05 Nisan 2016

Bu dördüncü bunalım yaşadığım; hiç şüphem yok bunu da halk kazanacak

Türkiye’de yaşanan rejim değişikliği girişiminin yarattığı bunalımdır...

Geçen hafta yine yüreğimiz ağzımızdaydı; her gün “Ne oluyor? diye uyandık!

Bazıları “alışmalıyız, alışacağız”; hatta yeminle birlikte “alıştık” dese de, içinde yaşadığımız ilişki ve eylemler, “alışmak” fiiliyle ifade edilebilecek cinsten değildir.

 “Uyanmak”,  “sıkılmak”, “yorulmak”, “bıkmak” veya başka fiiller bulmalıyız fakat asla “alışmak” ve “bırakmak” değil!

Hafta sonunda aydınlık yüzlü bir doktor televizyonda, hepimizin depresyona girdiğini söylüyordu…

Sahi, bundan sonra her ayımız Mart 2016 gibi mi geçecek? Bana göre hayır; herkes sırası geldikçe yapması gerekenleri yapacak, bunalımdan çıkacağız.

“Bunalım” ile “rejim darbesi”, “rejim değişikliği girişimi” aynı şeyler değildir. Türkiye’de yaşanan “rejim değişikliği girişiminin yarattığı bunalımdır.” 

​Her ulus bunalım yaşamıştır!

Her bunalım birbirinin aynı değildir; yerine göre uzun veya kısa sürer, bitmiş gibi görünürken yeniden başlar veya çıkış yolu bulmak için uzun zaman gerekir dendiği günlerde bakılır ki bunalım bitmiş!

“Bunalım” ile “rejim darbesi”, “rejim değişikliği girişimi” aynı şeyler değildir. Bu iki durum birbirinin nedeni olabildiği gibi birbirinin sonucu da olabilir!

Türkiye’de günümüzde yaşanan “rejim değişikliği girişiminin yarattığı bunalımdır.”

2010 yılında başlayan rejim değişikliği girişimi, demokrasimizi yıkma aşamasına gelince bunalıma dönüşmüştür.

Halkın bu bunalımı nasıl çözeceği henüz belli değildir.

Bazılarına göre çözemeyecek, tek adam yönetimiyle yaşama yolu bulunacaktır!

Desen: Selçuk DemirelBazılarına göre de, “rejimi tek adam yönetimine dönüştürme çabası” başarısız olacaklardır.

Değerli yazar Perihan Mağden, halkın etken olmayışından yakınmaktadır. Dün T24’ün Nokta dergisinden alıntıladığı yazısı, her zaman olduğu gibi, düşündürücüydü, doğru hedefi gösteriyordu.

2010 yılında başlayan rejim değişikliği girişimi, demokrasimizi yıkma aşamasına gelince bunalıma dönüşmüştür 

Önce bazı cümlelerini okuyalım, sonra küçük görüş farkımı yazacağım.

“Elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan; geçtim elini taşın altına koymayı, tırnağını çakılın altına doğru uzatmadan, bekliyorsun ki meseleler hallolsun.'

“Armut Piş Ağzıma Düş’çülük hiçbir zaman bu kadar banal olmamıştı!

“Kendi eşeğimizi (adı :Türkiye Demokrasisi) kendimiz bakıp büyütüp üstüne binip evimize, tarlamıza gidebilecek yetkinlik, irade, çalışkanlık, kararlılık ve cesarette değiliz zira.

“Bu dünyada hiç kimse kimsenin ev ödevini yapamaz, yapmamalı.

“Bir alışkanlık kesp etmişiz anlaşılan: Demokrasi Ödevimizi yapmayalım, terlemeyelim, bunalmayalım, fedakarca ve cesaretle sokaklara dökülmeyelim, hiçbir ders almayalım-

“Milletler hak ettikleri şekilde yönetiliyorlar belki de. Ödevlerini asla yapmayan, taş üstüne - bir zahmet- bir muhalefet taşı koymayanların ülkelerinde…”

 

Bir iki kelimeyle özetlersem Perihan Hanım anladığım, “halkın katkısı yoksa demokrasiye karşı çıkanlar kazanır; halkımız demokrasi ödevini yapmamaktadır, sonuçta halk hak ettiği biçimde yönetilir” demeye getiriyor,.

Söz konusu halk 55 milyon yetişkindir. Bunların hepsinin sokağa dökülmesi beklenemez; buna ihtiyaç da yoktur.

Siyaset adamları yapar siyaseti, basın ve diğer araçlar halka siyaseti yansıtır, halk bunları destekler veya desteklemez; mevcutlardan birini seçer.

Rejim değişikliğini önleme gücü Ak Parti grubunda vardır, görev Ak Parti milletvekillerine aittir. Ak Parti grubu görevi üstlenmezse, halk başka muhalefet arar

Siyaset yapanlar bugün olduğu gibi, görevlerini yapmazlarsa, yeni siyaset iddiaları ve yöntemleri ortaya çıkar; koşullar uygunsa yer üstünde çalışır, değilse yer altına iner.

Günümüzde CHP ve MHP ciddi muhalefet yapamamaktadırlar; topluma genellikle doğruları söylemekle birlikte, HDP yetersizdir.

Ancak rejim değişikliği hızlı yol almaktadır. Bunu önleme gücü Ak Parti grubunda vardır, görev Ak Parti milletvekillerine aittir. Güç ve görev sürelidir!

Ak Parti grubu görevini üstlenmez ve başarısız olursa, halk başka muhalefet arar. Mevcutlar kendilerini değiştirirler veya değiştiremezler.

Değiştiremezlerse halk yeni yollar arar ve hiç şüpheniz olmasın ki bulur; bir-iki gün veya iki üç yıl içinde.

Sürece halkın bütününün katılması diye bir şey olamaz; siyaseti o hayatın içine girenler ve içindekiler ortaya koyar; halk bir biçimde hangi tarafı desteklediğini gösterir; sonuçta hareketi halk başlatır, sürdürür; başarı ya da başarısızlık simgesi siyaset adamı ve kurumlardır, gerçekte başarı halkındır!

Bu süreci hayatımda üç kez yaşadım; bu dördüncüsü! Her defasında, rejim değişikliği oldu olacak diye yüreğim ağzıma geldi! Sonuçta halk kazandı; hiç şüphem yok, bu kez de halk kazanacak.

 

Yazarın Diğer Yazıları

CHP'nin tarihi görevi

Cumhurbaşkanlığı seçimleri, CHP’nin önüne demokratikleşme devrimi sorumluluğunu bir kez daha getirmiştir

Ne ararsak onu buluruz…

Türkiye’de demokratik bir parti yoktur!

Adalar'daki atların özgürlüğü!

Demokratik sistem de, dikta da sonuçta yönetim ister; yerinden yönetime geçilmeden bir ülke yönetilemez