17 Mart 2016

Kuş uçmasın, yaprak kımıldamasın

Erdoğan'ın sözleri demokrasiyi katletmek, daha da Türkçesi faşizmin tam göbeği!

Çok sayıda yazar, çizer, öğretim üyesi, sendikacı o maddeden Devlet Güvenlik Mahkemelerinde yargılanıyor, ceza alıyor, hapis yatıyor. 90’lı yıllarda.

O maddenin demokrasi ile bağdaşmadığı yıllarca tartışılıyor, her sefer yüzümüze çarpılıyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi o maddeye göre verilen cezaları geri çeviriyor, Türkiye’yi mahkum ediyor.

O madde bir zamanlar Terörle Mücadele Yasasının ünlü 8. maddesi, şöyle:

“Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan yazılı ve sözlü propaganda ile toplantı, gösteri ve yürüyüş yapılamaz.”

Yapanlar bir ile üç yıl arasında hapis ve yüz ile üç yüz milyon lira arasında para cezası ödüyor.

Yasa devam ediyor:

“... Propaganda suçu basın yoluyla işlenirse, altı ay ile iki yıl arasında hapis...”

O maddeyi öyle geniş yorumlamak mümkün ki, Türkiye’de kuş uçamaz, yaprak kımıldayamaz. Zaten öyle oluyor, ifade özgürlüğünün önünü tıkıyor, demokrasiye leke düşürüyor.

1991 tarihli o maddenin başına daha sonra ne geliyor?

Bugünkü AKP iktidarı, o zaman Tayyip Erdoğan Başbakan, 2004 yılında AB’ye uyum çerçevesinde o maddeyi yürürlükten kaldırıyor.

Demokrasiye aykırı bulduğu için.

İfade özgürlüğünü yok ettiği için.

Harika.
 

Geri vites
 

Ya şimdi ne olacak?

Tayyip Erdoğan iki gündür ne olacağını haber veriyor, “terörün ve teröristen tanımı değişmelidir.”  Bu sözün Türkçesi şu:

AKP kaldırdığı bu maddeyi geri getiriyor. Lafzen olmasa da, içerik ve anlam itibariyle aynı kapıya çıkacak bir kural.

İktidarının ilk yıllarında “ifade özgürlüğünü engellediği, demokrasiye aykırı gördüğü” bu maddenin bir benzerini şimdi geri getirmeyi düşünüyor.

Geri vites, ifade özgürlüğünü yeniden kısıtlamaya götürecek yasal düzenleme.
 

Faşizmin göbeği
 

Aslında iki, üç yıldır pratikte zaten ortadan kalkan ifade özgürlüğü, şimdi yasal olarak da, rafa kalkacak.

Tükiye öyle bir hale gelecek ki;

Her ne maksat ve düşünce ile olursa olsun, birilerinin işine gelmeyen sözler, yazılar, köşe yazıları, haberler, bunları yayınlayan gazeteler, dergiler, TV’ler, akademik tartışmalar terör ve terörist kapsamına girebilecek. Gelsin hapisler, gelsin hapishaneler.

Bunca kanın aktığı, her gün terör eylemlerinin nerede, kimleri, nasıl vuracağı belli olmayan bir ortamda, gerekçe çoktan hazır. “Terörü önlemek.”

Türkçesi, demokrasiyi katletmek, daha da Türkçesi faşizmin tam göbeği.

İfade özgürlüğü zaten yok, bundan sonra herkesin diline tam kilit vurulacak. Korku ülkeyi iyice saracak.
 

Üç akademisyen
 

Daha o yasa ortada yok ama, uygulaması çoktan var. İşte, daha dün, iki taze örnek önümüzde.

  • Üç akademisyen tutuklanıyor. Ne yapmış bu üç akademisyen? Ellerine silah mı almış, dağa mı çıkmış, birilerini tehdit mi etmiş, cam çerçeve mi kırmış, yasa dışı bir olaya mı karışmış, ne yapmış?Güneydoğu’daki operasyonları eleştiren bildiriye imza atmış.

  Hazret de, açmış ağzını, yummuş gözünü, “bunlar karanlık insanlar, aydın müsveddeleri”.

İşaret alınıyor, önce YÖK harekete geçiyor, ardından yargı faslı başlıyor, bildiriye imza atan akademisyenler birer birer sorguya çekiliyor, bazılarının görevlerine son veriliyor.

Ve ilk tutuklama önceki gün yaşanıyor.

Bildiriye imza atmak, “terör örgütüyle eylem birlikteliği imiş ve kaçma tehlikeleri varmış”, tutuklama o nedenle. Ayıp ötesi.

  • Kobani’de protesto sonrasında zafer işareti yaptı diye, bir öğrenciye bir yıl hapis cezası veriliyor. Gerçi, ceza erteleniyor ama, ceza da veriliyor. Oysa, yasada böyle bir suç yok. Ama, yargıcın takdiri bu yönde, “terör propagandası”.

Fiili durum zaten bu. Buna şimdi bir de yasa geliyor.
 

Sen vizesiz seyahati unut!
 

İki yargı kararı ile “terörün tanımı genişlemeli” sözlerine AB’den tepki gecikmiyor. Hem AB sözcüleri ve yöneticileri, hem çeşitli AB ülkelerinin Başbakan ya da Dışişleri Bakanları Türkiye’yi doğrudan hedef alıyor:

“-İfade özgürlüğü yeniden darbe alıyor.

"-Kürt Sorununda çözüm için askeri operasyonlar çare değil.

"-Türkiye ile yapılan sığınmacı anlaşmaları geri dönülmez anlaşmalar değildir.”

Türk yurttaşlarına AB ülkelerine vizesiz seyahatin suya düşeceğini anlatan açıklamalar. Daha da ötesi, AB kapılarının tekrar kapanacağına ilişkin sinyaller.

Daha geçen hafta, “Haziran’da AB’ye vize kalkıyor”  diyen, Davutoğlu kündeye geliyor. Öyle söylediğine bakmayın, Haziran’da kalkmayacağını kendisi de biliyor ya, işte bir türlü vazgeçemediği abartılı üslup hevesi.
 

72 ile çakışıyor
 

“Terör tanımının genişlemesi,” ifade özgürlüğünü mezara gömmekle eş anlamlı.

Bir başka eş anlamı daha var.

Vizenin kalkması için Türkiye’nin yerine getirmesi gereken 72 kriter arasında en az beş tanesi, ifade özgürlüğünü doğrudan ya da dolaylı garanti altına alan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına mutlaka uyulmasını gerektiren kurallar. Olmazsa olmaz kuralları.

İfade özgürlüğünü kısıtlamaya götürecek bir düzenleme, bu kriterleri Türkiye’nin yerine getiremeyeceği ile eş anlamlı.

Yerine getiremiyorsan, vizesiz seyahat da yok.

AB bunu söylüyor.

Biz Türk yurttaşları da, kara kara düşünüyoruz.

Vizesiz seyahat filan bir yana, kendi ülkemizde huzur içinde, kazasız belasız nasıl yaşayabileceğimizi düşünüyoruz.

İstenen belli, kuş uçmayacak, yaprak kımıldamayacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..