12 Kasım 2014

BRICS’e ne oldu, faturayı neden Rusya ödüyor?

Batı alemine karşı “efelik”ten öteye varmayan söylemlerle dünya liderliğine soyunmanın bir maliyeti var.

 

Kamuoyu nezdinde Başbakan Ahmet Davutoğlu direksiyonda, ama halen bir “sürücü adayı.”

Ehliyeti tevsik babında geçenlerde dokuz maddelik bir “Yeni Ekonomi Eylem Planı” açıkladı. Plan, kimi gazetelerde “Ekonomide devrim yaratacak 9 madde!” muamelesi gördü. Sonra anlaşıldı ki, Dolar/TL kurunda bir hata yapılmış ve 2018 milli gelirimiz 329 milyar dolar kadar yüksek hesaplanmış!

Diyebilirsiniz ki, “Bir Excel hatası sonucunda 2018 yılında milli gelirimiz 1,3 trilyon dolara çıkmış. Ne var bunda, az mı çıksaydı? Baksanıza Nobel ödüllü ABD’li ünlü iktisatçı Paul Krugman’ın, hakkında ‘Gelecek 10 yıla damgasını vuracak’ dediği ‘Kapital’ (Thomas Piketty) adlı kitapta dahi bizim plandakinden daha fazla Excel hataları yapılmış ve yazar da bu hataları kabul etmiş(!)”

 

Yeni Ekonomi Eylem Planı kimin içindi?

 

Esasen plan, 21 Kasım günü ülke notumuzu gözden geçirecek olan S&P ve asıl önemlisi, bize “yatırım yapılabilir” ülke notu vermiş olan ve eylül ayında Brezilya'nın, ekim ayında Rusya’nın, geçen hafta da Güney Afrika'nın kredi notunu düşüren ve görünümlerini durağandan negatife çeviren Moody’s içindi.

Peki böyle aceleye gelmiş ve “sürücü adayı” portresini pekiştiren bir plana gerek var mıydı?

Petrol fiyatlarından nemalanmaya da yarayan Putin’in Batı karşıtı dış politikasına cevaben, ABD’nin petrol fiyatlarını düşüren hamlelerinin bizim gibi ülkelerde cari açıkta iyileşmeye yol açacağı malum.

Daha önce, Fed ve BoE’nin bıraktığı yerden ECB ve BoJ’nin para basmaya devam edeceğini, likidite azalsa da küresel para arzının artacağını, Türkiye için yakın bir zamanda sermaye girişlerinde ani bir duruş riski ihtimalinin düşük olduğunu, dolayısıyla “kısa vadeli borcun ve cari açığın finansmanı” sorunu nedeniyle 2015 genel seçimleri öncesinde ciddi bir kriz yaşama ihtimalimizin neredeyse ortadan kalktığını yazmıştık.

Keza Türkiye’nin çok ciddi yapısal tedbirlere ihtiyacı olduğunu da...

O nedenle şark kurnazlığıyla düşünülmüş, yeni olmayan ve itibar edilmeyen böyle bir plana, bizce hiç gerek yoktu.

 

Sahi BRICS’e ne oldu?

 

Hani “Bizi de içine alsınlar” dediğimiz (her şeyin içine girmeye çalışıyoruz malum) ve kimi üyeleriyle “Batı’ya karşı büyük ittifaklar” hayal ettiğimiz BRICS’ten söz ediyorum.

Hatırlayın altın, petrol ve diğer emtia zengini bu ülkeler, 2008 krizi sonrasında ABD Doları’nın değer kaybından ziyadesiyle istifade etmiş, kolay yoldan büyümüş ve rezerv artırmışlardı.

Artık devir değişti. Şimdi şu soruyu sormanın zamanı: 
Putin liderliğinde bağımsız toplantılar organize ederek ABD Doları’na dayalı uluslararası para siteminin (Bretton Woods) iki temel kurumuna (Dünya Bankası ve IMF) alternatif “kalkınma bankası” ve “fon” kurmaya teşebbüs eden BRICS’e ne oldu?

Daha önce ABD Doları değer kazandıkça küresel hasılanın dolar cinsinden değerinin azalacağını yazmış ve dolar cinsinden fiyatlanan altın, petrol ve diğer emtia fiyatlarının düşeceğini, BRICS ülkelerinin giderek daha az oranda dış talep kaynaklı büyüyeceklerini, öte yandan ABD’ye ders vermek için diğer para birimleriyle (avro, yen, bir ölçüde sterlin) borçlanmış olan ve rezerv tutan (petrol satan vs.) ülkelerin dolar cinsinden rezerv kaybına uğrayacaklarını, temel rasyolarının bozulacağını ve ülke notlarını korumakta zorlanacaklarını ima etmiştik.

Yukarıda BRICS’in ilk harfiyle temsil edilen Brezilya’nın (B) başına gelenden bahsettik. BRICS’in son harfiyle devam edelim.

Geçen hafta Moody's, Güney Afrika'nın (S) kredi notunu düşürdü ve not görünümünü durağana çekti. Çin (C) geçen yıl Fitch’ten not indirimi ve Moody’s’den görünüm indirimi almıştı. Yakın bir gelecekte Çin’in ülke notunda bir değişiklik beklenmiyor. Hindistan’da (I) bütçe açığı ve bizde olduğu gibi gıda kaynaklı bir "yapışkan enflasyon" sorunu var. Ancak Hindistan ekonomisi son iki yıldır yüzde 5,7 büyüdü ve cari açığı GSYH’nın yüzde 1.7’si kadar. O nedenle bir not sorunu yok gibi.

Gelelim Rusya’ya (R) ve yazımızın başlığındaki iki soruya:
Geçen ay Moody's Rusya'nın kredi notunu düşürdü ve not görünümünü negatife çekti. Gerekçe, bir süredir devam eden Ukrayna krizinin şiddetlenmesi, ekonominin uluslararası yaptırımlar nedeniyle giderek artan bir şekilde baskı altında kalması, buna bağlı sermaye çıkışı, düşük petrol fiyatları nedeniyle ülkenin bütçe dengesinde bozulma ve döviz rezervlerinde azalma.

 

Peki Putin nerede hata yaptı?

 

Meselenin arkasında derin mevzular var. Aklımıza gelen başlıkları sıralayalım:

1) Gürcistan Güney Osetya Savaşı
2) Rusya, Çin ve İran ittifakı
3) Çin’in bir bölgesel grup temelinde yeni bir Asya Güvenlik İşbirliği yapısı kurma çağrısı
4) İran, Rusya ve Çin'den ortak füze kalkanı
5) İran Devlet Başkanı Ruhani'nin hem Çin, hem de Rusya liderleriyle nükleer görüşmeler yapması
6) İran ile Rusya'nın 1,5 milyar dolarlık petrol anlaşması imzalaması
7) Rusya’nın, Çin ile birlikte BM Güvenlik Konseyi'nde Suriye kararını veto etmesi
8) Rusya’nın (Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov) Batı'nın Suriye'ye karşı tutumunu sürdürmesi hâlinde büyük bir savaşın çıkabileceği uyarısı
9) Rusya’nın ABD'yi Suriye'de hava harekâtına karşı uyarması
10) Rusya’nın Suriye'ye savaş gemilerinden oluşan bir filo göndereceğini duyurması
11) Rusya'nın Ukrayna topraklarını işgal etmesi
12) Rusya’nın Kırım’ı işgal etmesi
13) Rusya’nın G8’den çıkarılması
14) Malezya Havayolları’na ait yolcu uçağının Rusya - Ukrayna sınırında düşürülmesi
15) Rusya’nın Suriye'de IŞİD operasyonuna karşı çıkması...

Diyebilirsiniz ki bu tür “sürtüşmeler” ve ittifak arayışları yeni değil, bardağı taşıran damla neydi ?

O da bence şu:

Geçen yılın eylül ayında Putin New York Times’da "Rusya'dan bir tedbir çağrısı" başlığıyla yayımlanan ve Obama’ya çok sert mesajlar içeren bir makale yazmıştı. Bu makalede Putin, Suriye'deki kimyasal silah kullanımıyla ilgili gerginlikte ABD kamuoyuna ve Kongre'ye doğrudan seslenerek ülkenin en etkili gazetesi üzerinden Obama yönetimine çok sert uyarılarda bulunmuştu ve gazete de makaleye, düşünen bir Obama fotoğrafıyla (looser anlamında), “Dünyanın yeni lideri Rusya Devlet Başkanı Putin” ara başlığı atmıştı!...

Yeterince açık değil mi?

Değilse bir hatırlatma daha yapalım: TBMM’de reddedilen 1 Mart tezkeresiyle ilgili olarak 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel şunu demişti: “Büyük devletler unutmaz!”


MERAKLISI İÇİN TEKNİK NOT

Sonuç 1) Japonya, Fransa, İtalya’da hâlen sorunlar devam ediyor, ama ABD, İngiltere, Alman ve Kanada ekonomileri toparlandı. ABD, soğuk savaş döneminden kalma dolara dayalı uluslararası para düzenini korumakta kararlı olduğunu gösterdi. Ekonomisi toparlandıkça Orta Doğu’da Obama’nın iktidara geldiği yıllardaki “diyalogçu” politikalarından uzaklaştı ve Batı karşıtı ve “cihad”çı söylemlerin hükümetler nezdinde itibar görmesi nedeniyle daha sert politikalara yönelmeye başladı. Nitekim bu tür politikaları savunan Cumhuriyetçiler son yapılan ara seçimlerde Senato’da da çoğunluğu elde etmiş oldu.

Sonuç 2) Artık BRICS’in esamesi okunmaz oldu.

Sonuç 3) 2014 yılı başından bu yana ruble dolara karşı yüzde 29 değer kaybetti. Bir ara değer kaybı yüzde 42’ye ulaşmıştı. Rusya Merkez Bankası politika faiz oranını (bir haftalık repo faiz oranı) yüzde 5,5‘ten yüzde 9,5’e yükseltmek zorunda kaldı. Merkez Bankası’nın döviz rezervleri 85 milyar dolar azaldı. Yaptırımlar nedeniyle enflasyon oranı yüzde 8’e çıktı. Misal, Rusya’da et fiyatları geçen yıla göre artık yüzde 18, süt ürünleri yüzde 15 daha yüksek!

Öte yandan Rusya bütçesinin yarısı petrol ve doğalgaz gelirlerinden oluşuyor. Citi’s’e göre Rusya bütçesinin dengede olabilmesi için petrol fiyatının 105 doların üstünde olması gerekiyor. Petrol fiyatları haziran ayından bu yana yüzde 28 düştü, hâlen 82 dolara yakın (Brent).

Ruble’nin değer kaybı ve ABD - AB yaptırımları, ülkede önemli ölçüde ithalata dayalı gıda fiyatlarının artmasına yol açtı. Artık Rusya’da hayat çok daha pahalı hâle geldi.

Son olarak Rusya Merkez Bankası, aldığı kararla daha fazla rezerv kaybının önüne geçmek için 2005 yılından bu yana uyguladığı kur rejimini değiştirdi ve önemli ölçüde “serbest kur rejimine” döndü.

Peki bunu Batı, daha açık konuşacak olursak ABD nasıl başardı?

Rusya net petrol ihracatçısı. Putin Suriye konusunda ABD’ye “efelenince” petrol fiyatları yükseliyordu ve bundan Rusya nemalarınıyordu. Putin aynı oyunu Ukrayna ve Kırım meselelerinde de denemek istedi. Bu arada Fed tahvil alım programına son verme kararı almış, işsizlik oranı yüzde 6’ya inmiş, ekonomi toparlanmaya başlamış ve faiz artırımı için tarih verilecek konuma gelinmişti. Yani Suriye konusunda atılan geri adımın telafisi için zaman artık gelmişti. Putin’in petrol fiyatlarını artırmaya da yarayan oyununu gören ABD, petrol rezervleriyle ilgili politikalarında değişiklik yaptı. ABD petrolünün ihracatını yasaklayan kanunu yumuşattı. OPEC’te Suudi Arabistan başta olmak üzere sıkı müttefikleriyle petrol arzını artırıcı ve en önemlisi petrol fiyatlarının düşmesine rıza göstermelerine sebep olan ittifaklar kurdu. AB ülkelerini Rusya’ya yaptırım konusunda ikna etti. Bu da Rus rublesini, namlusu Putin’e dönmüş Rus ruleti haline getirdi.  

Sonuç 4) Dünya düzenini, ülke olarak gücünüzü, sorunlarınızı, kapitalizmin yeni dengelerini ve yeni "silahlarını" anlamadan, bu topraklarda da “geçer akçe” olarak görülen kimilerine göre Hıristyan, kimilerine göreyse emperyalist Batı alemine karşı “efelik”ten öteye varmayan söylemlerle dünya liderliğine soyunmanın bir maliyeti var.

Adamın başına çuval, pardon çorap örerler.

[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları

2015 ve T24’e veda yazısı

2016; insanlığa, ülkemize, T24 okuruna, yazarına, çalışanına ve T24’e şans getirsin

ABD 14 yıldır terörle savaşıyor, sonuç: Terör saldırıları yüzde 6 bin 500 arttı!

“ABD işgalinden önce Irak’ta hiç intihar saldırısı olması ama, 2003 yılından bu yana 1892 intihar saldırısı oldu"

Rusya, Batı’nın yaptırımlarına daha ne kadar dayanabilecek?

Gazprom biterse Putin biter. Sonra sıra Çin’e gelir. Çin karışırsa dünyayı dolarsızlaştırma ittifakı, yani BRICS tamamen biter