02 Eylül 2012

Arapkir yaylalarında bir gün

Hava bir kapıyor bir açıyor. Kapadığında bardaktan değil kovadan boşalırcasına yağıyor yağmur

Hava bir kapıyor bir açıyor. Kapadığında bardaktan değil kovadan boşalırcasına yağıyor yağmur. Pikabımız 1991 model ama maşallahı var. Daracık çamur yoldan yer yer kayarak ilerliyor. “Bu kez kesin kaldık, artık buradan da çıkamaz” dediğimiz her yerde bizi mahcup etti inatla. Yokuş aşağı inerken altımızdaki düzlüklere bakıyorum. Binlerce koyun kaplamış ortalığı.

\

Tüm dağları koyunla kaplı görmek bende zaten var olan iyimser duyguları tavana vurduruyor. Bu havada, bu çamurda, yol iz olmayan dağların başındaki insanlar ülke hayvancılığının isimsiz kahramanları. Yakınmış gibi gözüken ama çamur yol yüzünden ulaşmak için epey uğraştığımız obaya vardığımızda yağmur dinmiş ve güneş tekrar yakmaya başlamıştı. Kıl çadıra doğru ilerlerken açık bir ağılın içinde keçilerin sıraya girip beklediklerini gördüm. En önde bir erkek, bir kadın ve bir kız çocuğu vardı. Kız sırası geleni kafasından tutup ebeveynlerinin önüne kadar çekiyor, başını tutuyor onlar da hızla sağmaya başlıyorlardı.

\

Değme film karesinde bile görülemeyecek, akla gelmeyecek görüntüler bunlar. Çadıra girerek oturduk. Herkes bir anda hizmet seferberliğine başlamıştı.  Kısa süre içinde çaylarımız geldi. Sohbet koyulaştı. Yanımızda Belediye Başkanı da olduğu için kısa süre içinde sohbet yola geldi dayandı. Şikayet etmekte sonuna kadar haklıydılar. Bu yolun nasıl bu kadar kötü olduğunu ancak görerek anlayabilir insan.

Arapkir dağlarında ilk karşılaştığım bu yaylacıların yaşadıkları bu kötü koşullara rağmen olağanüstü iyimserlikleri ve cana yakınlıklarını daha önce Yusufeli yaylalar köyü dışında hiçbir yerde görmedim. Doğanın bu zorlamalarına karşılık onunla uyum içinde yaşamak için müthiş bir çaba içindeler. Doğayla mücadele etmenin olanaksız olduğunu çok iyi biliyor ve oyunun doğanın kurallarına göre oynuyorlar.

\

Çayımızı içerken inanılmaz bir samimi sohbet gerçekleştirdik. Çok değil 15 dakika içinde birkaç yılın sorunlarını anlatacak kadar da laf yapıyor ağızları. Her birinin söylediği diğerini o kadar güzel tamamlıyor ki bize sadece dinlemek kalıyor. Bu sohbet sırasında en çok üzüldüğüm şey okuldaki kızlarını tam bir ay erken almaları oldu. Haziran başında bazen de mayıs ortasında çıkıyorlar dağa ve çocuklarını bırakacak kimselerin olmadığı için onları da yanlarına alıyorlar. Bir tür göçebelik işte. Koyun kesme tekliflerini nazikçe reddederek tekrar düştü yollara. Dışarı çıktığımızda s sağma sırası yarı yarıya azalmıştı.

Bir sonraki durağımız olan yaylada henüz birkaç aylık bebek dikkatimizi çekti. Bu yükseklikte tertemiz havada mışıl mışıl uyuyordu. Yanındaki boşlukta ise bir Afgan oturmuş yemek yiyordu. Oğluyla birlikte burada çobanlık yapıyormuş. Sürünün sahibi çok iyi bir çoban olduğunu söyledi. Aracımız burada bırakarak Arapkir’in önemli bir kanyonu olan Kaya arası kanyonunun üzerine kadar gidip döneceğiz. Yanımızda Arapkir Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu da var.  Haluk bey bu dağlarda büyüdüğü için keyifle eşlik daha doğrusu rehberlik etti bize. 

\

Arapkir doğası ve Kültürü ile inanılmaz bir yer. Birkaç yazıda ancak bitirebileceğim burayı. Arabayı ve obayı arkamızda bırakarak tırmanışa geçiyoruz.  Hava yine yanı.  Bir açıp bir yağıyor. Kısa sürede bir geçide vararak sağa doğru giden patikayı takip edip Kaya arası kanyonuna tepesine kadar varıyoruz.  Havanın iyice bozması, bizi bir sığınak aramaya itiyor. Belediye çalışanlarından Mustafa Bey ve birkaç arkadaşının gizli sığınağını bu sayede öğreniyoruz. Bir mağaranın ağzını kapatarak içeride tek gözlü bir odaya dönüştürmüşler.

\

Yemeğimizi burada yedikten sonra havanın tekrar açmasını fırsat bilerek dönüşe geçtik. Herkesin gitmesini bekledikten sonra uzun süredir kaya tırmanmadığım için biraz önce ağzımı sulandıran ve damarlarıma adrenalin gönderen Kayaların dibine gittim ve tırmanmaya başladım. Öyle çok da riski olan bir etap değildi ama yine de düşmemek lazımdı. İki önemli kilit noktasını geçtikten sonra Haluk beyin bana seslendiğini duydum. Dönüp baktım, arkamdan geliyor ve hiç de zorlanmıyordu. Ben onun o da benim kayadan gidişimize şaşırmıştı. O ne de olsa bu yörenin çocuğuydu. 

\

Yaklaşık 15 dakikalık keyifli bir tırmanıştan sonra ger dönüş başladı. Yağmur yağmadı ama yağan yağmur aracımızın dönüş yolunu ne hale sokmuştur kim bilir. Yollar daha beter olmuştu ama araç “bu gün kalmayacağım” demişti bir kere. Bizi sağ salim bu bir metre kaygan çamurun biriktiği yollardan herhangi bir problem yaşatmadan çıkarmayı başardı. Bundan sonraki hedefimiz Kerpiç konakların olduğu eski ve yeni Arapkir. Bu muhteşem coğrafya öyle bir iki yazıda bitmez. Bu büyülü dünyayı özümseye özümseye anlatmak istiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Su için yürüyoruz

Amerika’da 2014 yılında yapılan bir çalışmada dünyadaki tatlı su miktarının tüm suların sadece yüzde 2.5’u olduğunu söylüyor

Bir kanyon, Bir adam…….

Elini ilk sıktığımda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. O gün Arapkir yaylalarında çamurla, yağmurla boğuşmuştuk.

Bulgaristan'daki Amasra: Nesebar

Bulgaristan’ın deniz turizmi açısından en turistik yeri Burgaz ve civarı