28 Eylül 2016

Sütün öyküsü

Kadın ve köylü emeğinin ucuza kapatıldığını düşünüyorum

Köye -Domaniç Aksu Köyü- her gidişimde beni büyüten insanlardan, köyün en güzel ekmeklerini yapan Hatice'ye, çocukken arkadaşlık ettiğim yaşlı çam ağaçlarından anamın arkadaşı kadınlara birçok şey beni etkiler ama en çok sabah erkenden bütün evlerin önlerinde içi süt dolu bakraçlarla bekleyen kadınlardan etkilenirim. Hepsi güneşle birlikte uyanır, damların loş karanlığına açılan kapılardan ineklerin isimlerini söyleyerek girerler içeri. İnekler de onların kokusunu bilir ve sabahları onlarla paylaşmanın sevinciyle nazlanmadan memelerini onların güçlü ellerine teslim ederler. Süt sağmak deyip geçmeyin. Birçoğu 5-6 tane ineği her sabah sağarken aslında ağır işçiler gibi çalışır. Ama yine de süt sağmak onlar için biraz kutsal bir şeydir; maharetli elleriyle yaşamı sabahla birlikte kurmaya başladıklarını bilirler. Aslında sabahları sağılan her ineğin memelerinden akan sütün gerisinde bütün ailenin katıldığı büyük bir emek vardır. Yazla birlikte harman yerlerinden taşınan samanlardan, her akşam yapılan dam temizliğine, yaz tatiliyle birlikte evin çocuklarının inekleri otlatmaya götürmesinden her kadının kendi dilinde söylediği sevgi sözcüklerine uzanan bu emek köy yaşamının temelidir.

Bu öyle emektir ki her sabah sofraya annenin alın terinin karıştığı taze tere yağ veya kaymak olarak geri döner ve aslında her sabah köy sofralarında biraz da süt mutluluğu yaşanır. Analar için sütün en tazesini, en doyurucusunu çocuklarına içirmek en büyük amaçtır. O kadar ki komşu evlerinde inekler doğurduğunda "ağız sütü" adı verilen o en değerli süt danalardan sakınılıp hemen o sabah çocuklara içirilir. Eskiden köylerde üretilen süt evlerde tüketilir, en fazlası "pazarda" yoğurt olarak satılırdı. Şimdi ise damlardaki inekler ailenin geçimi için sağılıyor. Artık bizim köyün kadınları biraz da uzak şehirlerde asgari ücretle çalışan çocuklarına bir nebze destek olmak için çalışıyor. Her sabah ineklerin memelerine dokunurken akan her litre sütün bayramdan bayram gördükleri torunlarının yaşamlarını kolaylaştırdığını biliyorlar. Ben ise onları bütün iş bittikten, sütler sağılıp kaplara boşaltıldıktan sonra, büyük süt firmalarının süt toplayan kamyonlarının önlerinde süt kaplarıyla beklerken görüyorum. Dağ köylerinden gelen kamyon deposuna köyün üstünden başlayarak bütün kadınlar süt kaplarını boşaltıyor ve günün kendilerini bekleyen diğer işlerine dönüyorlar.

Bütün bu öyküde beni en çok üzen ise bir litre sütün çok ucuza alınması ve  kentteki insanların sofrasına sütün beş katı kadar  bir  fiyatla ulaşması. Bunu bilince aslında hepimizin acı bir süt içtiğimizi, aslında kadın ve köylü emeğinin ne kadar ucuza kapatıldığını düşünüyorum.

Biliyorum belki hiç yeri yok ama ben yine de sizlerden sabahları süt içerken aşağıdaki fotoğraftaki kadına en azından sevgiyle gülümsemenizi isteyeceğim.

27 Eylül Dünya Okul Sütü Günü’nü selamlayarak.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Diyabet damgasından kurtulmak

Jazz Sethi, damgalanmanın diyabetle yaşayan insanların klinik sonuçları, yaşam kalitesi ve refahı üzerinde somut sonuçları olduğunu söylüyor

Dr. Gönül Tanır’ı kaybettik

Gönül içimizdeki en naif, sözünü sakınmayan, belki de bu yüzden kendini koruyamayan kişiydi. Sonraki yıllarda ülkemiz çok değişti ve Günül, bu insafsızların dünyasında çok haksızlığa uğradı ve çocuk enfeksiyon servisine verdiği o büyük emeğin karşılığı, çok hakkı olan profesörlüğü ondan esirgendi

"İleri Diyabet Tedavileri ve Teknolojileri-ATTD 2024" kongresinden izlenimler: Teknolojiye adil erişim çağrısı

Öncelik dezavantajlı olanların yaşadığı engelleri ortadan kaldırılmaya verilmeli, yani önce diyabet teknolojilerine adil erişim sağlanmalıdır