11 Haziran 2010

Tortum Şelalesi

Yaza girdik ama bulunduğumuz bölge baharın en güzel günlerini yaşıyor adeta.



FOTOGALERİ

Yaza girdik ama bulunduğumuz bölge baharın en güzel günlerini yaşıyor adeta. Sapsarı çiçek tarlalarının arasında akan ırmaklar, dağlardan eriyen kar sularını denizlere taşıma telaşı içinde beyaz köpükler çıkararak akıyorlar. Bulunduğumuz vadiyi çevreleyen kayalar milyonlarca yıl önce yeryuvarının içinde meydana gelen çarpışmaların izlerini taşıyor. Kimi yatay tabaklar halindeyken, kimi öylesine kıvrımlanmış ki  katmanların devamlılığını izlemek  bazen olanaksız hale geliyor. Bu muhteşem jeoloji laboratuvarına Tortum Gölü’nün enfes görüntüleri de eklenince ortaya Türkiye’nin en görkemli doğal alanlarından biri çıkıyor  ortaya. Bu nefes kesici ortamı sindire sindire akıyoruz aşağılara doğru,  yanı başımızda delice akan Tortum çayı misali. Kısa süre sonra çay sakinleşiyor ve göl başlıyor. Dört yanı yüksek tepelerle çevrilmiş Tortum gölündeyiz artık. Tortum gölü önce vadiden akan bir nehirden ibaretmiş ancak günümüzden 250 yıl önce meydana gelen çok büyük bir heyelan, vadiden akan Tortum Çayının önünü  tıkamış ve Tortum gölü oluşmuş.



Erzurum’un Narman ilçesinde yürüttüğüm projenin ön çalışması bitince, haziran ayında Tortum gölü ve Şelalesi nasıl oluyor  diye merak edip düştük yollara. Göl ve şelale artık Tortum ilçesinin değil Uzundere ilçesinin sınırları içinde kalıyor. Uzundere ilçe olunca ilk olarak gölün ve şelalenin adını değiştirerek . Uzundere gölü ve Uzundere şelalesi yaptılar ama coğrafik isimleri değiştirmek çok kolay değil. Kısa sürede bu işin olmayacağını anlayınca vazgeçtiler bu isim değiştirme sevdasından.


Tortum gölünü geçer geçmez sağa giden yol kısa süre içinde bizi şelalenin üstüne götürdü. Şelaleyi hiç bu kadar kalabalık görmemiştim .Her yer araç kaynıyordu ama   park yeri yine toz duman içindeydi. Şelalede değişen tek şey suyun çok artması olmuş. Zamanımız kısıtlı olduğu için şelaleye inen merdivenlere yöneldik. İlk basamaklarda gördüğümüz ilk şey yukarı çıkanların sırılsıklam olduğuydu.  Merdivenleri biraz indikten sonra nedenini anladık. Şelale akmıyor kükrüyordu adeta. Suyun bolluğuna rüzgârın ani yön değiştirmeleri de eklenince merdivenlerde duranlar kısa bir süre içinde sırılsıklam oluyordu. Bu engele rağmen merdivenler her iki yönde de doluydu ve herkes sırılsıklamdı. Yokuşun kenarında bir rahip ellerine açmış ayin yapıyordu. Sanki bir film sahnesi gibiydi her şey.  Birkaç adım sonra Şelalenin önündeki gökkuşağı çıktı ortaya.  Yüksekliği  48 metre, genişliği de  22 metre olan şelaledeki ışık oyunlarının oluşturduğu gökkuşağını  her mevsim görmek mümkün. 



Müthiş bir uğultu eşliğinde aşağı inmeye başladık. Merdivenlerin bazı bölümlerini ıslanmadan geçmenin olanağı yok. Bunu bilenler hiç  acele etmeden yavaş yavaş geçiyorlar. Sıcak havada serin şelalenin tadını çıkarıyorlar. Oysa ben çok hızlı geçmeliyim. Fotoğraf ekipmanları zarar görürse bu ekonomik ortamda yenisini almak olanaksız neredeyse.  Şelaleyi çevreleyen merdivenler epey uzak olmasına rağmen, rüzgar estiği anda sağanak yağmur başlıyor adeta ve herkes sırılsıklam oluyor.  Özelikle altından şelalenin sularını aktığı  tahta köprünün bulunduğu nokta yoğun yağmur alan yerlerin başında geliyor. Benim için tek seçenek bu etabı koşarak geçmek. Ben de öyle yaptım ama köprünün üstü çok kaygandı .Köprüyü geçer geçmez bu muhteşem doğal anıta bu kez farklı bir açında bakmaya başladık. Yükseldikçe su azalmaya başladı ama iş işten geçmişti. İç çamaşırlarımıza kadar ıslanmıştık.



Asıl macera şelalenin üstüne çıkınca başladı. Eskiden içinden geçerek karşıya ulaştığımız dereden geçmek için epey bir beceri gerekti. Bu nedenle bir km ötedeki köprüye kadar yürüdük. Asfaltta yansıyan sıcak hava sayesinde hızla kuruduk. Arabaya gelinceye kadar her tarafımız kurumuştu.



Şelaleyi geride bırakarak Yusufeli’ne doğru gitmeye başladık. Yukarıdan ürkütücü akan sular eğim azalmaya başlayınca sıradan bir dere olmuştu. Yarım saat sonra Tortum şelalesinin suları oltu çayına ulaştı, daha da güçlenerek  Çoruh nehrine doğru yoluna devam etti. Sular bu bölgede belki de son kez bu denli özgürce ve delice akıyor. Kısa bir süre sonra Karadeniz bölgesindeki tüm dereler artık özgür akamayacaklar. Hidro elektrik santralleri (HES yüzünden bu özgür  dereler birkaç yıl içinde büyük borulara hapsedilerek elektrik üretmeye başlanacak. Birileri para kazansın diye başlatılan bu projede Türkiye dereleri üzerine tam 1500 HES yapılacak. Biri vaz geçti ama 1499 HES’in inşaatları yavaş yavaş başlıyor. Birileri dur demezse Doğa HES’ler yüzünden katledilecek.



Aslında Tortum şelalesi de bir HES kurbanı.  Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 5 Mayıs 2000 tarihinde verdiği kararla Birinci derecede Doğal Sit alanı ilan edilen şelaleye yılın sadece bahar aylarında kısa bir süre için su veriliyordu. Elektrik üretimi için yönü değiştirilen sı yüzünden Şelale susuz kalıyordu. Verdikleri Cansuyu (!) ise komik olmaktan öteye gitmiyor, şelale yaz aylarında  neredeyse kuruyordu. En sonunda buna bu duruma isyan edenler çıktı ve Açılan dava sonucunda Erzurum 1. idare Mahkemesi verdiği kararla Suyun kesilmesinin bölgedeki eko sistemi ve jeomorfolojik yapıyı olumsuz etkilediğine karar verdi.Bakalım  sonuç ne olacak. Sırf Tortum Şelalesi bile bölgede HES’lerin  yapılmaması için çok iyi bir örnek.



































Yazarın Diğer Yazıları

Su için yürüyoruz

Amerika’da 2014 yılında yapılan bir çalışmada dünyadaki tatlı su miktarının tüm suların sadece yüzde 2.5’u olduğunu söylüyor

Bir kanyon, Bir adam…….

Elini ilk sıktığımda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. O gün Arapkir yaylalarında çamurla, yağmurla boğuşmuştuk.

Arapkir yaylalarında bir gün

Hava bir kapıyor bir açıyor. Kapadığında bardaktan değil kovadan boşalırcasına yağıyor yağmur