24 Nisan 2015

İyi kalpli okumuş Türk’ün soykırıma karşı savunma mekanizmaları

Savunma mekanizmalarının en yaygın olanlarını teker teker görelim...

Savunma mekanizmaları, birey kendisini tehdit altında hissettiğinde, bir amaca doğru yönelmişken engellendiğinde, içten veya dıştan kaynaklanan çatışmalar yaşadığında bilinçsiz olarak ortaya çıkan, benliğini korumaya yönelik savunma araçlarıdır. Savunma mekanizmaları bireyin kaygılarını geçici olarak giderip rahatlamasını sağlar. Bu geçici rahatlama, benliğin korunması anlamında bazen olumlu olsa da, sıkıntı veren durumu asla gidermez. Kaygı durumunda kendiliğinden harekete geçen bu araçların sıklıkla ve aşırı derecede kullanılması ve bu mekanizmalara sığınılması bireyin davranışlarında çeşitli anormalliklere, nevrotik sonuçlara yol açabilir.

“Bugün, Ermeni’lere soykırım yapılmıştır diyerek, Türk milletini işlemediği bir suçla itham etmektedirler. Asıl amaçları, “Batı Ermenistan” olarak tanımladıkları Doğu Anadolu bölgemizin bazı yerlerinin Ermenistan’a bırakılmasıdır. Türkiye’ye sözde soykırımı kabul ettirerek tazminat ödetmeyi düşünmektedirler.”

Bu savunma mekanizmalarının en yaygın olanlarını teker teker görelim.

 

Yadsıma (inkâr etme)

 

Yeşilçam sinemasında “nayırr nolamaz” naraları sayesinde yakından tanıdığımız bu savunma biçiminde birey yaşadığı ve kendisine acı veren gerçekliği reddeder, yok sayar. Böylece benliğini tehdit eden durumdan kurtulmuş olur. Beklenmedik şekilde bir yakınını kaybeden insanın “Hayır, o ölmedi.” şeklinde verdiği tepkide de aynı savunmayı görebiliriz. Herkesin zaman zaman kullandığı bu mekanizmanın sürekli kullanılması durumu bireyin  gerçeklikten tamamen kopmasına yol açar.

“Sözde Ermeni sorunu dedikleri aslında Emperyalizmin Osmanlı devletini yıkma ve paylaşma politikasının uzantısından başka bir şey değildir. Sözde Ermeni soykırımı yalanı ile başlayan süreç bu propagandanın ürünü olup gerçekte böyle bir mesele bulunduğu söylenemez… Sözde İddialarda yer alan bir yer ve tarih yoktur. “

 

Bastırma (içe tepme)

 

Bu mekanizma bilinçaltına gönderme, bilinçten uzaklaştırmaya çalışma olarak da bilinir. Amaç kaygı ve üzüntü veren olay ve durumun unutulmaya çalışılmasıdır. Unutulmaya çalışılan olumsuzluklar yok olmadıkları gibi, zaman zaman bilinç düzeyine çıkarak bireyi rahatsız ederler.

“1914'te Doğu cephesinde, Sarıkamış'ta 3 gün içinde 50 bin asker donarak hayatını kaybetmişti. Cephe tamamen çökmüştü. Büyük bir felaket yaşanmıştı. Ardından Ruslar Ocak 1915’te karşı saldırıya başlamışlardı. 1915’te başlayan Çanakkale Savaşları Osmanlı ordusunun bir zaferi olmakla birlikte modern Türkiye'nin tarihi açısından da önemli bir yerde duruyor. Çanakkale Savaşları Kurtuluş Savaşı'nın hazırlık safhası olarak kabul edilir...”

 

Yansıtma

 

Bu savunma mekanizması iki şekilde kendini gösterir.
Birincide, Kişi kendi yaşadığı sıkıntılı durumun, yenilgilerinin sorumluluğunu ya da suçunu başkalarına yükler. Her türlü sorumluluk ve fatura, kendi dışındaki kişilere, yöneticilere, sisteme, dış güçlere ve düşmanlara yüklenir. İkincisinde ise, birey kendi yanlışlıklarını başkalarında görür, başkalarını suçlar.


II. Meşrutiyet’in ilanı nedeniyle Osmanlı ordusuna alınmış olan Ermeniler, silahlarıyla firar ederek çete kurdular veya Rus ordusuna katıldılar. Birinci Dünya Savaşı Sırasında, Ruslarla savaşan Osmanlı ordusunu arkadan vurmuş ve Türkı köylerini basıp katliamlar yapmışlardır. Asıl Ermeniler Türk’lere karşı soykırım yapmışlardır.

Bütün ulus devletlerinin kuruluşunda özellikle savaş dönemlerinde istenmeyen bazı olaylar olmaktadır. Bizi soykırımla suçlayan ülkeler acaba kendi yaptıklarını neden görmemektedirler. ABD, Fransa, İngiltere kendi yaptıkları soykırımların üstünü özenle kapatmakta konuşulmasını bile istememektedirler. Asıl soykırımcı onlardır”
 

 

Mantığa büründürme (akla uydurma)

 

Rahatsızlık veren duruma karşı birey akla uygun gerekçeler bularak sıkıntılı durumu ortadan kaldırır. Sıkıntıya yol açan asıl neden böylece gizlenmiş olur. Bu savunma mekanizmasında kişi sürekli olarak davranışlarını ve inançlarını haklı gösterecek nedenler peşinde olduğundan, karşıt kanıtları görmezden gelir ve kendi nedenlerinin sorgulanmasından rahatsız olur.

“Rus ordusu bölgeyi işgal edince Ermeniler de onlara katıldılar. Hükümet bu durumda 26 Mayıs’ta Tehcir Kanunu yayınladı. İç bölgelerdeki Ermeniler ise, yapılan aramalarda cephaneler bulunduğu için tehcire tabi tutuldular. Düşünün ki devlet ölüm kalım savaşındadır, 3 yıl önce Rumeli ve Kafkasya’da 500 bin müslümanı kaybetmiştir. Kabaran duygular, savaş koşullarının zaafiyetleri bu acı sonuçlara yol açmıştır. Planlı bir soykırım yoktur.”

 

Özdeşim kurma

 

Birey rahatsızlık veren durumdan kurtulmak ve rahatlamak için, kendisini bir yakınıyla veya herkesin saygı duyduğu biriyle özdeşleştirir. “Köse torun dedesinin sakalıyla övünür” deyişi tam da bu savunma mekanizmasını açıklar.

“600 yıllık Osmanlı Devleti sınırları içinde, özellikle Istanbul’un fethiyle beraber imparatorluğun bütün topraklarında Müslüman, Rum, Ermeni, Yahudi ve diğer etnik toplumlar asırlar boyu kardeşçe ve adaletli bir şekilde yaşamışlardır. Böyle bir halkın soykırım yapması düşünülemez.”

 

Kendine yöneltme (kendine döndürme)

 

Birey yaşadığı olumsuzluğun yarattığı sıkıntılı durumdan kurtulmak için olumsuz duygularını kendine yöneltir. Günlük dilde “acıların çocuğu” diye ifade edilen duruma yönelir.

“Bizim hiçbir zaman bizden başka dostumuz olmadı zaten, bakın sözde Ermeni soykırımı denilince nasıl da bütün dünya ağız birliği etmiş gibi birleşip aynı nakaratı tekrarlıyor. İçerdeki düşmanlarımız da bunlara çanak tutuyor. ”

 

Karşıt tepki kurma

 

Birey içinde bulundurduğu istek ve dürtülerinin verdiği rahatsızlığı gidermek için bu duygularının tam tersi davranışlarlar geliştirerek kendini korur. Böylece içinden gelen fakat baskılamak zorunda kaldığı duyguları engelleyerek rahatlar.

“Bizim kültürümüzde, geleneğimizde, tarihimizde soykırım yoktur. Hoşgörü, nerhamet, sevgi, kucaklama vardır. Türkler her zaman başkalarının dini, dili, inancı, rengi ne olursa olsun, onları kardeş bilmişlerdir. Anadolu topraklarında yüzyıllarca  Ermeni, Kürt, Rum, Süryani’lerle birlikte yaşamışız, yediğimiz ekmeği paylaşmışız. İster Hırıstiyan olsun ister Yahudi, ayrım gözetmeden birlikte yaşamanın örneğini vermişiz.”

 

Kaçma

 

Bu savunma mekanizmasında problem önemsiz gösterilir, problemden etkilenilmemiş gibi duyarsız, davranılır. Böylece kişi aslında içten içe büyük sıkıntı duyduğu şeyden biraz olsun kurtumuş, kendini rahatlatmış olur.

“ Ermeni iddiaları abartılıdır, o zamanki nüfus sayımları belli, söylendiği kadar Ermeni zaten yok, olsa olsa en fazla 300 bin Ermeni ölmüştür tehcir sırasında. Sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili Avrupa Birliği kararları bizim için yok hükmündedir. İstedikleri kadar Soykırım desinler sadece kendilerini tatmin ederler, kendileri çalıp kendileri oynamaktadırlar.”

 

Ödünleme(telafi etme)

 

Bireyin, bir alanda yaşanan yetersizlik duygularını,  başka bir alanda başarı sağlayarak ortadan kaldırmaya çalışması durumu.

“Benim bir sürü Ermeni arkadaşım var onlarla hiç sorun yaşamadık. Hiçbir zaman da yok sen Ermeni’sin Türk’sün muhabbeti olmadı. Aynı Türk gibiydi zaten.”

 

Hayal Kurma

 

Birey, düş kurma fantezi geliştirme diye de bilinen bu savunma mekanizmasında, sıkıntılı durumdan kurtulmak için kendine olmasını istediği bir hayal alemi yaratır böylece gerçeklikten uzaklaşarak biraz olsun rahatlanılmış olur.

“Bugün etnik kimlikler üzerinden siyaset yapmak emperyalizmin oyununa gelmek demektir. Asıl yapılması gereken sınıf siyasetidir. Yaşadığımız sorunların çözümü ancak sınıf savaşıyla mümkündür. Ermeni ve Türk fark etmez sınıf kardeşliği esasyır. Sömürü düzeni yıkıldığında böyle bir sorun zaten kalmayacaktır.”

@ymbymb

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti