27 Aralık 2016

Ulusal hesaplarda büyük revizyon ve yeni bilmeceler

Karanlık güçlerin tezgâhladığı döviz spekülasyonu ve diğer komplolar nedeniyle böyle oldu der geçeriz

TÜİK’in devasa ulusal hesap (GSYH) revizyonunu iktisatçı camiası henüz tam hazmedebilmiş değil. Ulusal hesaplardan sorumlu TÜİK yetkilileri bilgilendirme toplantılarına başladılar. Cuma günü TÜSİAD’ın organize ettiği toplantıya ben de davetliydim. Bilgilendirme toplantılarına Ankara ve İstanbul’da bu hafta devam edecek. Türkiye Ekonomi Kurumu da uzmanlardan oluşan bir araştırma grubu oluşturuyor. Son dört yılda GSYH artışının ortalamada yüzde 3,3’ten 6,1’e nasıl yükseldiği, yeni hesabın ne ölçüde doğru olduğu tartışılmaya devam edecek.

TÜSİAD toplantısında TÜİK yetkilileri oldukça kapsamlı bir sunum yaptılar. 12 Aralıkta yapılan 54 sayfalık yazılı açıklamadan çok daha aydınlatıcıydı. Ama tüm muammaların açıklığa kavuştuğu söylenemez. TÜİK ulusal hesap sistemini çağdaş hesaplama yöntemlerine uyum sağlamak için köklü bir şekilde değiştirmiş durumda. Çok sayıda değişiklik söz konusu ama bunların büyük çoğunluğunun etkisi ihmal edilebilir düzeyde.

Yeni hesapla GSYH’nın 2015 itibariyle eskisine kıyasla yüzde 20 daha yüksek çıkmasının başlıca nedenlerini şöyle özetleyebiliriz:

  1. Yeni hesap çok büyük ölçüde başta Gelir İdaresi Başkanlığı olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu, Banka Denetleme ve Düzenleme Kurumu gibi kamusal idari kayıtları kullanıyor. Yeni seri ile eski seri arasındaki büyük farkın temel nedeni GİB kayıtları. 3 milyon firmanın bilançolarından yararlanılmış. Kayıtlar ancak 2009’dan itibaren kullanılabilir durumda.
     
  2. Bu durum sis perdesini en azından iki konuda aralıyor: Referans yılı olarak kriz yılı olan 2009 büyüme yüksek çıksın diye özellikle seçilmiş değil. Kaldı ki zaten bu gönderme geçerli bir sorgulama değildi. Ayrıca1998-2008 döneminde eski ile yeni hesabın neden çok az farklılaştığı da anlaşılıyor. TÜİK seriyi 2009 öncesine el yordamıyla götürmüş.
     
  3. Farklılıkların diğer bir kaynağı TÜİK’in 2012 yılında gerçekleştirdiği ve 20.000 firmayı kapsayan büyük anket. Bu firmaların katma değerin yüzde 90’dan fazlasını yarattığı belirtiliyor.
     
  4. GSYH’da büyük kopuş ilk 2011 yılında başlıyor. Yatırımların GSYH içindeki payı bir yılda yüzde 24,5’ten yüzde 27,7’ye fırlıyor (eski seride yüzde 22). Sonraki yıllarda yatırımların payı çok az artıyor. TÜİK yetkilileri daha önce yeni kurulan firmaları ancak 5 yıllık aralarla belirleyebildiklerini ama artık her yıl görebildiklerini söylüyor ve 2011 yılında yeni firma sayısında çok yüksek bir artış olduğunu ekliyorlar. Ne olduğu henüz açıklığa kavuşmuş değil.
     
  5. GSYH farklılığının bir diğer kaynağı inşaat-konut sektörü. TÜİK önceden bu sektörü iyi ölçemediğini itiraf ediyor. Eski hesapla inşaat sektörü GSYH içinde 2009’da yüzde 3,8 paya sahip görünürken 2015’te bu pay ancak yüzde 4,4’e yükselmişti. Yeni hesapla aynı dönemde bu pay yüzde 5,6’dan 8,2’ye yükseliyor. Konut sektörü üzerine bunca tartışmanın yaşandığı bir dönemde yeni rakamlar sanki daha gerçekçi duruyor.
     

TÜİK GSYH’yı geçmişte olduğundan düşük ölçüyor olabilir. Ancak şimdi olduğundan daha yüksek ölçmediğinin de bir garantisi yok. Özellikle denetlenen büyük firmaların dışında kalan milyonlarca firmanın bilançoları ne kadar sıhhatli tartışmaya açık. Ayrıca yeni hesap yeni bilmeceler ortaya çıkarmış durumda. Örneğin 2009’dan bu yana ne oldu da emek verimliliğinde büyük bir artış yaşandı. Çarpıcı teknolojik gelişmeler mi oldu? İşgücümüzün bilgi ve beceri düzeyinde olağanüstü gelişmeler mi yaşandı? Kafamı kurcalayan bir diğer bilmece de yoksullukta iyileşmenin geçen yıl neden durduğu. Kişi başına gelirin her yıl reel olarak yüzde 5 arttığı bir dönemde yoksulluğun da hızla azalması gerekmez miydi? Gerekirdi ama hane halkı gelir anketleri öyle söylemiyor.

Fazla uzatmadan yeni GSYH hesabı ile ilgili son bir noktaya daha değinmek istiyorum. Yeni hesapla kişi başına GSYH 2015’te TL ile 26.500’e dolarla da 11.000’e yükseldi. Eski hesapla 9.250 dolardı. Bu yıl için tahmini bir hesap yapalım. İyimserliği elden bırakmayalım ve 2016 reel büyümenin yüzde 3 olacağını kabul edelim. Yüzde 8 de enflasyon ekleyelim cari fiyatlarla GSYH artışı yüzde 11,2 olur. Yüzde 1,2 nüfus artışını düşelim, kaldı yüzde 10 artış. Bu hesapla kişi başına gelir cari fiyatlarla 29.150 TL olur. Ortalama dolar kuru kaba bir tahminle 3,15 kabul edilirse dolarla kişi başı gelir 9.250$ çıkıyor! Ama sorun değil. Karanlık güçlerin tezgâhladığı döviz spekülasyonu ve diğer komplolar nedeniyle böyle oldu der geçeriz. 

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum