11 Mart 2018

A'dan Z'ye tarihin unutamayacağı dava

TV’lere bakıyorum, hiç birinde o ünlü “son dakika” paylaşımı yok, tahliyeler alt yazılar halinde verilen haberler içinde sıradan bir haber olarak veriliyor

“Akın Bey, gemiyi en son kaptanlar terk eder...”

Önceki gün Cumhuriyet davasında mahkeme başkanı kararı açıklarken, on altı aydır tutuklu Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’a hitaben böyle söylüyor. Bu bir “espri”!.. Ve Akın Atalay tahliye edilmiyor.

Buna karşılık 495 gündür hapis yatan Murat Sabuncu ile 434 gün hapis yatan Ahmet Şık tahliye ediliyor.

Mahkeme başkanı tahliye kararını açıklarken, yine “espri” yapmayı ihmal etmiyor.

“Murat Sabuncu Boğaz’ı özlemiş, gitsin Boğaz’ı görsün... Annesi Ahmet Şık’ı özlemiş, gitsin annesine kavuşsun...”

Ne espri ama!..

Boşu boşuna aylarca hapis yattıktan sonra, bu cümlelerle tahliye...

Kaldı ki, “gemiyi en son kaptan terk eder” derken, Akın Atalay’ın gemisi hapishane değil, Cumhuriyet Gazetesi. Benzetme yerine hiç oturmuyor, tam fiyasko.

Aslında on altı aydır devam eden tutukluluk ve bilmem kaçıncı duruşma, davanın baştan sona bütün içeriği ve aşamaları zaten fiyasko.

Nerede o “son dakika” patırtısı

Cuma günü, önceki gün Cumhuriyet davası sürerken, gözüm hep haberlerde, Silivri’den nasıl bir haber gelecek, diye. Bir internete bakıyorum, bir TV kanallarına. Hani o “son dakika” paylaşımlarına.

Sonunda Murat Sabuncu ile Ahmet Şık’a tahliye kararını önce T24’ten, telefonla değil, internet sitesinden öğreniyorum.

TV’lere bakıyorum, hiç birinde o ünlü “son dakika” paylaşımı yok, tahliyeler alt yazılar halinde verilen haberler içinde sıradan bir haber olarak veriliyor.

Tahliye edilenler gazeteci, TV’lerde bu haberlerin nasıl verileceğine karar verenler de “gazeteci”!...

Meslektaşlarınız boşu boşuna aylardır hapis yatmış, hiç olmazsa, tahliye haberini o rastgele, olur olmaz her habere kullandığınız “son dakika” uyarısıyla verseniz, iktidarın mı hışmına uğrarsınız? Yoksa patronun mu?

Ayıp be!..

Tanıklar

Duruşmaya dönersek...

Tanıklar arasında, dilim söylemeye varmıyor ama, Leyla Tavşanoğlu’nun tanıklığını ve sözlerini hayli yadırgıyorum. Kırk yıldır tanıdığım Leyla karşı kampta.

Mehmet Faraç da karşıda, boş verin onu. Eski Cumhuriyet çalışanı, zamanında iyi tanımamışız onu.

Bir zamanlar Cumhuriyet Okur Temsilcisi, avukat Namık Kemal Boya da o yadırganan çizgide, karşıda. Üstelik, 68’liler Vakfının eski başkanlarından.

O tanıklara karşı, Akınların, Muratların, Ahmetlerin avukatları başka tanıkların dinlenmesini istiyor. CHP’nin eski Genel Başkanlarından, yıllarca Cumhuriyet’te yazmış Altan Öymen ile DİSK Genel Başkanı Kani Beko bu mantıkla tanıklık yapıyor. Yerine oturan, düzgün sözlerle.

Atalay’ın karar tutanağı

Mahkeme ara karar için çekiliyor, yaklaşık iki saat sonra kararı açıklamak üzere duruşma yeniden başlıyor.

İçeriye avukatlar ve sanıklarla birlikte, gazeteciler ve dinleyiciler de alınıyor. Belli ki, bu sefer farklı bir karar çıkacak.

Gerçekten de çıkıyor, Murat ile Ahmet tahliye ediliyor. Ya Akın Atalay? Ona ilişkin mahkeme kararında, tutanaktan aktarıyorum, aynen şöyle deniyor:

“... Suçlamanın niteliği, özellikleri ve yardım kavramının tek bir davranış biçimini sınırlı şekilde ön görmemesi, lehine yardımda bulunduğu söylenen örgütlerin silahlı terör örgütü olduğu yolunda duraksamaya yer olmaması, bu anlamda dosyada ileri sürülen eylem şekilleri ve belgelerin delil olarak bir bütün halinde değerlendirilmesindeki hukuki gereklilik, adı geçen sanığın bu davada eyleminin irdelenmesi açısından sanık Akın Atalay’ın taşıdığı sıfat nedeni ile Cumhuriyet Vakfı Anayasası da olarak tabir edilen vakıf senedi illiyeti ile denetim görev ve sorumluluğu dikkate alındığında bu ilkelerden ayrılma çerçevesinde yardım suçunun ana çerçevesinin çizilebilmesi gerçekliği dikkate alındığında, sanık yönünden CMK 100/1 madde uyarınca sanık Akın Atalay’ın taşıdığı sıfat, gazetede icra ettiği görev ve fonksiyonu dikkate alındığında, dinlenmeyen sanıkların bu dosyadaki önemi ve sanık Atalay ile aralarında eylemsel bağ yönünden CMK100/2-3. madde hususunda sanık açıklamaları yönünden kuvvetli şüphenin bulunduğu ve bu anlamda delillerin karartılma şüphesini gösterir somut deliller değerlendirildiğinde, sanık açısından davada delillerin korunması ve kuvvetli suç şüphesinin varlığı çerçevesinde, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı anlaşılmakla sanık Akın Atalay’ın tutukluluk halinin devamına...”

Akın Atalay neden hala tutuklu, siz bu karardan ne anlıyorsunuz?

Ne vakıfmış ama

Ben iki şey anlıyorum.

1-“Lehinde yardımda bulunduğu söylenen terör örgütü...” Bu terör örgütü masalı geçen duruşmalarda çöküyor. Kast edilen FETÖ. Ne lehinde, ne yardım, ne bilmem ne, o iddia çoktan  çöküyor. Kararda çöken bir iddiaya hala gönderme yapılıyor, epey zorlama ile.

2-Tutukluluk kararı “terör örgütünden” aniden Cumhuriyet Vakfı’na geçiyor. Cumhuriyet Vakfı özel bir vakıf. Onun ilkelerine uymak ya da uymamak nasıl bir suç?

İddiaya göre, Akın Atalay vakıf ilkelerinden ayrılmış ve terör örgütüne yardım etmiş!.. Ama, terör örgütü iddiası çökmüş, hangi yardım?

Mahkeme başkanı diyor ya, “kaptanlar gemiyi en son terkeder” diye, o nedenle “kaptanın” tahliyesi gecikiyor.

Sabuncu ve Şık

Hapis yattıkları sürece hep yazılıp söyleniyor ya, “Murat çıkacak yine yazacak, Ahmet çıkacak yine yazacak” diye. Elbette artık yazacaklar.

Onlar özgürlüklerine yeniden kavuşuyor.

Ama, tarih bu davayı hiç bir zaman unutmayacak. Gün gelecek, bu dava hukuk fakültelerinde örnek olarak okutulacak.

Murat ve Ahmet...

İçerde hep dik durdunuz, “gazeteci olarak, onurla” durdunuz, dışarıda “gazeteci kılığında” dolaşan onca kişiye bu duruşunuz örnek olur mu, hiç sanmıyorum.

Olmaz çünkü, siz GAZETECİ, onlar “gazeteci kılıklı” birileri.

İçimde buruk bir sevinç var, artık dışarıdasınız.

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..