06 Kasım 2011

Bu şehrin pornografisi

'Şehir'li kadınlara odaklanan 'Bu Şehrin Kadınları', bunaltıyı da aşıp bulantı yaratan, 'doğrudan' pornografileri bile rahmetle aratacak realite şovlardan

'Şehir'li kadınlara odaklanan 'Bu Şehrin Kadınları', bunaltıyı da aşıp bulantı yaratan, 'doğrudan' pornografileri bile rahmetle aratacak realite şovlardan


Amerika’da ‘Desperate Housewives’ın altın dönemini yaşadığı yıllarda ekrana gelen ‘The Real Housewives of Orange County’ hiç şüphesiz kült haline gelmiş bu dizinin ‘kurgusal sermaye’sinden nasiplenmeyi hedefleyen ‘parazit’ bir realite şovdu. Bizde yerli sürüm, ‘Umutsuz Ev Kadınları’nın hemen ardından geçen hafta ekrana gelmeye başlayan ‘Bu Şehrin Kadınları’ da benzer hedefli bir realite şov mu, bilmiyorum. ‘Taze’ izleyiciye çekici geldiği reytinglerden anlaşılan ‘Umutsuz Ev Kadınları’, dizinin orijinaline aşina olanlar üzerinde yer yer azap etkisi yapmakta. Onun ‘realite’si ‘Bu Şehrin Kadınları’ ise sinir sisteminden çok ‘sindirim sistemi’ne ziyan bir program. Bunaltıdan çok bulantı yaratan bir etkiye sahip…


Fakat çok yüklenmemeli. Farklı yaşlardan farklı konumlarda ve ilişkilerdeki ‘şehir’li kadınların hayatlarını objektif altına alan bu ‘realite’nin ABD’deki orijinal(ler)inde de (The Real Housewives of … New York/Atlanta/New Jersey/Beverly Hills) benzeri ‘sindirimsel’ sorunların belirmiş olabileceğinden kuşku duymamak lazım.


Bunlar, bize ‘doğrudan’ pornografileri rahmetle aratan yapımlar. Bu realite-şovlardaki gibi imaların, metaforların, simgelerin arkasına saklanarak kendini mubahlaştırma stratejisi olmayan o pornografiler, daha masum ve samimi… Mesela, ‘maço’ diye takdim edilen kocasına kendini adadığını söyleyen ‘şehir kadını’, aldığı yürek çarpıntısı yapan elbiseyi evde (güya mahremiyet içinde, ama kamera önünde) teşhir ederken şu ‘müteharrik’ lafları ediyor: “Eşim beni her şekilde beğenir. Etkilemeye çalışmama gerek yok onu… Her şekilde etkilenir zaten… Eşime seksi olurum ben”… Elbiseye “Çok seksi bu ya” tepkisi veren kocasına da cevaben: “Aşkım bunu zaten senin için, sana giyinmek için aldım. Senin beğenmen için aldım, başkasına giyinmek için değil. Seni düşünerek aldım bir tanem!”.. Bu (bir yönüyle de hayli muhafazakâr) sözler eşliğinde ‘şehir kadını’mızın erotik mahremiyeti herkese ‘ekranlanır’.


Aile terapisi?


Şov, bunun ötesinde toplumsal pornografilere de yaylım yaylım açılmakta. Beş aylık bebeğini emzirirken kocasının cep telefonunu da karıştırıp aldatıldığını öğrenen ‘şehir kadını’, hikâyesini ballandıra ballandıra anlatır: “Oğlumu emzirdim, sonra panik oldum, korktum. Ne yapmanız gerektiğini bilemiyorsunuz.”


Üçü de boşandığı için ‘Şen Dullar’ lakabıyla maruf bir anne ile iki kızının 60’lık bir adam ve genç yeğeniyle ‘blind date’ vaziyetlerinde düğün muhabbetleri… ‘Sert’ karısı karşısında ‘domestik’ erkeği ‘oynayan’ ve bu haliyle inceden alay edilen (“Maşallah, Bey’imizin on parmağında on marifet; kırk yıllık ev kadınlarına böyle taş çıkartıyor!”) bir koca…


Ve tüm bu ‘pornografik şehir manzaraları’nın arasında bir ‘karikatür’ gibi, aile terapisti diye servis edilen tiplemenin fasılalarla belirerek yaptığı ‘uzmanca’ değerlendirmeler: “Evliliğin çimentosunun çocuk olduğunu hep beraber görüyoruz.” Sıkıntı mı bastı?! En doğrusunu yapın, derhal radikalleşin ve Fatih Ürek’e zaplayın!..

Bu Şehrin Kadınları,
Hafta içi her gün 14.15’te atv’de

Yazarın Diğer Yazıları

Vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım!

Yöresel ve evrensel düzlemlerde eşzamanlı yaşananları 'insan' gerçeğinde birbirine organikçe bağlamak… Daha iyi bir hayatı var etme umut ve inancıyla gelenekten geleceğe taşınmak… Bunlar, Hasan Hüseyin şiirini bu coğrafyanın en özgün ve özgül yapıtlarından biri kılar

Goebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!"

Bir okurum, siyaseten Refah Partisi - AK Parti çizgisinde yol almış olmakla birlikte bugün gelinen noktada Ak Parti'nin yapıp ettiklerine ve olup bitenlere bağlı olarak bu ideolojik 'gönül bağı'nın nasıl koptuğunu samimi bir eleştirellikle bizimle paylaşıyor

Goebbels'leşme karşısında muhalefeti sorgulamak!

Matbu medyanın hazan mevsiminin, televizüel medyanın da sonbaharının yaşandığı bir dönemde, insanları sıkan, bıktırıp usandıran karakterlere, ağızlara, kabadayılıklara kimse katlanmak zorunda değil. CHP hiç değil