02 Mayıs 2017

Fadıl Binzet için

Fadıl Binzet, çok iyi bir yerel gazeteci olmanın ötesinde, oraya gelenlere gönülden “hoşgeldin” diyen, insan kıymeti bilen, çelebi kişiliği ile Adıyaman’ı benim gözümde temsil eden kişiydi

Uzun yıllar geçse de, hayatlarınızın kesiştiği o kısa dönemden sonra bir daha hiç görüşmeseniz de  bazı insanların sizde kalan yankısı sürebiliyor. Bu yankı bazen, diyelim o kişinin kuzeni olan bir tıp öğrencisinin 27 yıl sonra gelip sizi bulması, onu kendiliğinden yakınınız olarak hissetmenizle ete-kemiğe de bürünebiliyor. Şimdilerde gazetecilik insanlardan giderek uzaklaştırılan/uzaklaşan bir meslek haline geldi ama ben bu cümleleri tanıdığım en has gazetecilerden birisinin, Adıyaman Hürriyet Temsilcisi Fadıl Binzet’in ardından yazıyorum.  Geçen hafta tesadüfen, kendisi de Adıyaman’lı arkadaşım Prof. Dr. Abdullah Bereket’den öğrendim Fadıl Binzet’i Mart ayının son günlerinde yitirdiğimizi.

Fadıl Binzet’le genç bir hekim olarak zorunlu hizmet için gittiğim 1983-1986 yıllarında Adıyaman’da karşılaşmış ve küçük şehirlerin uygar ve çelebi kişilerinin bütün özelliklerini taşıyan kişiliğini ve bizlere olan desteğini hiç unutmamıştım. Ardından yazdığım bu satırlara onun hiç ihtiyacı yok biliyorum ama Ursula K. Le Guin’in yeni kitabının adıyla “Zihinde Bir Dalga” olarak oluşan kelimeleri de onun yankısının bir delili sayıyorum. Yani  biraz da yazmasam olmazdı halinin dışavurumu olarak okuyabilirsiniz bu satırları.

Daha önce de bir kez yazmıştım; bizler ilk zorunlu hizmete giden kuşaklardanız  ve biraz Ferit Edgü’nün Hakkari’deki yedek subay öğretmenlik günlerini anlattığı “ O” romanı karakteri gibi yaşamıştık o zamanları. Çalıştığımız yerler, oraların coğrafyası (ilk kez gördüğümüz Fırat Nehri ve sular altında kalmadan önceki Samsat mesela) ve insanları ile o kadar kaynaşmıştık ki ben doğduğum şehirden daha çok kendimi Adıyaman’a ait hissederek sürdürdüm daha sonraki yaşamımı. Zorunlu hizmet kuşağının bu derinden etkilenmişlik halinin izlerini senaryosunu Ercan Kesal’ın yazdığı “ Bir Zamanlar Anadolu’da” filminde de görebilirsiniz. Zaman 12 Eylül sonrası, daha sonra Sırrı Süreyya Önder’in “Beynelminel” filminde anlattığı zamandı ve biz gittiğimizde hala  Necabettin Ergenekon isimli sıkıyönetim komutanının zulmünün dumanı vardı kentin üzerinde.

Bizler ise yaşadığımız ilk zorluklardan sonra çalışmaya koyulmuştuk ve Adıyaman’ın bir mahallesinde yaptığımız küçük bir araştırmada bebek ölüm hızının binde 196 olduğunu ve bebeklerin en çok kızamık ile ishalden öldüğünü saptamıştık. O yüzden de önceliği ishal tedavisinde o günlerde yeni yeni duyulan ağızdan sıvı tedavisinin yaygınlaştırmasına vermiştik. Fadıl Binzet’le de bu çalışmalar sırasında karşılaştık; bizim o zaman açık olan Tekel Fabrikasında kadın işçilere yaptığımız ishal eğitimini izlemeye gelmiş ve sonra da bunu Hürriyet’in bölge haberleri bölümünde yayınlamıştı. Günler böyle geçerken bir gün postadan Almanya’dan bir mektup geldi; açıp baktığımda mektubun kendisi de Adıyaman’lı olan ve o zaman Almanya’da kadın doğum uzmanı olarak çalışan Dr. İsmet Turanlı’dan geldiğini ve Fadıl Binzet’in haberini okuduğunu, bizlere yapabileceği bir yardım olur mu diye sormak için bu mektubu yazdığını öğrendim. Genç bir hekim olarak Fadıl Binzet’in  yaptığı haberlerin ve uzaklardan gelen bir mektubun yarattığı heyecanların yaptığımız işlerde güçlü bir etkisi oldu ve o şevkle 1985 Aşı Kampanyasında Adıyaman’ı en başarılı illerden birisi yaptık.

Sonraki yıllarda Fadıl Binzet’i hiç görmedim ama bir gün (2010 yılı olmalı) Kocaeli Tıp Fakültesi’ndeki odama Adıyamanlı olduğunu söyleyen bir öğrenci, Sıla Birce Bilgiç geldi ve ona ilk Fadıl Binzet’i sordum. O da Fadıl Binzet’in dedesi Nevzat Binzet’in yakın akrabası olduğunu söyleyince  dünyada “buluşma” diye mucize olduğuna bir kez daha inandım ve ona içim titreyerek sarıldım. Daha sonraki yıllarda Sıla aracılığıyla selam gönderdik birbirimize ve son olarak yazdığı “ Dünden Bugüne Adıyaman” kitabını göndermişti bana. O kitabı geçen zamanın bir armağanı olarak çalışma masalarımın üstünde tuttum hep.

Benim hatırladığım Fadıl Binzet, çok iyi bir yerel gazeteci olmanın ötesinde, oraya gelenlere gönülden “hoşgeldin” diyen, insan kıymeti bilen, çelebi kişiliği ile Adıyaman’ı benim gözümde temsil eden kişiydi. Anısı önünde sevgi ve saygı ile eğilmek isterim.

 

Yazarın Diğer Yazıları

"İleri Diyabet Tedavileri ve Teknolojileri-ATTD 2024" kongresinden izlenimler: Teknolojiye adil erişim çağrısı

Öncelik dezavantajlı olanların yaşadığı engelleri ortadan kaldırılmaya verilmeli, yani önce diyabet teknolojilerine adil erişim sağlanmalıdır

SGK’nın sensörleri SUT kapsamına almasını talep ediyoruz!

Gelişmişlik düzeyi dikkate alındığında ülkemiz sensörler konusunda adım atmakta geç kalmıştır ve bunu hem tip 1 diyabetli çocuk yakınlarına hem de diyabet uzmanlarına izah etmek mümkün değildir

Dr. Hasan Çeliksöz’ün ardından...

Bugünlerde, içimde bir yerlerde Ahmet Kaya şarkısı gibi çalıp duran ve giderek kelimelere dönüşen, geçen haftalarda yitirdiğimiz Antepli Dr. Hasan Çeliksöz var