04 Ağustos 2017

Ensar Eğitim Bakanlığı

MEB ve Ensar Vakfı arasındaki paralellik “dindar nesiller yetiştirmenin" yanı sıra, milyonlarca öğrenci için ders araç gereçleri, üretmesi ve pazarlanması anlamına gelmekte

Adı yakın zamanda işlettiği kaçak yurtlarda kalan çocukların cinsel istismara uğratılmasıyla gündeme gelen Ensar Vakfı hem örgün hem de yaygın eğitimin en temel unsuru olma yolunda hızla ilerliyor. Önümüzdeki yıldan itibaren çocuğunuzun gittiği okulda Ensar Vakfı tarafından yeni açılan ve işletilen çeşitli kulüplerle karşılaşabilirsiniz. Vakıf ayrıca çocuğunuzun gittiği okulda çeşitli konferanslar, kurslar, yarışmalar, sosyal aktiviteler düzenleyebilecek. Son yıllarda eğitimin temel unsuru olarak gösterilen “değerler eğitimi” çocuğunuza bizzat Ensar Vakfı tarafından veya vakfın zengin kaynaklarından yararlanılarak verilecek. Çocuğunuz hafta sonları vakıf tarafından düzenlenen çeşitli gezilere davet edilebilecek. Okullarda Ensar Vakfı yayınlarından çıkmış ders ve kaynak kitaplar okutulacak. Öğretmenler daha üniversite yıllarında vakfın korumasına alınıp yetiştirilecek, meslek hayatları boyunca da bilgilerinin hep taze kalması sağlanacak. Belli mi olur vakfın hizmetleri belki hızla ailelere de uzanacak, ebeveynler için de çeşitli geziler, konferanslar etkinlikler düzenlenecek.

Bunları yazmama neden olan gelişmeden haberiniz var sanıyorum. Milli Eğitim Bakanlığı ile Ensar Vakfı arasında 24 Temmuz 2017 tarihinde, 5 yıl süreli (5 yılın sonunda bir 5 yıl daha uzayacak) ve ancak iki tarafın onayıyla sonlandırılabilecek bir protokol imzalandığını öğrendik. Protokolün amaç bölümünde şöyle deniliyor:

“Bu protokolün amacı, Milli Eğitim Bakanlığı ile Ensar Vakfı işbirliğinde yaygın eğitim kurumlarındaki kursiyer ve eğiticileri ile örgün eğitimdeki öğrenci ve öğretmenlere yönelik sosyal, sanatsal, kültürel, sportif, bilimsel, teknolojik etkinlikler ile ilgili seminerler düzenlemek; proje çalışmaları, yarışmalar ile mesleki ve teknik kurslar düzenlemektir.” 

Ensar Vakfı’nı tanıyalım

Vakfa adını veren Ensar, Arapça’da “yardım edenler, yardımcılar” anlamına gelen bir sözcük ve Hz. Muhammed Mekke'den Medine'ye göçtüğü zaman, Mekke'den gelen Müslümanlar'a yardım edenler için kullanılmış. Ensar Vakfı 1979 yılında kurulmuş fakat yıldızı özellikle 2012 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla  “kamu yararına çalışan bir vakıf” statüsü verildikten sonra parlamış. Vakfın web sayfasında “Halen Türkiye genelinde onlarca şubesi ile hizmet vermekte olan vakfımız, son yıllarda ise daha kaliteli ve verimli hizmet sunabilmek için bir alanda uzmanlaşma yolunu tercih etmiş, "din ve ahlak eğitimi" ile "değerler eğitimi" konusunu ulusal ve uluslararası düzeyde kendine amaç edinmiştir” denilmekte.

Neymiş vakfın uzmanlık alanı ve temel amacı: Din ve ahlak eğitimi ve değerler eğitimi.

Sizlerin de dikkatini çekti mi bilmiyorum, vakfın kendisine amaç edindiği ve uzmanlaştığı “din ve ahlak eğitimi” ve “değerler eğitimi” aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yıllarda üzerinde en çok durduğu iki konu. Özellikle “değerler eğitimi” 2014 yazında yapılan 19. Milli Eğitim Şurası sonrasında bütün bakanlar tarafından sıklıkla dile getirilmiş, “değerler ve değer eğitimi ana odak” olarak tanımlanmıştır.

Milli Eğitim ve Ensar Vakfı arasındaki bu paralellik kuşkusuz “dindar nesiller yetiştirmek” gibi bir gönül birlikteliğinin yanı sıra, vakfın milyonlarca öğrenci için ders araç gereçleri, materyaller üretmesi ve bunların pazarlanması anlamına da gelmekte. Örgün eğitim kurumları için değerler eğitiminin bu kadar vurgulanıp “ana odak” yapılması,  bunun bir ideoloji ve yaşam biçiminin aktarılması ve dolayısıyla da çocukların siyasi olarak şekillendirilmesi anlamına geldiğini yaşadıkça çok daha iyi görmekteyiz. (Değerler eğitimi konusunda görüşlerimi dile getirdiğim iki yazımın bağlantılarını bu yazımın sonunda bulabilirsiniz)

Halk Eğitim Merkezleri’yle toplumun bütün katmanlarına

Vakfın misyonu için, “Ensar Vakfı; insani değerlere bağlı bir nesil yetiştirmek amacıyla, nitelikli akademik çalışma ve sürekli proje geliştirerek, özelde gençler olmak üzere toplumun tüm sosyal katmanlarına eğitim, yayın, organizasyon faaliyetleri ile hizmet sunan bir vakıftır” denmektedir. MEB’le imzalanan protokol, vakfın misyonuna uygun olarak “toplumun tüm sosyal katmanlarına” ulaşmak için çok büyük bir kazanım elde ettiğini gösteriyor. Protokolle ülke çapında yaklaşık 1000 Halk Eğitim Merkezinin olanakları, deneyim ve birikimleri de vakfın kullanımına sunulmuş oluyor. Vakıf bu sayede, Halk Eğitim Merkezleri’nde veya kendi belirlediği yerlerde kurs, gezi, seminer, yarışma vb etkinlikler düzenleyebilecek, eğitim faaliyetleri yapabilecek bu faaliyetlerin müfredatlarını oluşturabilecek. Halk Eğitim Merkezleri ise bu etkinlikleri ve eğitim faaliyetlerini halka duyuracak, her türlü desteği verecek ve vakıf hocalarının ücretlerini ödeyecek. Her yıl Halk Eğitim Merkezlerinden 8 milyon civarında kursiyerin yararlandığı bilgisiyle, Ensar Vakfı açısından elde edilen kazanımın önemini siz düşünün lütfen.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın benzer protokolleri başka vakıflarla da yaptığı biliniyor, bunlardan Hizmet Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Birlik Vakfı adı en çok duyulan vakıflar. Demek ki, bakanlık gerek örgün gerekse de yaygın eğitimde üstlendiği sorumlulukların tek başına altından kalkamıyor ve çeşitli vakıflardan kapsamlı bir destek almak zorunda kalıyor. Sorun şu ki, bu vakıfları seçerken neye göre seçiyor, ne gibi ölçütler kullanıyor bunu bilmiyoruz?

Anlaşılan şu ki, yakın zamanda Ensar Vakfı’nın, üç ayrı şubesinde “çocuğa yönelik cinsel taciz” olayı yaşanması, bunların mahkumiyetle sonuçlanmış olması, çocuklarımızı emanet ettiğimiz Milli Eğitim Bakanlığı için herhangi bir olumsuzluk yaratmıyor, imzalanan protokolün gösterdiği bu.
 


Değerler eğitimi üzerine daha önce yayımlanan yazılarım

Değerler eğitimi üstüne 1

Değerler eğitimi üstüne 2
 

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti