02 Mayıs 2016

Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi yetkililerine açık mektup: Hastane kreşini kapatmayın!

Annelerin yaşam zorluklarını arttıracak böyle bir “vebalin” altına girmeyin

Eski yıllarda, Ankara’da, Altındağ’dan “Çinçin Bağları”na uzanan yolun kenarında bir tiyatro, bir çocuk hastanesi, bir de doğumevi yan yana dizilmişlerdi. Karşılarında ise Ankara’nın ilk toplu konut sitelerinden “Örnek Mahallesi” bulunurdu. Altındağ Devlet Tiyatrosu, Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi ve Zübeyde Hanım Doğumevi’nin tesadüfen mi yoksa, yarıda kalan “batılılaşma” çabalarını, topluma dönük sağlık hizmeti ile birleştirmeye çalışan 1960 sonrası yönetimin bilinçli bir tercihi mi  yan yana getirmiştir bilmiyorum. Bildiğim, Kızılay’daki bakanlık binalarına benzeyen, bu alçakgönüllü ve  gözden ırak gri yapıların  çok uzunca bir zamandır hem Ankara’nın hem de Anadolu’nun yoksul kesimlerine hizmet verdikleri. Bu hastanelerden Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi aynı zamanda eğitim hastanesidir ve  ben de uzmanlık eğitimimi orada tamamladım. Sonraki yıllarda (2008) Zübeyde Hanım Doğum Evi ile Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi birleştirilmiş ve bu iki hastane günümüzde Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi adı ile hizmet vermektedir.

 

“Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi Ruhu”

 

Bizim kuşak tıp fakültelerini 1980’lerin başında bitirmiş, 2-3 yıl süren zorunlu hizmetin biriktirdiği duyarlılıklar ve susamışlıklar ile büyük kentlere dönmüştü. İyi okullarda okumuştuk ve asistan olarak çalışmaya   başlamayı  biraz  da bilim ortamına   yeniden dönüşün heyecanıyla karşılıyorduk. İlk günlerin telaşı geçtikten sonra, eğitimimizin büyük oranda kendi çabalarımıza bağlı olduğunu kavramıştık ve bu bilinçle bizden büyüklere “ukalalık” olarak görünen bir çalımla hastane koridorlarında dolaşmaya başladık. Önce “çatır çatır” yaptığımız tartışmalarla  sabah vizitlerindeki  sessizliği bozduk, sonra da eğitim toplantılarına yön vermeye çalıştık. Asistanlık, gençken yaşanan öğrenciliktir ve küçük hastanelerde yaşandığında ise bazen yaşamın kendisi oluverir. Biz hem özverili bir çocuk asistanı olarak görevlerimizi yapıyorduk hem de müzikten sinemaya; şiir tutkunluğundan, ev eğlencelerine yaşama bütün hücrelerimizle katılıyorduk. Zaman “Yeni Türkü”nün revaçta olduğu bir zamandı ve her  öğle arasında “ Geçse de yolumuz bozkırlardan, denizlere çıkar sokaklar” dizelerini inançla söyleyip, güne devam ediyorduk.

Yine o yıllarda asistanlara nöbet ücreti ödenmesi başta olmak üzere asistanların hakları ile ilgili etkili mücadeleler yürüttüğümüzü de hatırlıyorum. Bizim kuşak, önceki kuşakların deneyimlerini geleceğe bağlayarak “Dr. Sami Ulus Ruhu” nun oluşmasına önemli bir katkıda bulundu ve şimdi bir çoğu tıp fakültelerinde öğretim üyesi olan arkadaşlarım için hala  en önemli aidiyet Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi’nde ihtisas yapmış olmaktır.  O yıllarda hastaneler hayatımızda evimizden öte bir yer tutardı, çünkü çocuklarımız da hastanenin kreşinde kalırdı. Ben o yıllarda Aydınlıkevler Türk-İş Bloklarında otururdum ve şimdi 32 yaşında olan büyük kızım Kardelen’i sabahları kreşe bırakmak, diğer anne ve babalar ile bir kaç kelime ederek güne başlamak, çocuğunuzu arkadaşlarınızla paylaşmanın sevinci hissetmek, onun güvenli ama ucuz bir kurumda iyi bakıldığını bilmek beni hayata daha çok bağlardı. Akşamları ise gün içinde biriken “ asistanlık yorgunluğu” kreş kapısında çocuğunuza sarılınca uçar giderdi. Şimdi bu satırları yazarken resimdeki 3-4 yaşlarındaki Kardelen’i hayata hazırlayan yerlerin başında onu sevgi ve iyi bakımla kucaklayan Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi Kreşinin geldiğini söylemek isterim. O kreş sayesinde onlarca arkadaşımın ya da orada çalışanların da çocuğu olmuştu Kardelen; bu duygunun onun yaşamında önemli bir yer tuttuğunu biliyorum.

 

Bir çocuk hastanesine en çok kreş yakışır

 

Geçen hafta, oraların ruhunu “her şeyin fiyatını bilen ama değerini bilmeyen zamana”  inat korumaya çalışan Dr. Eriş Bilaloğlu’ndan hastane kreşinin maliyet nedenleri ile kapanmak üzere olduğunu öğrenince içim “cız etti”. Hemen Kardelen’in o kreşte ellerini yıkarken, bana o yılların simgesi gibi görünen resmini buldum. Eriş’e ilk sözüm “Bunu nasıl yaparlar” oldu. Bunu nasıl yaparlar dedim çünkü,  bir çocuk hastanesine en çok kreşin yakıştığını, kreşin o kurumun adı kadar kurumla özdeş olduğunu, daha ötesi sanki bunu yapmanın “Dr. Sami Ulus Ruhu”na, yani biraz bizim kuşağın ruhuna da bir darbe olduğunu düşündüm.  Eriş bana kreşin kapanma sürecinde yaşananlar konusunda Ankara milletvekillerine yazdıkları mektubu gönderdi ve o zaman esas sorunun çalışanların ödediği 270 liranın maliyetleri karşılamaması olduğunu öğrendim.

Bu bilgi bana bu kez çocuk doktoru olarak daha çok acı verdi, çünkü uzun yıllardır erken çocukluk dönemi gelişimi bakımından önemli olan kreşlerin neredeyse hepsinin ekonomik düzeyi iyi olan kesimlerin yaşadığı yerlerde olduğunu ve buralarda yoksul evlerin çocuklarına, yani iyi beslenseler, iyi eğitilseler su verilmiş çiçekler gibi canlanacak o “kuru” çocuklara rastlamanın mümkün olmadığını yazıp, çiziyordum. Bu durumun tek istisnası belki tek tük kalan hastane kreşleriydi. Yani bu kreşlere düşük ücretlerle çalışanlar da çocuklarını güvenle teslim edebiliyorlar, böylece zaten zor olan yaşamlarını bir nebze rahatlatıyorlardı. Şimdi bu imkanı onların ellerinden almak, bu konu ile ilgili haberlerde yazıldığı gibi onları yalnızca ağlatabilirdi. Daha ötesi bunun hepimizi ağlattığını da eklemek gerekir.

Şu anda Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni yönetenleri tanımıyorum ama onlara bir  çocuk hastanesi kreşini maliyet nedeniyle kapatmanın iyilik ve dayanışma duygularını yok etmekle bir olduğunu ve  bu kararın başta hastanenin kurucusu Dr. Sami Ulus olmak üzere hepimizin ruhunu çiğnemek demek olduğunu, bunun tarihi bir “vebal” olduğunu söylemek isterim. Onlara önerim ise yalnızca bu kreşi yaşatmak için bir vakıf kurmaları ve hepimize kalıcı destek için çağrıda bulunmaları. Ben bu yazı ile istedikleri miktarda kalıcı destek için söz verdiğimi beyan etmiş oluyorum ve bir çok arkadaşımın da bunu yapacağına eminim. Değerli hastane yöneticileri, Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi Kreşi’ni lütfen kapatmayın ve annelerin yaşam zorluklarını arttıracak böyle bir “vebalin” altına girmeyin.

[email protected]

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

"İleri Diyabet Tedavileri ve Teknolojileri-ATTD 2024" kongresinden izlenimler: Teknolojiye adil erişim çağrısı

Öncelik dezavantajlı olanların yaşadığı engelleri ortadan kaldırılmaya verilmeli, yani önce diyabet teknolojilerine adil erişim sağlanmalıdır

SGK’nın sensörleri SUT kapsamına almasını talep ediyoruz!

Gelişmişlik düzeyi dikkate alındığında ülkemiz sensörler konusunda adım atmakta geç kalmıştır ve bunu hem tip 1 diyabetli çocuk yakınlarına hem de diyabet uzmanlarına izah etmek mümkün değildir

Dr. Hasan Çeliksöz’ün ardından...

Bugünlerde, içimde bir yerlerde Ahmet Kaya şarkısı gibi çalıp duran ve giderek kelimelere dönüşen, geçen haftalarda yitirdiğimiz Antepli Dr. Hasan Çeliksöz var