10 Nisan 2018

Bir felsefeci, bir sanatçı ve “O Anlar”

İnsan içindeki bir bilinmezi anlama yolunda giriştiği yolculukta, neyi amaçlar, nereye kadar gidebilir?

Oruç Aruoba’nın “Benlik” adlı kitabı bir “O”ya seslenerek başlar. İçe doğru bir sesleniştir bu, “O” bir bilinmezdir, belki de asla bilinemeyecek olandır. “İçimde bir yengeç var” diye yazar, “onu anlamaya çalışıyorum.” O’nu anlama çabası, insanın kendini anlama çabasıdır bir bakıma, kendini anlama çabasıyla çıkılan bir yolculuk. “Bir sonuca varma olarak olmasa da, bir yolu yürümüş olma olarak, derinlikli düşüncelere varılabilir” umuduyla çıkılan bir yolculuk.

İnsan içindeki bir bilinmezi anlama yolunda giriştiği yolculukta, neyi amaçlar, nereye kadar gidebilir?

“Belki de önemli olan, eninde sonunda bir saydam anlama ulaşmak değil –çünkü, belki yoktur zaten böyle ulaşılabilir olan bir anlam- ; bir anlama yolunu sorgulayarak yürüyebilmiş olmak…”

“… bir yolu tutturabilmiş olmak –tutarlı olarak, bırakmadan, tutmak…”

Kendini ve hayatı sanat yoluyla anlama peşine düşmüş genç bir sanatçı olan Merey’le, yılların felsefecisi Oruç Aruba’nın yollarının kesişmesi, usta felsefecinin kendisini ziyarete gelen sanatçıya “Benlik” adlı kitabını imzalayıp vermesiyle başlar. Yolda olmayla kurulan ortaklık, aradaki 40 yıllık mesafeyi silip atar. Merey, Oruç Aruoba’yı beş ay boyunca evinde ziyaret eder. Onunla düşüncelerini, şiirlerini, kendi yolculuğunu paylaşır. Oruç Aruoba deneyimli bir kılavuzdur Merey için, yeni okumalar önerir, bazen yeni yollar açar, bazen yolunu değiştirmesine neden olur, bazen ise yolculuğunda ona eşlik eder. Yanlarında zaman zaman Wittgenstein’ı, Einstein’ı, Heidegger’i bulurlar.

Merey elinde kitaplar, dilinde sözcükler, kafasında düşünceler, imgeler dolaştıran bir sanatçı olarak oradadır, Oruç Aruoba’nın yanında. Oraya her gidişinde yeni düşünceler, yeni anlamlar yakalar, kafasında yeni sorularla döner.  Üzerinde “Çırağım Merey’e dedektiflik yapsın diye” yazılı “tümceler” adlı kitabı eline aldığında, içinde olduğu yol onun için daha da vazgeçilmez olur. Bu son derece kışkırtıcı bir istektir, Merey’in yolculuğunu daha da derinleştirir.  Merey, Aruoba’nın Wittgenstein’dan çevirdiği “Geheime Tagebücher”in (Gizli Defterler) onun daktilosundan çıkmış sayfalarına, 1986 tarihli bir ajandanın sayfalarına el yazısıyla yapılmış çevirisine, sayfa kenarlarına alınmış  küçük notlarına dalar, onların bazılarını büyüteç altına alır, Aruoba’nın çeviri serüvenini izler, sorar, sorgular. Onunla birlikte kendine yeni yollar arar. Defterlerde çeviri sırasındaki yolculuk vardır, o sırada dinlenen müzikler, alınan notlar, akla gelen düşünceler…

Wittgenstein’ın “O yazılıdır” önermesiyle çıktığı yolda sözcükler dökülmeye başlar Merey’in dilinden. “Ol, Öl” der, olmak ölmekten kısadır. Sonra şifreyi söyler bize,
“-Sıfır-
Şifre:
Yazabildiğin kadar,
Sıfır.”
Sözcüklerin her biri küçülüp küçülüp, onca anlamı yüklenerek akmaya devam ederler.
“-Gri-
Her güne uyanan güneş,
Sana sevgim sonsuz.
Isıttığın kemiklere iletilsin,
sana duyduğum sevginin her tanesi,
Birer ışın olsun girsin iliklere.
Sen henüz sönmeden başaralım. Renk göremeyecek kadar,
Kör olmayı başaralım.
Kırmızının o can alıcı tonlarını,
Konuşmayalım.
Senin,
benim,
farkımızı konuşmayalım.”

Sözcükler, azalıp çoğalarak, zamansız bir zamandan çıkıp gelerek sanatçıyı “ol”dururlar.  “O, yazılıdır” çünkü.

“…
Bir eve doğdum,
başka bir eve götürüldüm,
sonra başka bir eve daha.
defalarca ev düzdüm bedenime.
…”
Sözcüklerle yetinemediğinde resimle devam eder, “Dünyanın bir top olarak resmi, iyi bir resimdir. Her yerde kendini kanıtlamaktadır, ayrıca basit bir resimdir. –kısacası, onunla kuşku duymadan iş görürüz” diye yazmıştır Wittgenstein. “O’nun resmi”ni yapmaya başlar sanatçı, hayatın bir anlam olarak basit ve kullanışlı resimlerini yapma girişimidir bu bir bakıma.

Usta bir felsefeciyle genç bir sanatçının karşılaşmasının, Merey’in bu beş aylık Oruç Aruoba ziyaretlerinin bir ürünü olarak, bütün bu yolculuğu anlatan bir kitap çıkar ortaya: O Anlar. Küratörlüğünü Necmi Sönmez’in yaptığı kitap PORTİZMİR4 İzmir Trienali kapsamında 50 adet basılır. Özel bir tasarım ürünü olan kitabın “O yazılıdır” adını taşıyan bölümünde sanatçının şiirlerini, “O’nun resmi” adlı bölümünde sanatçının ürettiği görselleri ve onların altına yazdıklarını okuruz. Son bölüm ise Oruç Aruoba’nın Wittgenstein’dan yaptığı  “Gizli Defterler” çeviri dosyasının el yazılı sayfalarının görsellerinden oluşur.

Bu yolculuğu daha yakından izlemek, bu yolculuğu daha iyi anlayabilmek için, heyecan verici bu özel kitabı İzmir Galeri A’dan edinebilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti