03 Ocak 2019

‘Totem'i kesmek hak mıdır?

Kurt gibi Türklük açısından hayli kutsal bir sembolün kesik kellesi, onu “fetiş” yapmış hareketin liderince yaş günü hediyesi kabul edilebilir mi?

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir süredir T24’teki bu köşemizden hiç eksik olmuyor. Hayra vesile olmasını diliyoruz!

Bahçeli’yi geçen hafta ortasında Metin Akpınar’ın Halk TV’deki sözlerine ilişkin kınama konuşması akabinde “ortamı yumuşatmak üzere” gündeme getirdiği “Abuzer Kadayıf” filmini seyretme tavsiyesi münasebetiyle buraya konuk ettik. Yılbaşı’na denk gelen geçtiğimiz pazartesi ise Kadir Mısıroğlu’nun Ziya Gökalp’e yönelik ve Türkçüleri de bağlayıcı mahiyetteki ağır sözlerini değerlendirmek üzere kaleme aldığımız yazıda yine ona ilişmeden duramadık.

Devlet Bey, bugün de konuğumuz. Bu defa 71 yaşına girmiş olması nedeniyle kendisine doğum günü hediyesi olarak sunulmuş “kurt-başı” vesile buna…

1 Ocak (1948) doğumlu Devlet Bahçeli’ye Kazakistan, Semay eski valisi ve Kazakistan Halter Federasyonu Onursal Başkanı Kayrat Turlıhanov tarafından, doldurulmuş bir kurt kafası hediye edildiğini dün haberlerden görüntüleriyle birlikte öğrendik.

***

Kurt, malûm Türk milliyetçiliği ile MHP ve ülkücü hareketin en merkezi sembolü. “Kültik” değere sahip bir varlık kurt Türkçüler için… O yüzden 1912’de kurulmuş 1931 yılında (siyaseten ihtiyaç kalmadığından) kapatılmış, ama sonrasında Türkçü entelijansiya tarafından yeniden ihya edilmiş olup faaliyetlerine halen devam eden Türk Ocakları’nın simgesi de kurt-başı.

Fakat Bahçeli’ye sunulan hediyeyi “sorunlu” hale getiren husus, açık ki gerçek bir kurdun öldürülüp kesildikten sonra adeta aksesuar niyetine bir güzel doldurulmuş kafası ile karşı karşıya olmamız…

Bilindiği üzere bu tür pratikler esas itibarıyla avcılığa/avcılara özgüdür. Avcı, öldürdüğü geyiğin, karacanın, ayının kafasını keser, doldurur, duvarına asar. İnsanın doğa ve doğanın parçası hayvanlar karşısındaki üstünlüğünün en barbar, en alçak, en ahlaksız işaretlerinden bir pratiktir bu…

***

Tam da böylesi bir pratiği akla getiren bu “hediye”, hem de siyaseten hayli kritik bir dönemde sunuluyor MHP Genel Başkanı’na ve elbette bunun birtakım sonuçları olacaktır. Nitekim Türkçü siyasetin yeni ve alternatif çekim merkezi İYİ Parti kurucularından Onur Aydın bu bakımdan hiç vakit kaybetmeyip şu mesajı çakmış sosyal medyadan:

“Kurdun başını kestirip kutuya koyacak hale geldiyseniz artık elimizden size acımaktan başka bir şey gelmez.”

Doğru mu doğru; MHP’nin geleneğinde kurdun kafasını kestirmek değil, kurdu başının üzerinde taşımak vardır.

Ama bu aynı zamanda da söz konusu Türkçü-milliyetçi hareketin muhafazakârlık ortak paydasında geçmişten bugüne (şimdi Cumhur İttifakı’nda olduğu gibi) sıklıkla buluştuğu İslamcı-muhafazakarlıkla “fay hattı”nı oluşturan bir gelenektir.

Bir diğer deyişle “kurt”, Türkçü-milliyetçi muhafazakârlığın yumuşak karnıdır.

Türk milliyetçiliğinin, daha özel olarak MHP’nin kurda yönelik kültleştirici (hatta kutsayıcı) tutumu, şimdi ittifak içinde olunan dinbaz mahfiller tarafından bugün paranteze alınmış olsa da gayet iyi biliyoruz ki geçmişte zaman zaman sert polemiklere ve “putperestlik” suçlamalarına zemin oluşturmuştur.

***

Evet, kurt, Türk milliyetçiliğinin hem baş tacı hem de yumuşak karnı... Baş tacı, çünkü Türklüğün İslam-öncesine giden kadim bir “kültürel” varlık, anlam ve değere sahip olduğunu bu sembol anlatır en çok…

Yumuşak karnı, çünkü onun sembolik de olsa böylesine öne çıkartılması, belki kategorik olarak putperestlik değil, ama totemizmi gayet net olarak işaret eden bir husustur.

“Bozkurt” duyarlılığını “totemik ilke”den başka bir temelde açıklamanın pek imkânı yoktur. Mevcut veriler, bu yönde düşünmeyi destekliyor. Göktürklerden kaldığı belirtilen (ama aslen Çin kaynaklarından devşirilmiş) Ergenekon ve Bozkurt destanları (mitosları) kurttan türeme ve onun yardım ve kılavuzluğunda kurtuluşa/zafere ulaşma motifleri eşliğinde yolumuzu totemizme çıkarmaktadır.

Totem, bir insan topluluğunun, kendisinden türediğine inandığı, bu inanç doğrultusunda hem belli beklentiler hem de yükümlülükler içinde olduğu varlıktır. Bu varlık çoğu zaman bir hayvan, kısmen bitki ve az da olsa bazı (yağmur, şimşek, fırtına, gök kuşağı gibi) doğa olayları olarak karşımıza çıkabilir. İnancın özünde, antropolojik çözümlemeyle, insanın kültürel yetkinliği sonucu koptuğu doğa ile tekrar bağ kurma arzusu, motivasyonu bulunmaktadır (bu konular ve daha fazlası için şu çalışmama bakılabilir: T. Atay, “Din Hayattan Çıkar”, İletişim Yayınları, 2017 [6. Baskı], s. 29-30).

Sözcük, Kuzey Amerika yerlilerinden Ojibwa’ların dilindeki “Ototeman”dan çıkış bulur ve Ototeman, “O, benim akrabam” demektir. (Burada da mutlaka birileri şu meşhur “Kızılderiler de Türktür” iddiasını/tartışmasını öne çıkarmak isteyecektir söylenenler doğrultusunda… Ne diyelim, “Dükkân” sizin”!)

Dolayısıyla “Bozkurt’la akrabalık”tır MHP ve Ülkücü hareket bünyesinde bu simge-motif ile anlatılmak istenen…

Bununla İslam-öncesi Türkler, totemistti deme noktasına gelmiyoruz; malûm, bu, çok tartışmalı bir husus ve tartışma yelpazesinin bir ucunda Şamanizm varsa diğer ucunda monoteizm iddialı Gök-Tanrı (“Kok-Tangri”) inancı yer alır. Elbette Orta Asya Türklüğüne bakıldığında bir “kült” olarak sadece bozkurt da yoktur. Dağ, su, ağaç kültleri de vardır ki bunlar Türkleri paganizmle bir ilinti içinde düşünmeye de el verir (bunların hepsinin derli-toplu ve dikkatlice aktarıldığı bir kaynak olarak bkz. Turgut Akpınar, “Türkler’in Din ve Hukuk Tarihi”, İletişim Yayınları, 1991).

***

Sadede gelelim: Kurt gibi Türklük açısından hayli kutsal bir sembolün kesik kellesi, onu siyaseten bir kıymet, hatta (her daim parmak uçlarından kitlelere yöneltilen kurt-başı işaretinde olduğu gibi) “fetiş” yapmış hareketin lideri tarafından yaş günü hediyesi kabul edilebilir mi?.. Buna el âlem ne der?!..

Biz el âlemi bırakalım, antropoloji/etnoloji ne diyor onu nakledelim kısaca!..

Genellikle totem hayvanını öldürmek ve yemek yasaktır, o yüzden hayvanın tüyü, pençesi, gözü, kemiği, postu ve diğer parçaları, totemi farklı bir diğer klandan temin edilir diyor rahmetli hocamız Prof. Sedat Veyis Örnek o hiç eskimemiş kitabında ve devam ediyor: “Klan üyeleri, klanın totemi olan hayvana ya da bitkiye çok saygılı davranırlar, onu öldürmek ve yemekten kaçınırlar. Ancak ritüel amaçlarla totem hayvanı ya da bitkisinin yenildiği olur” (S. V. Örnek, “100 Soruda İlkellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane”, Gerçek Yayınevi, 1995 [3. Baskı], s. 40-41).

Böyle ritüel (ayinsel) amaçlı öldürmelerde de ilginç bir prosedür izlenir. Mesela ayı kültünü sürdüren Kuzey Asya ve Kuzey Amerika topluluklarında bir ayı yakalandıktan sonra çok iyi yedirilir-içirilir, bir konuk gibi ağırlanır ve özür dilenip ağlaşılarak öldürüldükten sonra ayinle gömülür. Yüzülmüş postu ile kafası da eti yine ritüel amaçlı yenilirken bulunulan yere sembolik olarak asılır (Örnek, aynı kitap, s. 98-99).

Şimdi demek ki totem hayvanı da ayinsel olarak kurban edilip kafası yine sembolik olarak onu kutsal sayanlarca güç-kuvvet, bolluk-bereket ve baht açıklığı getirsin diye asılıp sergilenebiliyor.

O halde Bahçeli için de tek çıkış yolu, hediye kurt-başını MHP Genel Merkezi’nin giriş kapısı üstüne yazda-kışta, yağmurda-güneşte zarar görmeyecek şekilde korumaya alıp asmak olsa gerek.

Naçizane önerimiz budur!..

***

Tabii bu kesilmiş kurt-başı bana iki hafta önce T24 Pazar yazımda zikrettiğim, Dersim-Ovacık’ın komünist belediye başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’yla olan anımı da tekrar çağrıştırdı.

Fatih Başkan, Munzur’un dağlarında bir yaşlı keçiyi avlayıp yiyen gençlere kızmış ve onları dağdaki kurdun hakkını “(ç)almakla” suçlamıştı.

İşte bizim memleket böyle!..

Bozkurt destanıyla Türklük duygusu/şuuru kazanmış ülkücüsü, kesilmiş kurdun başını hediye olarak kabul eder.

Komünisti ise dağdaki kurdun hakkını çalanların peşine düşer, onlardan hesap sorar.  

 

Yazarın Diğer Yazıları

Vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım!

Yöresel ve evrensel düzlemlerde eşzamanlı yaşananları 'insan' gerçeğinde birbirine organikçe bağlamak… Daha iyi bir hayatı var etme umut ve inancıyla gelenekten geleceğe taşınmak… Bunlar, Hasan Hüseyin şiirini bu coğrafyanın en özgün ve özgül yapıtlarından biri kılar

Goebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!"

Bir okurum, siyaseten Refah Partisi - AK Parti çizgisinde yol almış olmakla birlikte bugün gelinen noktada Ak Parti'nin yapıp ettiklerine ve olup bitenlere bağlı olarak bu ideolojik 'gönül bağı'nın nasıl koptuğunu samimi bir eleştirellikle bizimle paylaşıyor

Goebbels'leşme karşısında muhalefeti sorgulamak!

Matbu medyanın hazan mevsiminin, televizüel medyanın da sonbaharının yaşandığı bir dönemde, insanları sıkan, bıktırıp usandıran karakterlere, ağızlara, kabadayılıklara kimse katlanmak zorunda değil. CHP hiç değil