğraflara ve benzerlerine bir de bu gözle bakın şimdi.)

 

Eş havuzundan çıkış


Eşler birbirlerini beğendiklerinde eş havuzundan ayrılırlar. Bu yalnızlaşma dönemidir. Evliliğin ilk zamanlarında, hem kadının hem de erkeğin yavaş yavaş arkadaş çevreleri daralır. Bekar ve yalnız arkadaşlarla pek görüşülmez, az sayıda ve çift olanlarla görüşmeler sürer. Eşler zamanlarını daha çok birbirleri ve yakın akrabalarıyla geçirirler, bu aslında ebeveyn yatırımı için hazırlık, yani birbirlerini karşılıklı olarak güvenceye alma dönemidir. Kadın hamile kalınca, onun için kapalı bir dönem başlar, hem hamilelik dönemi hem de sonrasındaki emzirme dönemi... Bu dönemin erkek için kadın kadar bir bağlayıcılığı yoktur, onun her an yeniden eş havuzuna dönme riski vardır, kadının kıskançlığı artar çünkü erkeğini rakiplere kaptırma riski çok büyüktür. Kadın, bu dönemde erkeğin ilgisinin daha çok kendisinin üzerinde olması için elinden geleni yapar...

 

Kıskançlık


Her iki cins için de ebeveyn yatırımı söz konusu olduğunda en güvenilir yol tek eşliliktir. Bu da kazanılmış olan partnerin elde tutulmasını gerektirir. Kıskançlık tam da bu çabanın bir sonucudur.  Bir anlamda doğal bir duygudur. İlişkinin kaybedilmesi riski arttıkça kıskançlık duygusu da artar. Ev ve aile dışı ilişkilerin azaltılması, arkadaş ortamının daraltılması, evdi, arabaydı derken daha çok borca girilerek dikkatin daha çok işe, çalışmaya yönlendirilmesi bu risklere karşı önlemler olarak düşünülebilir.
Aldatma her iki cins için de olası bir durumdur. Erkek için bu başkasının çocuğuna babalık, kadın içinse, terk edilme anlamına gelir. Çok kısa bir süre sonra yeniden eş havuzuna dönen erkek, yeniden ve yeniden üreme, dolayısıyla eş seçebilme kapasitesine sahip olur, fakat karşı cinsin sayısı azalmış, rakiplerinin sayısı ise fazladır. Bu yüzden de karşısına çıkan bütün fırsatları değerlendirmek ister. Erkeklerin kısa süreli ya da tek gecelik ilişkilere, kadınlara göre daha yatkın olmaları bu yüzdendir.
Oysa kadın uzunca bir süre eş havuzundan uzak kalır, oradaki her kadın kendisi için potansiyel bir rakiptir ve erkek her türlü yolla evde ve elde tutulmalıdır. Eş havuzunda iken de kadının daha seçici olması, erkek sayısının fazla olmasından dolayıdır, kadın için istediğinde sadece cinsellik temelli ilişki kurmak çok kolaydır. Ama kadın ince eleyip sık dokur, üreme kapasitesi sınırlıdır, bu kapasitesini en verimli olacak şekilde doğru kişiler için kullanmak ister. Dolayısıyla da eş seçiminde daha dikkatli davranmak zorundadır.

Aldatma ve sadakat


Üremenin gerçekleşmesi durumunda, duygusal bağlılık ve sadakat ön plana çıkar. Bu yıllarda özellikle erkeğin dikkatinin başka yönlere kaymaması için duygusal bağlar çok önemlidir. Bu yıllarda, çocukla birlikte ihtiyaçlar artar ve farklılaşır,(bebekle birlikte artan tüketim aşkını düşünelim, almalıyız ve de almak zorundayız) bu ihtiyaçlar için girişilen çaba ve koşuşturmalar hem bağları güçlendirir hem de eşlerin gözlerinin dışarıya doğru kapatır. Kadının üreme potansiyeli sayı ve yıllarla sınırlı olduğu için, yaşının ilerlemesi yoğun duygusal değişimler yaşamasına neden olur. Üremeyle ilgili kaygıları artar. Erkeği bu anlamda sınırlayan bir şey olmadığından görece daha rahattır. Yaşın ilerlemesi, üreme itkileriyle erkeği daha genç kadınlara yöneltir, şansını onlarda denemek ister. Kadının kaygıları ise çoğu zaman ikinci çocuk yapma isteği olarak kendini gösterir, bu, hem doğurma şansını kaçırmamak hem de erkeğin dağılmak üzere olan ilgisini yeniden toparlamak için iyi bir yoldur.
Hikaye sürer gider...

 

Evrimsel psikoloji, kadın, erkek ve eşcinsel aşk


Evrimsel psikolojinin kadın ve erkek davranışlarıyla ilgili çokça evrimsel ipuçları yakaladığı kesin, bu gelişmekte olan alandan öğreneceğimiz çok şey var gibi görünmekte. Fakat her geçen gün karmaşıklaşan toplumsal yaşam ve toplumsal cinsiyet rolleri bu ipuçlarına ulaşmayı giderek zorlaştırıyor ve zorlaştıracak da. Kadın ve erkek ilişkileri, özellikle kadının toplumsal rollerinin son yüzyılda epeyce değişmesi ve hele 20 yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşanan ‘cinsel devrim’, artık üreme temelli değerlendirmeleri yetersiz kılmakta. Yaşanan ve yaşamakta olduğumuz kadın devrimi bize çok daha yeni ufuklar açacak gibi görünüyor. Öte yandan evrimsel psikoloji, benim görebildiğim kadarıyla, üreme temelli olmayan eşcinsel aşk, eşcinsel ilişkiler konusunda çok bir şey söylemiyor. Ama biliyoruz ki, insanlığın en başından beri cinsel yönelimleri sadece karşı cinse doğru olmamış, olmuyor da. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim, özellikle cinsel içerikli davranışlarımızın kökeninde evrimsel kodlar bulmak garip bir şekilde rahatlatıcı...

Twitter: @ymbymb
Karikatür: Behiç Ak
  


 

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti