26 Aralık 2017

Haberler harika

Olağanüstü halin hâlen devam ediyor olmasının yarattığı kasveti değil ifade etmenin, belki hissetmenin bile tehlikeli olabileceğini bir ürperti eşliğinde aklımdan geçirdim

Yahudi soykırımı öncesindeki yoksulluk ve zulüm günlerinde Rusya’nın Avrupa sınırındaki Yahudi köylerinden birinde civarda bir Hıristiyan genç kızın cesedinin bulunduğu söylentisi çıkmış. Katliam olasılığından korkan köylüler ne yapacaklarını bilemeyip sinagogda toplanmışlar. Az sonra haham koşarak gelmiş ve cemaati rahatlatmış: “Haberler harika! Öldürülen kız Yahudi’ymiş!”1

Sorumlulukları olup olmadığından tümüyle bağımsız olarak köylerinin yakınında Hıristiyan bir genç kızın cesedi bulunursa başlarına gelecek olan kıyımdan korkan Yahudi köylülerin ruh haliyle bizim ruh halimiz arasında pek de fark yok. “Biz” derken herhangi bir suçu, kabahati ve edimi olmasa bile tıpkı yalnızca Musevi (olarak var) olduğu için bu korkuya kapılan köylüler gibi hisseden herkesi kastediyorum. İktidarın şu ya da bu nedenle düşman saydığı kişilere herhangi bir sınırlamayla bağlı hissetmeksizin nasıl davrandığı ortada.

Dolayısıyla kısa bir süre önce çıkarılan 696 sayılı KHK’nin 121’inci maddesi etrafındaki tartışmalar da ülkedeki bu yaygın haleti ruhiye hesaba katılarak değerlendirilmek zorunda. Hukukçu olmaya filan gerek olmaksızın bu tartışmalı KHK’nın içeriğine bir göz atmak bile ortada bir gariplik olduğunu düşünmenize yol açıyor. Kararnamenin tam 137 maddesi var ve hemen tümü birbiriyle ilgisiz alanlara ait. Kararnamenin içinde komutanlıklar ve askeri kurum amirliklerinde disiplin subayı bulunmasıyla ilgili madde de var, sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanununa eklenen madde de. Yatırım ve istihdamın teşvikiyle ilgili bölüm de var, tütün ve alkol piyasası düzenleme kuruluyla ilgili bölüm de. Şeker kurumunun kapatılması kararı da var, görev yerini istifa işlemi tamamlanmadan terk eden MİT personelinin devlet hizmetinden çıkarılmakla kalmayıp iki ila dört yıl hapisle cezalandırılacağı yolundaki karar da2.

Bütün bu kalabalık kadro içinde en çok tartışma yaratansa elbette 121. maddeydi. Bu maddede “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin” ceza almayacakları belirtiliyordu. İktidarın pek çok defa terör ve darbe terimlerini nasıl kendisine göre genişletebildiğini, birçok kişinin kendisine ağır mağduriyetler yaşatmış örgütlerin üyesi olarak suçlanabildiğini, birbirine taban tabana zıt olsa da iktidara düşman olmak gibi ortak bir özelliği olan örgütlerin aynı çatı altında kabul edilebildiğini daha önce tecrübe etmiş olan siyasi partiler3, hukukçular4, sivil toplum kuruluşları5 bu kararnameyi eleştirmekte gecikmediler. CHP Anayasa Mahkemesine başvuracağını açıkladı. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de “696 sayılı KHK’nın yazımındaki hukuk diliyle bağdaşmayan muğlâklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir. İlerde hepimizi üzecek olaylara ve gelişmelere fırsat vermemek için gözden geçirileceğini ümit ediyorum”6 diyen bir açıklama yaptı.

İktidarın her he kadar pek başarılı olmasa da Gezi eylemlerini kendisine karşı yapılan daha sonraki çeşitli muhalif girişimlere ve özellikle darbe/terör olaylarına bağlamaya çalıştığı düşünülürse maddenin yazımındaki “bunların devamı niteliğindeki eylemler” ifadesinin kötüye kullanılmaya açık olmasının endişe yaratması doğaldır. Her ne kadar hükümet sözcülerinden Mahir Ünal “devamı niteliğindeki eylemler” ifadesiyle yalnızca ertesi günün kastedildiğini7 belirtse de geçmişteki sözleriyle kendilerini bağlı hissetmek konusunda itibarlı sayılmayacak bir sicili olan iktidar siyasetçilerinin eleştirilerde kötü niyet aramaktansa neden basitçe ifadeyi düzeltmekten kaçındıklarını anlamak da zordur. Benzer bir tartışma kamuoyunun “tecavüzcüsüyle evlendirme” diye formüle ettiği ve tepkiler üzerine rafa kaldırılan düzenleme için de yaşanmıştı8.

Ama asıl tuhaf olanın böylesi bir kararnamenin hiçbir değerlendirme, eleştiri, düzeltme olmaksızın devletin bekası adına kabul edilmesi gerektiğine ilişkin sözlerin havada uçuşması olduğu söylenebilir. Artık hayret duygumuzu körelten bir aşırılıkla hükümet yandaşlığında hükümeti de geçmiş olan Bahçeli’nin açıklamalarına9, onun KHK’yı eleştirenleri “FETÖ’nün kurşun askeri” olmakla suçlamasına BBP’nin de muhaliflerin “PKK taşeronu” olduğu10iddiasıyla el artırarak katılmasına ne demeli acaba?

Geçenlerde Aslı Aydıntaşbaş’ın insanların yeniden özgürlük ortamı gelene kadar kozalarına çekilmek istemeleri duygusunu güzel bir üslupla anlattığı yazısında11 söylediği gibi bütün bunlar artık kimsede konuşma isteği bırakmadı. Kimse haber okumaz, dinlemez, seyretmez oldu. Ne yapacağını bilmeyen ve kıyımdan korkan köylüler gibi bir yerde toplandık, ama birbirimizle bile konuşmaktan çekiniyoruz. Hahamı bekliyoruz, belki bize “güzel” bir haber getirir.

Ben de işte bunları yazdım. Kararnameye baktım. Kanun yapma işlevi artık böyle kararnameler hazırlamaya dönüşmüş olan iktidarın durumunu düşündüm. Olağanüstü halin hâlen devam ediyor olmasının ve daha ne kadar süreceğinin belli olmamasının yarattığı kasveti ve bezginliği değil ifade etmenin, belki hissetmenin bile tehlikeli olabileceğini bir ürperti eşliğinde aklımdan geçirdim.

Üst kattan sızan suların mutfağa şıp şıp damlamasını seyrederken ve buz gibi havaya rağmen yanmayan kaloriferlerden kimin sorumlu olduğunu düşünürken telefon çaldı. Arayan Tolgay’dı. Açtım, arkadaşım “N’aber?” diye sorunca o sırada hayattaki tek iyi şey gibi görünen sıcacık çaydan hızlıca bir yudum alarak cevap verdim: “Haberler harika!”

1- Marcus P (2013) How to laugh your way through life, A psychoanalyst’s advice. London, Karnac.

2- https://www.memurlar.net/haber/716957/696-sayili-khk-yayimlandi.html

3- http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-42477888

4- http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-42471577

5- http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-tusiad-son-khk-duzeltilsin-40689547

6- http://www.hurriyet.com.tr/abdullah-gulden-dikkat-cekici-khk-paylasimi-kaygi-verici-40689555

7- http://t24.com.tr/haber/akp-khk-maddesi-15-ve-16-temmuzu-kapsiyor-sonra-gelisen-teror-eylemlerini-hicbir-sekilde-kapsamamaktadir,520373

8- http://www.hurriyet.com.tr/meclisi-karistiran-duzenleme-40281088

9- http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-devlet-bahceliden-son-khknin-tartisilan-maddesi-hakkinda-flas-mesajlar-40689808

10- http://t24.com.tr/haber/bbp-khkya-karsi-cikanlar-pkk-taseronlaridir,520859

11-http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/887725/Kacis.html

Yazarın Diğer Yazıları

On altı

Seninle yan yana yürürken istesem de istemesem de çokluk senin hakkında, ikimiz hakkında düşünürüm. Türlü şeyler anlatırım sana, bazen sesli olarak, bazen içimden. Gözüne güzel manzaralar ilişsin, kulağına hoş-avaz kuşların nağmeleri dolsun isterim. Dünyayı beğendirmeye çalışır, sanki sana "bak bu da var!" der gibi ilginç şeyleri işaret ederim

"Hiç" oldum Muvakkit

Muvakkit'in zihninin içinden süzülen şöyle bir cümle duydum: "Hayatında sadece acı varsa, hiç acı yoktur". Üstelik sormadan anladım ki, bununla acının fazlalığından kaynaklanan bir kayıtsızlık halini kastetmiyordu. Tuhaf bir fikir diye düşündüm, ama bir açıklama istemedim. Öylece kalmaya, salınmaya devam ettim. İfadeyi tersinden kursaydı, örneğin "Hayatında sadece zevk varsa, hiç zevk yoktur" deseydi, kabul etmek o kadar zor olmayacaktı sanki. Sonra, öylece kaldım ve yavaş yavaş ne demek istediğini anladım. 

Muharrem İnce ve Freud'un fıkraları

Seçimlere kısa bir süre kala bazen kendimi öylesine sıkışmış, cansız ve isteksiz bir ruh haliyle mahut günün gelmesini ve ne olacaksa olmasını bekler bir durumda buluyorum ki, ilgimi başka konulara yöneltmek ihtiyacı hissediyorum. Bu hafta sonu da gündemden birkaç saatliğine uzaklaşmak için Elliott Oring'in Sigmund Freud'un Fıkraları: Mizah ve Yahudi Kimliği Hakkında Bir Çalışma adlı kitabını okuyordum. Kitap beklediğimden hayli farklıydı ve Freud'un incelemek için seçtiği fıkralarla kendi hayat öyküsü arasında ilginç bağlantılar kuruyordu[i]. Öte yandan kitapta incelenen fıkraları okurken zihnimin bunları bir şekilde Muharrem İnce'ye bağlayıp durduğunu fark ettim. Bir iki fıkra sonra da bunu kendim için eğlenceli bir hafta sonu uğraşı haline getirdim. Derken, belki bunu bir yazıya dökebilirim diye düşündüm.