06 Aralık 2016

Kıbrıs ikinci cumhuriyetin eşiğinde

12 Ocak kapıda; göreceğiz...

Son pürüzler de giderildi ve beşli Kıbrıs zirvesi 12 Ocak  tarihine bağlandı; yer Cenevre. Akıncı’nın gereksiz sızlanmalarının ardından sözüm ona öz eleştiriler yapılarak mıymıntılığa son verdi liderler. Eh abileri Boris Johnson beraberlerinde masaya oturacak da küs mü kalacaklardı. Lakin yeri gelmişken sözünü edeyim; bir kere anlaşma taslağı formatına göre ‘‘bir tek konuda anlaşılmadığı sürece hiçbir konuda anlaşılmış sayılmaz’’. Durum buysaydı niye önkoşullar üzerinden bir diplomatik düelloya girişiliyor onu da anlayamadım.        

Olduydu, olacaktı derken, sanırım bir şeylerin olacağa varacağı tarihe dayandık. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin esas kurucusu olan Büyük Britanya şu kıvrımlı süreçte sahne aldıktan sonra elbette ki bir şeyler olacağa varacak. Şu da bir gerçektir ki Türk tezlerinin ön gördüğü veya hayal ettiği gibi bir virgin birth finali beklemiyor bizi. Yani iki bağımsız kurucu devletten oluşan bir birleşik federal yapı olmayacak karşımızda. Kurulacak olan sadece var olan cumhuriyetin dönüştürülmesinden oluşacak iki bölgeli, iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı federal bir yapıdır. Çünkü yeni devlet demek Birleşmiş Milletler’e veya Avrupa Birliği'ne yeniden başvuru demektir; çünkü bu durumda cumhuriyet lağvedilmiş olur. Açıkçası ikinci Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşiğindeyiz. Baş aktörler yine anavatanlar ve eski sömürgecilerimiz. Biz Kıbrıslıların yapacağı sadece birbirlerine kapris yaparak kendi toplumlarına ne kadar dik durduklarını yutturmaktır. O taviz vermez, öteki taviz vermez; sanki bir şeyleri ceplerine koyup göç edecekler bu adadan.   

Garanti anlaşmalarına yaslanarak Kıbrıs’tan el ayak çekme niyetinde olmadığını sürekli gözümüzün içine sokan Türkiye, bu hakkı yine Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal düzenlemesinden buluyor. İşe gelince Cumhuriyet, işe gelmeyince KKTC... Öyle işte... Anlayacağınız hala İngiliz’in gözü olduğu bu topraklarda Türkiye bir garantör olarak kalmaya devam edecek. Türkiye bizleri değil, aslında İngilizlerin adadaki üslerini korumakla yükümlüdür.

Kıbrıs ikinci cumhuriyetin eşiğinde dedik ya, bu eşiği atlar mı atlamaz mı o da bir muamma. Arzumuz ve hayalimiz o, fakat emin olun ki eski sömürgecilerimizin bir B planı vardır. Ve her nedense milliyetçilerimiz sömürgecilerimizin her planını her zaman sevinerek selamlıyorlar. Eğer referandumdan bir ‘‘hayır’’ çıkarsa yeni bir sürecin devreye gireceği aşikârdır. Belki bir Tayvan modeli, belki ticari ilişkilerde normalleşme ve direkt uçuş imkanları... Ama her halükarda bir başka sürecin devreye gireceği ve işlerin bir başka boyuta taşınacağı kesin görünür.

KKTC hükümeti Türkiye’nin saatleri sabitleme konusundaki kararını aynen bir vilayetmiş gibi uyguluyor ve onca karmaşaya rağmen hala bu uygulamayı devam ettirme konusunda ısrar ediyor. E yani bir referandumda ne çıkacağını kestirmek zor mu? Tayyip Erdoğan ne derse! Evet maalesef öyle... Tayyip Erdoğan ne derse... Diğer yandan Rum toplumunun büyük bir çoğunluğu Türkiye’nin etkin garantörlüğü konusunda zaten pek istekli değil... 12 Ocak kapıda; göreceğiz... 

Yazarın Diğer Yazıları

Kadın ve eril tahakküm

Üçüncü bir yol düşünmeden, ille de iki yoldan birini seçmek durumunda kalmak yeni bir anlayış ortaya koyamamanın sıkıntısından kaynaklanır sanırım

İçimizdeki ceset mi cenin mi?

Hiçbir zaman olmadığı kadar içinde yaşadığımız şu doğanın dışarısı olan evlerimizi sorguluyoruz şimdi. Mobilyalar, eşyalar yaşantımızın birer uzvuna dönüşerek hiç aklımıza getirmediğimiz nesne ontolojisinin bir parçası kıldı bizi

İktidarlık temsili ve mutlak ben

Tüm bu önlemler toplumun ve yurttaşlar olarak bireylerin taleplerine karşılık verecek önlemler olarak değil, iktidarın kendini ve temsil ettiği devleti nasıl koruyacağı üzerine kurgulanmıştır