10 Kasım 2017

2019’a kadar hep Atatürk aşkı

“Artık” çok geç; o “yüzde 50” seni kucaklamaz

Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü ilk mesajını Atatürk ile ilgili yayınlıyor. Mesajın son paragrafı tarih ve edebiyat şaheseri olarak kayıtlara geçiyor:

“Devletimizin banisi ve milletimizin sadık hadimi, insanlık idealinin aşık ve mümtaz siması, eşsiz kahraman Atatürk, vatan sana minnettardır”.

“Bani” kurucu, “hadim” hizmet eden anlamında. Yani, devleti kuran ve halkına hizmet eden “eşsiz kahraman Atatürk” diyor İsmet Paşa.

10 Kasım dolayısıyla Tayyip Erdoğan dün bir mesaj yayınlıyor. Mesajın bir yerinde şöyle söylüyor:

“Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal’i ebediyete irtihalinin 79. yıldönümünde saygıyla yâd ediyorum.

(...) Gazi Mustafa Kemal önderliğinde istiklal mücadelemiz, elde ettiği eşsiz zaferle ve milletimizi müşterek bir ideal etrafında birleştirerek kurduğu Cumhuriyetimiz ile tüm dünyanın takdirini kazanmış kahraman bir asker, saygın bir liderdir”.

İsmet Paşa’nın Türkçesi gibi olmasa da, anlam açısından tıpatıp aynı. Hatta “bani”, “kahraman” sözcüklerini kullanıyor, İsmet Paşa “milletimizin sadık hadimi” diyor, Erdoğan “milletimizi müşterek bir ideal etrafında birleştirerek” diyor. Aynı anlamda, sanki kopya çekmiş gibi.

Lozan

Cumhuriyetin kuruluş ve ilanından sonra 1924’te Lozan Anlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti bütün dünya tarafından kabul edilmiş oluyor. Atatürk Lozan’dan “Nutuk’ta” şöyle söz ediyor:

“Lozan, Türk milleti aleyhine asırlardır hazırlanmış ve Sevr Anlaşması ile tamamlandığı zannedilen bir suikastın yıkılışını ifade eden belgedir”.

Erdoğan ve Lozan ise, epey karışık. 29 Eylül 2016’da Erdoğan, “saygın lidere” çatıyor:

“Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Şu an Ege’yi görüyorsunuz, bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu? O masaya oturanlar sebebiyle.”

Lozan’ı yerle bir ediyor, aradan on ay geçiyor, 24 Temmuz 2017’de Lozan Anlaşması’nın imzalanmasının yıl dönümünde Erdoğan:

“Türk Milleti Lozan Anlaşması ile bu topraklarda bin yıllık varlığını hedef alan Sevr’i yırtıp atmış, bağımsızlığından taviz vermeyeceğini tüm dünyaya kabul ettirmiştir”.

Bu sözler de, Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesinin hemen hemen aynısı.

Hangisi Erdoğan’ın gerçek düşüncesi? Lozan “bize yutturulan zafer” mi, yoksa “bağımsızlık belgesi” mi? Hangisi?

Hem İsmet Paşa’dan kopya çekiyor, hem Atatürk’ten.

“İki ayyaş”

Oysa, içki ve sigara ile ilgili yasayı Meclis’ten geçirirken, “İki ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor” diyebiliyor.

1930’larda kabul edilen ilgili yasayı eleştirirken.

Ama, bugün o “iki ayyaşın” farklı konulardaki ifadelerine ve görüşlerine aynen katılıyor.

Atatürk’e hakaret edenler

Erdoğan yavaş yavaş çark ediyor. Ederken, yine gariplikler birbirini izliyor.

Herifin biri Atatürk’e ve annesine olmadık küfürler sallıyor, cezası bozuluyor, bozulduğu an tahliye ediliyor. Cezası bozulan örneğin CHP milletvekili Enis Berberoğlu hapiste kalmaya devam ediyor.

Atatürk’e küfredenler hakkında davalar açılıyor, hattâ mahkûm oluyorlar, ama gel gör ki, içeri giren kimse yok.

Geçenlerde sosyal medyada bu heriflerle ilgili çok hoş bir görüşe rastlıyorum, aynen şöyle:

“Ettiğin küfür bile Atatürk sayesinde”.

O küfürbazlar serbest kalıyor, buna karşılık son yılların kuralı, siyasi olarak kim suçlu görülürse, suçu var mı, yok mu belli bile değil, hele de gazeteci ise, akademisyen ise, sivil toplum yöneticisi ise, okur yazar ve aydın ise, anında içeri tıkılıyor. Mahkemeye çıkması, hakkında iddianame hazırlanması aylar sürüyor.

Anıtkabir’e gitmek

Şimdi Erdoğan Atatürk’ü yere göğe koyamıyor.

O’nun ölüm yıl dönümü nedeniyle yayınladığı mesaj, Lozan’a övgüler ve de AKP örgütlerinin “10 Kasım’da Anıtkabir’deyiz” ya da “Anıtkabir’e gidiyoruz, tüm halkımız davetlidir” çağrısı.

Halkı davet etmene gerek yok, halk zaten sadece 10 Kasımlarda değil, her bayramda, her fırsatta, koşa koşa Anıtkabir’e gidiyor.

Bu arada, “gidiyoruz” dedikleri Anıtkabir’de imar değişikliği yaparak, belli alanları imara açma girişiminde bulunan AKP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı değil mi?

Yüzde 50 artı 1 için

Bir “Atatürk sevgisidir” gidiyor. Durup dururken değil, nedeni var.

Her şey 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için. O seçimi kastederek Erdoğan:

“Yüzde 50 artı 1 almak için artık toplumun yüzde yüzünü kucaklamalıyız”.

Hedef belli ve çok açık. Yüzde 50’yi aşmak.

Bu cümlede en kritik sözcük “artık”. Bu şu anlama geliyor:


1-”Artık” dediğine göre, itiraf ediyor ki, bugüne kadar kucaklamamış,

2-Ama, bundan sonra kucaklayacak.

“Artık” çok geç.

O “yüzde 50” seni kucaklamaz.

***

Bugün 10 Kasım, her tavrı, her sözü, her eylemiyle tam bir “Devrim” adamı olan Atatürk’ü biz değil, dünya anlamak ve takdir etmek için gelmiş geçmiş hiç bir lidere nasip olmayan bir gerçek var.

Dünyada hakkında en çok kitap, makale yazılan, sempozyum düzenlenen lider Atatürk. Ölümünün üzerinden 79 yıl geçiyor, hâlâ böylesine anılıyor ve O hala medet umulan vazgeçilmez bir lider. 

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..